5. Bölüm

6.5K 372 68
                                    

Multi: Bff kızlarımız :)

Herkese keyifli okumalar^^

Gözlerimi araladığımda rüyamda duyduğum telefon sesini tekrar işittiğimde ofladım. Komodinin üzerinde duran telefonuma uzandığımda Damla'nın aradığını gördüm.

"Damla?" diyerek sinirle telefona cevap verdiğimde sinirimi umursamayarak, "Günaydın Asel!" diye cırladı.

"Ne var ya sabah sabah? Dersim yok bugün! Uyumak istiyorum ben." Gözlerim tekrar kapanırken en azından bilincimi açık tutup Damla'yı dinlemeye çalıştım.

"Evet, dersin yok ama provaya gideceksin. Benim de seninle geleceğimi haber vermek ve seni de geç kalmaktan kurtarmak için aradım canım arkadaşım."

"Ne kadar da iyisin canım arkadaşım," diye mırıldanarak telefonu kulağımdan çekip saate baktım. Sekize geliyordu ve yarım saat daha uyuyabilirdim. "Ya Damla! Yarım saat daha uyuyabilirmişim ben."

"Söylenme de kalk artık tembel tavuk. Annenle konuştum bile, yoldayım ben de kahvaltıya geliyorum." Telefonu yüzüme kapattığında rahatlayarak tekrar kendimi uykunun kollarına bırakmaya hazırlanırken odamın kapısının açılmasıyla pikeyi başıma kadar çektim.

"Hadi uyan uykucu!" Annem camları açıp perdeyi de çektiğinde, "Yaa!" diyerek söylenmeye başladım.

"Kahvaltıyı bile hazırladım Asel, sen hala uyuyorsun. Hadi bak baban işe gidecek, Damla da yoldaymış."

"Babam işe gidebilir anne, tutmuyorum ki! Damla da gelsin ve seninle kahvaltı yapsın, ben de yarım saat daha uyurum." Annem bana cevap verme ihtiyacı bile duymadan üzerimdeki pikeyi açtı ve kalkmamı işaret etti. Oflayarak yataktan çıkıp banyoya doğru ilerlerken takım elbisesini giymiş gülümseyerek bana bakan babamla karşılaştım.

"Birileri yine uykusunu alamamış anlaşılan," dediğinde omuz silkip sarıldım ve başımı göğsüne yasladım. Yeni tıraş olduğunu burnuma dolan erkeksi kokudan anlayabiliyordum. Kokusunu içime çektiğinde güldüğünü duydum. "Annene bu kadar benzemek zorunda mıydın?"

"Ben tıraş losyonunuzu içime çekmiyordum Yağız Bey," diyerek yanımıza gelen anneme güldüm. "O yüzden bence tarafınızı seçin."

"Ya da," diye mırıldanarak babamdan ayrılıp annemin koluna girdim. "Bu evdeki kadın nüfusunun fazlalığını göz önünde bulundurarak babamı dışlayabiliriz." Annem ilk önce düşünüyormuş gibi yapsa da sonra başını salladı.

"Haklısın. Tarafımı ben seçtim Yağız Bey," diyerek babama doğru döndü. "Siz de bu durumda yalnız kalmış oldunuz. Ayrıca sizi ilk satanın kızınız olduğunu söylememe gerek var mı?"

"Yok meleğim," diye fısıldadı. "Hayatımdaki iki kadının da kafası fazlasıyla karışmış. Şimdilik kendi halinize bırakıyorum sizi."

Yalandan bir hayal kırıklığıyla merdivenlerden inerken ben de arkasından gülümsedim. Tam banyoya gidecekken kolumda hissettiğim acıyla inleyerek anneme döndüm.

"Anne ne yapıyorsun ya? Niye cimcik attın, canım acıdı."

"Hazırlanman için son beş dakikan, sonra hemen yardım etmeye iniyorsun." Sinirli göründüğünü sandığı bakışları karşısında gülerek banyoya ilerledim. İri mavi gözleriyle sinirli görünemeyecek, en azından bana karşı, tek insandı annem. Küçükken annemin gözlerini kıskandığımı hatırlıyordum. Babamınkiler gibi karışık renkte gözler yerine kocaman masmavi gözler hayal ederdim. Büyüdükçe farklılığın güzellik olabileceğini anlayıp söylenmeyi bıraktım. Yağız Atay'ın ender bulunan göz rengini taşımak bir ayrıcalıktı.

Son SüratHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin