RS #4 "İt's Over This Time"

2.9K 117 8
                                    

Diğer karakterler ve hikayenin yapısı yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. Bundan sonra pek kovalamaca olmayacak. En azından Sky'ın kaçmaya fırsatı olmayacak diyelim. Lütfen yorum yapın, belli bir yorum sayısından sonra yeni bölüm yazacağım.

Ellerimi üzerimdeki uzun siyah hırkamın ceplerine soktum. Vay canına, Haziran ayına göre soğuk bir gece.

"Üşüyor musun?" diye sordum kısa yolun başından beri sessizliği bozan ilk kişi olarak, Miley'in tek tepkisi bana doğru yönelen bir saniyelik kaçamak bakışı olmuştu.

"Miley, özür dilerim. Ben bu kadar sinirleneceğini fark edememiştim. Gerçekten çok özür dilerim." Dudaklarını birbirine bastırırken çenesi titredi.

"Ben sinirlenmedim. Sadece fazla üzüldüm tamam mı? Telefonun kapalı olduğu için anneni aramasam Londra'da olduğunu öğrenemeyecektim. Telefonunu kapatmaktaki derdin nedir onu da anlamıyorum. Benimle konuşmayı bu kadar mı çekilmez mi buluyorsun?" Söylediği karşısında pişmanlık duygumun bir nebze arttığını hissettim.

"Saçmalama Miley, elbette öyle bir şey yok. Sadece şarjımı doldurmayı unutmuşum o kadar." Telefonumun şarjını doldurmayı unutmak, yoksa tamamen istemli olarak telefonumu kapatmak mı demeliydim:

Kimden: Miley

"Beni ekmenin intikamını alacağımı biliyorsun değil mi yankesici."  Yüzümü ekşittim.

"Hem daha şu nişan olayı var." Dedim onu omzumla dürterken, bir yandan da kendi dikkatimi dağıtmaya çalıştığımın farkındaydım. Kısacası dikkatimi Styles'tan uzaklaştırmak. Önüne geçtim ve sol elini elime alıp gümüş yüzüğe baktım. Miley'in sakin yüz ifadesi bir gülümsemeyle yumuşadı ve hafif bir nefes aldı.

"Onuncu sınıfta sen Will'in olduğunu bilmediğin şişeden içtiğinde Andy teorik olarak öpüştüğünüz esprisini yapmıştı." Kıkırdadım. "O öksürük krizin sırasında yüzün o kadar kızarmıştı ki şeker pancarına benziyordu." Miley'in kaşları çatıldı.

"Şeker pancarı beyaz olur katıksız geri zekâlı." Düz bakışlarımı ona diktim ve alayla gülümsedim. "Saçmalama Miley, herkes şeker pancarının kırmızı olduğu bilir. Benimle iddialaşma." Ağzımdan çıkan son cümleden söylediğim andan itibaren pişman olurken Miley'in kaşları havaya kalktı.

"Ah, seninle iddialaştığım için üzgünüm. Her neyse kölem. Yarın sabah sekizde Cathy'nin kafesinde ol. Ben garsonluk yapıyorsam sen de yapabilirsin." Ellerimi teslim olurmuş gibi havaya kaldırdım ama kesinlikle teslim olduğum anlamını barındırmıyorlardı. Tam tersine duraksamasını işaret etmeye çalışıyordum.

"Bir dakika. Cathy'nin kafesi mi? Miley, ben bir köleyim. Sen benden evde unuttuğun bir şeyi istersin, ben de getiririm. Beni manyak teyzenin kafesinde çalışmaya zorlamayacaksın değil mi?" Yanaklarını havayla doldurdu, bunu bininci kez falan belirtiyormuş gibiydi.

"Teyzem manyak değil." Gözlerimi devirdim. "Teyzen kesinlikle ürkütücü biri ve-" Bize doğru koşan silueti fark eder etmez kaşlarım çatıldı. Owen'ın yüzü bembeyaz kesilmişti, yanımıza geldiğinde durakladı ve ellerini dizlerine koydu. Kesik kesik soluyordu.

"Ne oldu böyle!" dedi Miley korkmuş yüz ifadesiyle.

"Miley, kaçın! Hepimiz öleceğiz." Dudaklarım panik nedeniyle hafifçe aralanmışlardı, gözlerim bir anlığına Owen'ı testereyle koşturan bir adam olup olmadığından emin olmak için etrafta dolandı. Yürüyüş yapan caddenin en yaşlı insanı Bayan Jones haricinde kimse yoktu, Owen'a doğru eğildim ve elimi geniş omzuna koydum.

Rock StylesWhere stories live. Discover now