Yatağıma yatırdıktan sonra yavaşça geri çekildi Berat. Köşede duran sandalyeyi tek hamlede yatağın yanına getirdi. "Nasıldı? İyi miydi? Yüzünden anlaşılanlar beni olumlu şeyler düşünmeye itiyor." diye merakla sorduğunda başımı keyifle salladım. "Düşündüğümden çok daha iyi. Elimi tuttu. Gözlerini açtı. İyileşecek. Ona inanıyorum." dedim umut dolu sesimle.
Tebessüm yerleşti dudaklarına. "Ona iyi geliyorsun." diye mırıldandı keyiflenen sesiyle. O da Onur'u çok önemsiyordu. Onunda benden aşağı kalır durumu yoktu ama erkek olmasının getirdiği ağırlık yüzünden benim kadar gösteremiyordu acizliğini. "Öyle olduğunu umuyorum." diye mırıldandım bende. "Ciddiyim ben Dilara." diye diretti.
"Onur... sen geldiğinden beri bambaşka biri oldu. Hasta olmasından önceki Onur'la bile alakası yok. Onun içinde bir yerlerde böyle birinin gizli olduğunu tahmin bile edemezdim. Onun sana bakışlarını gördüm Dilara. Onu tanıdığım zaman boyunca, kimseye böyle bakarken görmedim. İnan bana. Sen onun için çok önemlisin. Bu yüzden de ona iyi geliyorsun." Bir an elimi kavradı kocaman elleri. Kocaman açılmıştı gözlerim olayın şaşkınlığıyla. "Onu bırakma ne olursun..." dediğinde yalvarır gibiydi sesi. Arkadaşı için gösterdiği bu çabaya hayran kalmıştım.
Boşta olan elimi ellerinin üzerine koydum. "Onu bırakmayacağım. Asla. Bana güvenebilirsin." dediğim de dolmuş gözlerinde yer alan yaşları geri göndermeyi başarıp başını salladı yavaşça. "Teşekkür ederim Dilara... Gerçekten." dedikten sonra yavaşça ayağa kalktı. "Seni yalnız bırakayım. Biraz dinlen. Bir de hemşireye haber vereyim de serumunu taksın." dediğinde başımla onayladım onu.
Kapıya üç büyük adımda ulaşıvermişti. Tam çıkmak üzereyken "Berat!" diye seslendim aniden. Durup omzunun üzerinden bana baktığında "Bende... her şey için çok teşekkür ederim. Onur... senin gibi bir arkadaşa sahip olduğu için çok şanslı." dedim. Dudakları hoş bir şekilde kıvrılmıştı. Ardından odadan çıkıp sessizce kapattı kapıyı.
Oda da bir başıma kalmıştım. Sessizlik sevdiğim bir şey değildi. Ama şimdi... sanki en çok ihtiyacım olan şeydi. Aslında... düşünmek istemiyordum. Düşüncelerimin sonunun kötü biteceğinden neredeyse emindim. Bunun yerine... belki müzik iyi gelebilirdi...
Kapı aniden çalınınca gözlerimi diktiğim tavandan ayırdım. Sude başını içeri sokmuş beni süzüyordu. "Gel." diye mırıldandığım da tüm bedeni süzüldü içeri rüzgar misali. "Merak etme. Konuşmayacağım. Sadece..." cebinden çıkardığı müzik çaları ve kulaklığı havada salladı. "Belki ihtiyacın olur diye yürüttüm Emre'den! Çaktırma." diyerek göz kırpınca gülümsemeden edemedim. Bu kız nasıl beni bu kadar iyi tanıyabiliyordu? Ona cidden hayrandım!
Minnet dolu bakışlarla aldım elinden onları. "Müzik listesi hoşuna gider mi bilemem. Ama müzik zevki kötü değildir. Seveceğin parçalar muhakkak vardır." dediğinde başımı sallamakla yetindim. Kapıdan çıkmadan önce de teşekkür etmeyi ihmal etmemiştim.
İlk defa elime aldığım için biraz yabancılık çekmiştim. Pek kurcalamamaya çalışarak listeye şöyle bir göz attım. Emre'nin cidden kaliteli bir müzik zevki vardı. Her biri bana uymasa da kesinlikle uyduruk değildi şarkılar. Koray Avcı'nın bildiğim bir şarkısını görünce hemen açtım onu.
Kulağımı dolduran Koray Avcı'yla beraber kapadım gözlerimi yavaşça. Ah canım benim, sol yanım benim...
Onu daha şimdiden özlemiştim. Onu tekrar görmeliydim. Onun kokusunu içime çekmeliydim. Onun sesini duymalıydım. Mimiklerini ezberlemeliydim. Sol yanıma hapsettiğim bu çocuk, resmen her şeyim oluvermişti benim. Ve ben bundan şikayetçi bile değildim. Bu durum beni eskisi gibi korkutmuyordu da. Aksine mutlu ediyordu. Birine böylesine yoğun duygular besleyebilmek... bence dünyadaki en şahane şeydi. Onun için mutlu olmak, endişelenmek, acı çekmek... kendinden çok onu düşünmek... Bencil olmak yerine oncul olmak... Onun sevdiği şeyleri sevmek... Onu her gün yavaş yavaş keşfetmek...Özelliklerini benimsemek... Olaylara karşı vereceği tepkileri tahmin etmek ve tutturmak... bunlar hoş şeylerdi. Ama sadece Onur'la olduğunda hoş şeylerdi...

YOU ARE READING
Seni Bana Getirdi (Sevdim) [TAMAMLANDI]
RomanceHerkesin hayatta en az bir amacı vardır. Benim amacım iyi bir hemşire olabilmek... ve yöntemim gülümsemek... Herkesin aksine gülümsemekten bir an bile vazgeçmeyecek bir hemşire olacaktım. Hastalarıma gülümseyerek iyi gelecektim. Tek amacım buydu...