Chapter 8

5.4K 240 265
                                    

3726. Kelime...
Ne deseniz haklısınız. Ama-demeyeceğim. Mazeret üretmeyi zaten sevmem. Sadece bu en zorlandığım bölüm diyebilirim. Çünkü tek kişinin konuşmasıyla telefon seksi yapmak--yaptırmak harbiden zor. Bi çok kez yazıp sildim. Ve bence hala olmayan yerleri var, ama maalesef bu kadar yapabildim. Sizi ve ya hikayelerimi umursamadığımdan degil sadece yazmak için istekli olmadığım zamanlarım oluyor. Ama inanın her wot yorum gözümde kalp emojisi oluşturuyor. Tekrar özür dilerim.

Bölüm hakkında bi kaç şey var. Harry nin konuştuğu yerlerde 'italik' kısımlar var. Onlar Louis nin hayal gücüyle oluşan cümleler. Yani Harry aslında söylemiyor. Tıpkı birbirlerini yan yana hayal etmeleri gibi Louis de o kelimeleri söylediğini hayal ediyor. Mantıksız yerleri sadece Harry nin bu cümleleri duyuyor olması. Ama bunu sorum etmiyorum. O kısımlar olmasa Louis hiç olmamış gibi olucak ve ben öyle istemiyorum. Bide Louis nin konuştu-- bir-iki kelime söylediği yerler var. O anlarda ikisinin aklı başka yerlerindeydi. Yani... Okuyun işte. Neyse fazla uzattım.

Bölüm sahne bakımından az olduğu için sorreh! Her zaman kelime fazla sahne az oluyor. Puf. Zamanınızı ayırdığınız için teşekkürler. İYİ OKUMALAR! :)

➖➖➖

Bornozumu çıkarmak için dolabıma doğru yürüdüğümde hayal kırıklığıyla dudak büzmüş ve neden aramaya başlamıştım. Yani neden? Neden aramadi ki? Saat nerdeyse bir-buçuk olmuştu ama babacık aramamıştı. Üstüne üstlük attığım mesajlara da cevap vermemişti.

Bornozumu vücudumdan ayırdığımda telefonum yatağımda titredigini fark ettim. Hızla yatağa atladım, çarşafların arasında telefonu arıyordum ama-yok! "Lanet olsun!"

Hala çarşafı sağ-sola atıp bakarken, sinirle suratımı yatağa gömdüm. Aynı saniyede elime telefonunun değdiğini hissettim! Hızla kulağıma götürdüm ve konuştum.

"Efendim?" Aptal. Aptal gibi konuştum!

Telefondan bikaç saniye ses gelmediğinde anneme gitmemek için yalvardığım kilise pazarlarını unutarak dua etmeye başladım.

TanrımLütfenAnlamamışOlsun! TanrımLütfenAnlamamışOlsun!
TanrımLütfenAnlamamışOlsun!

"Ah, çabuk toparlıyorsun, küçük." Ses tellerini sigortalatmak istediğim kalınlıkta ki, pürüzlü ve yoğun ses kulağıma alaycı ve yavaş bir tonda geldiğinde derince yutkundum.

Anlamamış mıydı?

"Merak etme küçük sapığım, planım bu olsada... Hayır kim olduğunu anlayamadım." Hayla aynı tonda ve şekilde konuşuyordu. Ama bu ses tonun da bi farklılık bana yaptığım ve yapacağım herşeyi mübah kılıyordu.

Bu tonda Harry Styles vardı. Sevişeceği biriyle konuşan Harry Styles...

Ama bir dakika, o bana sapık mı demişti? Agh! "Ben sapık--" Aptal. Neden bu kadar aptalım? Birinci ve tek kural; konuşma seni salak!

Neyseki yüzüm hayla yastığa gömülü olduğu için sesim boğuktu ve kim oldugu anlaşılması zordu. Yani umarım.

"Pekala... Seni kızdıracak ve kim olduğunu öğrenecek başka bişey yapmayacağım. Çünkü, sana söz verdiğim kelimeler var."

Daha fazla yüz üstü durmadan yatakta doğruldum ve yatak başlığına gelerek sırtımı yasladım. Yorğanımı belime kadar çektim. Telefonu hoparlöre aldım ve arama devam ederken mesaj bölümüne geldim.

Küçük: Neden yazdıklarımı cevap vermedin ve bu kadar geç aradın?

Telefonda bir gülme sesi duydum. Hatta derin bir kahkaha. Yanımda bile bu kadar yüksek sesli kahkaha atmazdı. İşe bak, ona kahkaha artıran Louis değil, Troy!

Hello Daddy!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin