27. Bölüm

2.8K 184 19
                                    

Multimedia: Armin ve Yağız'dan bahsetmişken Güven Bana kapağını buraya ekleyelim. Pek ihtimal vermiyorum ama Güven Bana'yı bilmeyen ama Son Sürat'i okuyan birileri varsa şiddetle oraya da bekleriz :)

Keyifli okumalar ^-^ 

Hiçbir şey yapmadan durup dakikalarca telefonu izlemek nedir bilmezdim. Gelecek bir aramanın ya da kısacık bir mesajın önemini de... Hiç habersiz kaldığım, ulaşmak isteyip de ulaşamadığım kimsem olmamıştı. Deli gibi pes etmek isterken elimin istemsizce telefona gittiğini fark edince engel oluyordum kendime. Günler olmuştu. Ondan haber alamadığım, beni yok saydığı dördüncü gündü. Ona yaklaştığımı sanırken her seferinde onu nasıl daha uzağa itebildiğimi anlamıyordum. En son birlikte yemek yediğimiz gün gerçekten hayatında bir yer edinebileceğimi düşünmüş, büyük ihtimalle hayal etmiştim. Hiç bilmeden en sevdiği tatlıyı bile yapmıştım, bundan daha güzel bir tesadüf olabilir miydi? Hatta bana kalırsa bu tesadüf bile değildi, direkt olarak ortak kaderimize bir kapıydı. 

Hayatım boyunca ufacık şeyleri büyütüp hayal aleminde yaşayan biri olmamıştım hiç ama şimdi ister istemez yapıyordum. Evran bir kez gülümsese ben kahkaha atmak istiyordum. Oysa o, beni bir anda çıkarmıştı hayatından. Arayıp mesaj atmama rağmen geri dönmemiş, ders çalışmamız gerektiği halde önemsememişti. Okulda bile yoktu. En azından Özgür öyle söylüyordu. O da beni görmezden gelseydi bir daha adını bile ağzıma almayacaktım ama Özgür'ün öyle bir hali vardı ki! Hem Evran'dan bahsetmek istiyor gibiydi hem de ağzını açsa kelimeleri yutup yalan bir gülümseme yerleştiriyordu yüzüne. Evran kaçıyordu benden, emindim ama nedenini öğrenemiyordum. Aptal değildi elbette, hislerimi anlamış olmalıydı ama körkütük aşık falan değildim ki neydi bu tavırları?

"Kızım niye kendi kendine başını sallayıp duruyorsun?" Annemin sesini duyduğumda korkup elimi göğsüme götürdüm.

"Niye sessiz sessiz geliyorsun anne ya!" Omuz silkip, "Bir şeyler düşünüyordum öyle," dedim.

"Neyle ilgiliymiş bu düşünceler? Geldiğimi bile duymadığına göre," diye sorup yanıma oturdu.

"Önemli değil."

Alayla, "Tabii ki değildir," dediğinde güldüm. "Hadi beni uğraştırma da anlat. Baban gelecek birazdan, yemek hazırlayacağım daha."

Kendi kendime, "Babam..." diye mırıldandığımda şaşırdı.

"Ne oluyor kızım?"

Oturduğum yerde rahatsızca kıpırdandıktan sonra, "Babamı gerçekten sevdiğini nasıl anladın?" diye sordum. Yüzünde buruk bir gülümseme oluşsa da derin bir nefes alarak söyleyeceklerini toparlamak istiyormuş gibi kısa bir anlığına gözlerini tavana dikti. Zor zamanlar geçirdiklerini, aşklarının defalarca sınandığını biliyordum. Küçükken uyumadan önce dinlediğim peri masalımdı onlar.

"Onsuz kalma ihtimalim yüzüme çarptığında." Tüm zorluklara rağmen anneme göre sorunların en büyüğü bizzat kendisiydi.

"Babam çok uğraştı değil mi?" diye sordum asla kaybetmediğim heyecanımla. Onlar, herkese kısmet olmayacak masalsı bir aşk yaşamışken de sakin kalamazdım zaten. Üzerinden yıllar geçmişti ve kaç kere dinlediğimi bilmiyordum ama yine de insan asla sıkılmıyordu.

"Çok uğraştı," dedi annem hem hüzünlü hem de mutlu bir yüz ifadesiyle. Onca yıla rağmen kendisine kızgın olduğunu biliyordum çünkü bazı acılar çok sevdiğin birini kaybetmek gibiydi. Asla unutulmuyordu ve annem ikisini de yaşamıştı. Yıllar önceki acılarıyla da dayımın yokluğuyla da baş etmeye çalışmıştı. Ona sarılıp her şeyin geçtiğini söylemek istesem de hiçbir anlamı olmadığını bildiğim için yalnızca tebessüm edip elini sıktım.

Son SüratHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin