RS #21 "The Big Ceremony" Part 1

1.4K 84 19
                                    

Sınavlar yüzünden aksadı ama uzun bir bölüm oldu ve bunun bir sonraki partı var daha, nişan bölümleri Rock Styles hikayesinin dönüm noktası bana göre; bambaşka bir açıya döneceğiz yakında. Ve eğer o açıya yakında dönmemizi istiyorsanız, bol bol yorum istiyorum sizlerden. Sayısal okurken yazmak yeterince zor, bugün sadece gördüğüm iki üç yorum beni yazmaya teşvik etti, gerisini siz düşünün.

“Senin gençleşmen gerekmiyor mu?” diye sızlandım karşımdaki yaşlı adama, bana yaptığı uzun açıklama ardından bir kez daha tekrarladığım soru üzerine gözlerini devirmişti.

“Hayır, şuan yaşlıyım. Tamam mı? Konu kapandı!”

“Konu kapanmadı! Lanet olsun karşımda Brad Pitt duruyor ama Benjamin Button olarak. Fight Club’tan Tyler Durden olabilirdin! Truva’dan Achilles olabilirdin, Achilles bir yarı Tanrı! Oceans 11’den biri olabilirdin! Ama karşımda buruş buruş bir et torbası var, neresi Brad Pitt bunun! Benjamin Button’dan başkasını mı bulamadın! Hey, bay Smith de olabilirdin! Tanrım lanet olsun, yaşlı doğan biri hariç bütün filmler olabilirdi!”

“Kapa çeneni! Sen kendine bak, reşit yaşa gelmişsin bir söküğü dikmeyi başaramıyorsun!”

“Tamam, niye bağırıyorsun?” dedim ses tonumu alçaltıp sandalyeye yaslanırken, yanaklarımı hava ile doldurup bir süre etrafı izledikten sonra gözlerimi yine üzerine diktim. “Senin gençleşmen gerekmiyor mu?”

“Sky, şu lanet kapıyı açacak mısın?” Yüzüme düşen saçlarımı geri itip koltuktan tökezleyerek kalktım, hala açamadığım gözlerimle yolunu ezberlediğim için yanına kadar yürüdüğüm girişimde tekila şişesine takılıp yalpalamamın ardından kapı kolunu bulup aşağı çekebilmiştim. Televizyonumdan bir saatlik Friends kasetimin sesleri geliyordu, uyuyalı bir saat bile geçmemiş olmalıydı.

Kapıyı açtığımda bile gözlerim kapalıydı, gecenin bu saatinde kapımda kim var!

“Sky?” Yüzümü buruşturdum ve sağ elim ile yüzümü ovalarken gözlerimi açmaya çabaladım, başım içinde dönen bir jöle varmış gibi ağrıyordu ayrıca midemin bulantısı yüzümü ekşitmeme sebep oluyordu.

Ayılmaya çalışırken görüntüm hala bulanıktı, araf çizgisinde takılmış gibi sallanırken saf uykulu sesimle istemsizce cevap verdim. “Benjamin?”

“Benjamin mi?” dedi tanıdık yargılayıcı ses, fazla tanıdık. Bir tuhaflık vardı, kaşlarımı çatıp elimi bir kez daha göz kapaklarımın üzerinde gezdirdim ve gerçeklik boyutumu ruh halime oturtmaya çalıştım. Her şey dönüyordu, renkler Bob Ross’ın paletindeki gibi birbirine karışmıştı.

“Harry?” dedim şaşkınlıkla ona bakarken, beni dikkatli bir şekilde izlediği sırada kapıdan dışarı çıktım ve emin olmak için daire numarasına baktım. “Burası benim evim, burada ne işin var?” Üzerindeki takım elbiseyi fark etmemle birlikte vücudumda şaşkın bir rüzgâr dolaştı.

“Jigolo olmaya mı karar verdin?” dedim esnedikten sonra gülerken üzerindeki kıyafetlerini ima ederek, başım döndüğü için yalpalayıp kapı girişine tutunmuştum.

“Bugün Miley nişanlanıyor.” Dedi Harry kaşlarını kaldırmış bana bakarken, çok uzaktan gibi gelen sesi üzerine yüzümü buruşturdum. Bir kez daha esnerken başımı olumsuz anlamda sallamıştım. “Hayır, nişanlanmıyor.”

“Sky, sen nereye bakıyorsun öyle?” dedi kısa bir süre sonra şüpheci ses, kaşlarımı çattım.

“Sana.” Diye cevap verdim Harry’e. “Tanrım Harry, neden üç tanesin?” dedim şaşkınlıkla kalan iki Styles’a bakıp yüzümü ekşitirken, birinin bile hayatıma olan paha biçilemez etkileri göz önünde bulundurulursa bu felaketti.  “Harry, jigolo olan üçüzlerin mi var?”

Rock StylesWhere stories live. Discover now