[55] Kesinlikle Farkındayım

76.7K 4.8K 128
                                    

Ayy sevgililer gününe tatlı bir bölüm! Ya ben Onur'a aşık oluyorum yazarken be! Dilaradan ayırıp kendime yapacağım bu gidişle. :D

Bu arada finale son beş kala durumunda filanız. (Ya bunu kaç kez dedim hiç bilmiyorum ha! Bir finali göremedik. :D Ama aceleye gelip kötü olmasını da istemiyorum ki...)

Neyse... Herkesin güzel bölümler beklediğini biliyorum ama o bölümlere doyamadan final olacak. Çünkü bu hikaye kurgumdan dolayı sadece bu kadarlık bir hikaye olacaktı. Açıklamayı finalden sonra gelecek veda bölümünde yapacağım. Neyse, tahminlerimce 60ı görmeden final yaparız. Ay inşallah. Onun devamında -şimdilik 3 diye düşünüyorum- özel bölümümüz olacak. İşte o bölümlerde güzel anların tadını çıkarmaya çalışırız artık. ^^


"Çünkü... mutluyum." 

Onur'un dudakları sevimli bir şekilde kıvrılıverdi. Sağ gözünden süzülen yaşı yakaladı bakışlarım. "Sende ağlıyorsun." dediğimde dudakları daha çok kıvrıldı. "Bende mutluyum." dediğinde ise elini tutan ellerimi daha bir sıktım. 

Onur yerinde kalkmak için kıpırdanınca hemen hareketlenip ona yardım ettim. Ellerim omuzlarını kuvvetle ama canını acıtmayacak bir şekilde tutarken Onur yerinde doğrulunca yüzlerimiz arasında birkaç santim mesafe kalmıştı. Ne o geri çekilebilmişti, ne de ben... sadece birbirimizin gözlerinin içine bakakalmıştık. 

"Dilara..." dediğinde nefesini yüzümde hissettim. İçim ürpermişti adeta. Vücudumu tarif edemeyeceğim bir sıcaklık sarmıştı. Yanaklarımın kızardığına emindim o an. Sesli bir şekilde yutkunarak sordum titrek sesimle. "Efendim?..." 

Onur'un bakışları titreşti. "Seni... bir daha göremeyeceğim diye çok korktum." dediğinde nefes alışım kesildi. Bir şeyler söylemek istiyordum ama beceremedim. Dudaklarım kıpırdamadı. "Otur..." dedi yavaşça yatağa vururken. Emrine uyarak oturdum ama bedenimin kontrolü bende değil gibiydi. Söylediği tek bir cümle beni uzaklara... çok uzaklara götürmüştü. 

Odaya girişim... Onur'u bulamayışım... Berat'ın o hali... mezarlık... kabus... yoğun bakım...

Göz kapaklarımı, derin ve titrek bir nefes çekerken kapattım yavaşça. Onur'un sesiyle açıldı tekrar. "Bana bak Dilara..." Elini yanağımda hissettim. Yeniden akmaya başlamış olan yaşları sildi yavaşça. Ah... ne sulu göz olmuştum ben böyle...

"Ben..." dedi Onur nereden başlayacağını bilemeyerek. "Her..." dedi söylemekte zorlanır gibi. "Her ihtimali düşündüm Dilara... Yaşamayı... ölmeyi... ardımda bırakacaklarımı... benimle beraber götüreceklerimi..." dedikten sonra derin bir nefes aldı. Onu susturmak istiyordum. Kötü şeylerden konuşmasın istiyordum. O iyiydi. Benimleydi. 

"Başlarda hep öleceğimi düşündüm. Bunun-" devam etmesini engellemek için "Onur..." diye fısıldadım. Sesim çaresiz çıkıyordu. Susması için yalvarıyordum adeta ismini söylerken. Başını kararla salladı iki yana. "Dilara... bırak konuşayım. Yoksa bir daha bunları asla söyleyemem." dediğinde tam olarak neyi kast ettiğini anlamadım ama bakışlarındaki bir şey dinlememi sağladı. Sözünü kesmemeye karar vererek, konuşmasını bekledim.

"Şey... öldüğüm de olacakları düşündüm. Dilara ben pişman değilim. Seni tanıdığım için, seninle anılar paylaştığım için, sana kalbimi verdiğim için, seni sevdiğim için... ama senin kalbini aldığım için pişman hissettim." Bunu duyar duymaz kaşlarım çatıldı. Bu dediğini reddetmek, duymamış olmayı istediğimi söylemek için açtım dudaklarımı. Bakışları durdurdu beni. Sadece dinlemem için yalvarıyordu. 

"Toprağın altında yatan ben olacaktım. Kalbini de alıp giden ben olacaktım. Seni acılara boğan ben olacaktım. Ben hissizce yatarken o toprağın altında, senin günlerin acı içinde geçecekti. Görebiliyorum. Gözlerinden görebiliyorum Dilara. Bana olan sevgin heves değil. Daha fazlası... öldüğümde gecelerce acı çekebileceğin kadar..." dedi gözlerimin içine bakarak. Haklıydı. Onu kaybedersem acıdan kurtulmam imkansız olacaktı. Arzu hemşire gibi olurdum. Belki daha kötüsü... Ama onu tanıdığıma, onu sevdiğime asla pişman olmazdım. O acılar beni tüketse bile, asla!

