#2 "It's In His Goddamn Eyes"

2.2K 229 43
                                    

Imm,selam :d doğrusunu isterseniz bu kadar ilgiyi hiç beklemiyordum,hepinize en içten bilmemnelerimle teşekkür ediyorum.Geçen bölümün bazı yorumlarına cevap veremedim ve bunun nedeni teknik bir wattpad arızası sanırım.Bu yüzden,  unwantedhuman, 1Demi1D , GoddesVampire , Hazzacurly , xNutellasRumo ve Sheeranism adlı okuyucularıma buradan yorumları için teşekkür ediyorum.Wattpad niye böyle bir gıcıklık yaptı anlamadım fakat diğer yorumlara cevap vermişken size vermemek olmazdı :) 

Tekrardan hepinize sonsuz teşekkürler.Tekrardan hatırlatıyorum bu benim ilk fanfiction'ım,boktan olabilir,beklentilerinizi fazla yüksek tutmayın :d sizi seviyorum 
-cookie x 

 edit: Kapak tasarımı ezgidilanozkut 'a ait.Kendisine çokça teşekkür ederim :) 

"Lanet olsun.Uçan sosisler tarafından öldürülmek üzereyim." dedi can çekişircesine. "Bu kadar içmemeliydim."

Dediklerini duyduğumda hala bir aptal gibi ona baktığımı farkettim.Salak sosisli kıfayetimin içinde zorlukla doğrularak üzerinden kalktım ve...Ah,Tanrım.Araba tamamıyla parçalara ayrılmış,sosisler ise çoktan sosis cennetine doğru yola koyulmuştu.Kaynar su dolu kazanın yarısı,çıkmaz sokağın dibine boca edilmiş,sosislerin çoğu arabanın tekerleğinin altında ezilmişti.Domates sosu her yere dökülmüştü ve adeta bir cinayet mahalli havası veriyordu.Gülmek istiyordum.Ya da ağlamak.Belki de çığlık atmak.Aslında nefesimi tutup,ölmeyi de bekleyebilirim.

Gerçekten,bunu haketmiyorum.

Orada,hayalkırıklığıyla ne kadar durdum bilmiyorum ama beni hayata döndüren onun sesi oldu sanırım.

"Saçları olan bir sosis..."

Ne?

Yavaşça arkamı döndüm ve karşımda benden yaklaşık 20 santim uzun,sarı löfleli saçları alnına düşmüş,18'lerinde bir gençle karşılaşmıştım.Ve lanet olasıca gözleri loş sokak lambasında bile parlıyordu.Sarsak hareketleri ve güçlükle açabildiği  gözleri ile sarhoş olduğu su götürmez bir gerçekti.

"Ben bir sosis değilim.Ama sen kesinlikle sarhoşsun." dedim az önce yaşadığım hayalkırıklığını sesime yansıtmamaya çalışarak.

Gözlerini üzerime sabitledi ve aramızdaki mesafeyi azaltarak yüzüme baktı.

"Tanrım..." dedi inler gibi. "Hayatımda gördüğüm en güzel sosis sen olmalısın."

Birkaç saniye acaba gerçekten ciddi mi diye ona baktım.Gayet ciddi bir şekilde bana bakıyordu. "Ne kadar içtin sen?"

Tam seçemediğim yüzünü hafifçe buruşturdu. "Çok,ç-çok fazla şişe vardı." dedi.Gözlerimi devirmemek için kendimi zor tuttum.

"Pekala.Eve nasıl döneceğini biliyor musun?"

"Tanrı aşkına,bir sosisle konuşuyorum.Eve nasıl gideceğimi nereden bilebilirim?" dedi aksanını,sarhoş sesiyle bile belli ederek.Kesinlikle Ulster tarafından olmalıydı.Aksanındaki acele ton ve ettiği küfürler sayesinde kolayca çıkarmıştım.

"Bana sosis demeyi kes." dedim sakin olmaya çalışarak. "Arayabileceğin biri var mı?Yada seni eve götürecek herhangi biri?"

Biraz düşündükten sonra eliyle sarı saçlarını karıştırdı ve hemen sonra cebindeki telefonuna uzandı.Gözlerini ekrana sabitlemeye çalışarak biraz yalpaladıktan sonra denemeye son verip,telefonunu bana uzattı."Sen arasan daha iyi olacak sanırım." dedi.

Derin bir nefes alıp telefonuna uzandım ve tuş kilidini açtım.

"Son arananlarda Hazza olmalı.Onu arayabilirsin.Fazla uzaklaşmış olamaz." 

Christmas BlueWhere stories live. Discover now