"Sonra... buna hakkım olmadığına kanaat getirdim. Seni kendimden uzaklaştırmadığım için... Sana bu acıyı yaşatacağım için... Bu derece bencil olduğum için... ve daha bir sürü nedenden ötürü nefret ettim kendimden... Bir sürü olur olmaz şey düşündüm." 

İki eliyle yanaklarımı kavradı. Baş parmaklarını yavaşça hareket ettirerek okşadı yanaklarımı. Bakışları titretti içimi. Ona sıkıca sarılmak istedim. Ama sadece ona bakmakla yetinmiştim nedense.

"Ama..." dedi titreyen bir sesle. "Sen geldin Dilara. Bana fısıldadın. Seni duydum. O an fark ettim acizliğimi. O kız hala seni bekliyor salak dedim kendi kendime. Sen ne yapıyorsun ya diye sordum. Yaşadıkların için pişman oluyorsun, şükretmen gerekirken! Aptalsın dedim kendime yüzlerce kere." 

Alnını alnıma dayadı. Gözlerini yumdu. Derin derin nefesler çekti. Maviliklerini bana sunarak yavaşça açıldı göz kapakları. "Sen benim yaşama nedenimsin Dilara..." diye fısıldadı kalbime... ruhuma işlemek ister gibi. "Onur..." diye fısıldadım elimde olmadan. 

"Beni sevdiğin için... kalbini benim gibi beş para etmez korkağa açtığın için... benim gibi aptalın tekini kalbine mühürlediğin için... teşekkür ederim Dilara..." dediği gibi kendime çektim onu ve sıkıca sarıldım ona. 

"Evet..." diye mırıldandım. "Aptalın tekisin!" dedim çatlamış sesimle. "Tüm bunları düşündüğün için aptalın tekisin!" Nefes almadan konuşmaya devam ediyordum. Yüzümü boynuna bastırdığım için boğuk çıkıyordu sesim.

"Seni sevdiğimi düşünmeliydin hep. Benim seni beklediğimi, bekleyeceğimi, beklemekten bıkmayacağımı... Senden gelen acının bile bende ayrı bir yeri olduğunu... Seni karşıma çıkardığı için Allah'a her zaman şükrettiğimi... seni sevdiğim için bir salise bile pişman olmayacağımı bilmeliydin. Bunları düşünmeli, bunlar için mücadele vermeliydin. Ama... ama seni affediyorum! Şimdi yanımda olduğun için ve her zaman da olmaya devam edeceğin için..." diye bitirdim sözlerini.

Onur söylediklerimle başta şaşırmış olsa da, aniden doladı kollarını belime. Boynuma çarpan sıcak nefesinin ardında küçük bir öpücük kondurdu. "Seni hak etmek için ne yaptım ben Dilara?..." dedikten sonra yüzünü boynuma gömdü. Derin bir nefes çekti, ciğerlerini kokumla doldurmak ister gibi. "Bunu bilmesem de... bundan seni yanımda tutabilmek için her şeyi yapacağım."

"Sen... hiçbir şey yapmasan da ben hep senin yanında olurum ki..." diye devam ettim hemen onun ardından. 

"Söz mü?" diye sordu bir an. Tereddüt bile etmeden hemen "Söz." deyiverdim. Onur aniden çekti kendini benden. Gözlerini, gözlerime kilitledi. "Ölene kadar mı?" dediğinde şaşırmış durumdaydım. Aniden kendini benden çekişine, gözlerime böyle bakışına anlam verememiştim. 

"Ölene kadar değil." diye mırıldandım aniden. Onur'un tek kaşı kalkmıştı bu dediğimle. "Ne demek bu?" derken ise kaşları çatıldı. İki elimi de kaldırıp, parmaklarımı çatılı kaşlarında gezdirip düzeltmeye çalıştım. "Ölene kadar değil, sonsuza kadar demek..." dediğim de yüzü aydınlandı bir an.

"Dilara?" dedi ciddi bir sesle. "Hı?" derken gözlerim yine gözleriyle buluştu. "Bunun aynı zaman da evlilik sözü olduğunun da farkında mısın?" diye sorduğunda ise kıkırdadım bir an. Aşkımın parladığını hissettiğim bakışlarımla, tatlı bir kıvrım aldı dudaklarım. 

"Kesinlikle farkındayım."  

Onur başta cevabımı idrak edememişti. Anlamlandırabildiğin de ise kaşları kalktı havaya. Ardından ağzı kulaklarına varacak bir şekilde gülümsedi. Beni hızla çekti kendine. "Seni seviyorum Dilara." dediğinde bende kıkırdayarak doladım kollarımı boynuna. 

"Seni seviyorum Onur..."


14 Şubat 2016

Seni Bana Getirdi (Sevdim) [TAMAMLANDI]Where stories live. Discover now