Birinci Kısım | Birinci Bölüm

98.2K 6.7K 1.9K
                                    

Bir karga havalandı uzaktaki ağaçların dallarının arasından gökyüzüne

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bir karga havalandı uzaktaki ağaçların dallarının arasından gökyüzüne. Nasıl geçtiği anlaşılmayan ekim ayının ardından gelen kasım, beraberinde soğuk ve yağmuru da getirdi. Önce ağaçlardaki son yapraklar döküldü, daha sonra fırtınalar doğdu gökyüzünde. Gökyüzüne havalanan karga rüzgârı kanatlarının altına alarak, biraz alçalıp insanların üzerinde süzüldükten sonra gökyüzüne doğru havalandı ve Soluk gazetesinin çatısına kondu. Güven Dağlı, mevsimin bu ayını hiç sevmezdi. Ne sonbaharın hafif meltemleri vardı ne de kışın dondurucu soğukları. Adına kuru soğuk denen illet, en inançsız insanı bile kar ya da yağmur yağması için dua ettirirdi. Ağrı Dağı'nın zirvesi bile bu kadar soğuk olamazdı. Şehirdeki hayatını bırakıp Ege'deki ya da Akdeniz'deki küçük kasabalardan birine yerleşmeyi hayal etmişti. Uçsuz bucaksız gözüken küçük okyanuslarda tenine değen güneşi hissederek gün batımını izlemeyi çok düşünmüştü. Bu durum bir fanteziden öteye gidemese de arzulanan bir şeyin hayalini kurmak bile içini ısıtıyordu. Cadde, soğuktan kaçmaya çalışarak koşturan insanlarla doluydu. Boynuna doladığı atkıyı kahverengi paltosundan çıkardı. Dudaklarını ve burnunun ucunu örtüp ısınmaya çalıştı. Kendi nefesiyle ısınmak için atkının içerisine birkaç kez üfledi. Çalıştığı binanın önüne geldiğinde, ellerinde karton kahve bardaklarıyla ayakta dikilip sigara içen insanların yanından hızlıca geçerek devasa döner kapıdan kendini binanın içerisine attı. Güvenlik hattından geçerken görevliye başıyla selam verdi. Soğuktan gerilen bedeni, sıcak binanın içerisine girdiği anda gevşemeye başlamıştı. Rahatlama hissinin tadını çıkararak onu ofisine çıkaracak olan asansörün önünde durup düğmeye bastı.

"Güven Bey!"

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

"Güven Bey, bir dakika bekleyin lütfen!"

Gözlerini yeniden açıp, asansörün hangi katta olduğunu gösteren ekrandan ayırmadan bekleyişini sürdürdü.

"Haftalık postalarınızı masanıza bırakmayı düşündüm ancak odanızın kapısı kilitliydi. Mesaim bitmek üzereyken size denk gelmem harika oldu. Her şeyin zamanında yapılmasını istediğinizi biliyorum. Bu yüzden geç gelecek olsanız bile bekleyecektim."

Asistanının cümlelerini bitirmesini bekleyip kendisine uzatılan zarfları ve haftalık birkaç dergiyi aldı. Asistan çocuğun heyecanı gözlerinden okuyordu. Bu meslekte kariyer yapmayı isteyen her öğrencinin hayaliydi Güven Dağlı gibi olmak.

"Teşekkür ederim, yarın da alabilirdim."

"Rica ederim, yapmamı istediğiniz başka bir şey var mı?"

Gözlerini hafifçe kısarak, dudaklarını kıpırdatıp gülümsemeye çalıştı. Soğuğun etkisiyle gerilen cildinde ufak bir tebessüm oluştu.

"Anladım, keyifli geceler, efendim."

Bir şey söylemeden açılan asansöre bindi. Sınava hazırlanan küçük kız kardeşi, onu rahatsız etmeyecekti. Sevgilisi de uzun süren bir set gününün ardından dinleniyordu. Yazdığı makale üzerinde çalışmak ve olaylar üzerine derinlemesine bir araştırma yapmak için güzel bir gece olacağını düşündü. Binanın en üst katına çıktığında asansör sessizce açıldı. Camla bölünmüş ofislerle dolu kattaki odasına doğru ilerleyerek etrafına bakındı. Dışarıya açılan camların ardında rüzgâr devam ediyordu. Ofislerin dışında kalan masalarda oturan birkaç gece vardiyası elemanı ve stajyer öğrenci, masalarında yanan loş ışıkların altında sessizce çalışıyorlardı. Birkaç kişiye selam verip kendi odasının önüne geldiğinde büyük bir akvaryumun içindeki başka bir akvaryum burası da, diye düşündü. Bu katta kendisine ait ofise sahip olan birkaç gazeteciden yalnızca biriydi. Güven Dağlı, Soluk gazetesinde ve sektöründe takdir edilen bir gazeteciydi. O, makale yazmayı sevse de isminin bu kadar duyulmasını ve mesleğinde saygıdeğer biri olmasını sağlayan, aslında birçok meslektaşının yapmaya cesaret dahi edemeyeceği haberler yapmasıydı. Milyonerlerin yolsuzlukları, aklanan paralar, kaçak işler, çözülmeyen cinayetler... Öyle sık sık haber yazmazdı. Yalnızca haber değeri taşıdığını düşündüğü olayların ve kişilerin üzerine yoğunlaşırdı. Güven Dağlı paltosunu çıkararak, oturduğu koltuğun ardına yavaşça asıp koyu renk camlarla çevrili ofisinden dışarıya baktı. Aşağıda koşuşturan insanların hızından, dışarının daha da soğuduğunu düşündü. İlk yağmur damlaları o an düşmeye başladı caddeye. Bu, yalnızca başlangıçtı. Kışın habercisi kasım, çok daha fazlasını getiriyordu insanlık için. İşe arabayla gelmiş olmayı diledi bir anlığına. Ama bu istek dışarıyı izlerken, kısa sürede uçup gitti zihninden. Evden çıkıp, toplu taşımaları kullanarak iş yerine ulaşmak onun için her zaman daha iyiydi. Bu, aslında bir takıntıydı. İşine başladığı ilk günlerdeki heyecanı sürüklemişti onu bu duruma. Araba sahibi olduktan sonra, sürekli kullandığı toplu taşıma güzergâhında bir olay olur ve o bunu kaçırırsa, üstelik o olay çok önemliyse bunun haberini başka bir gazeteci yaparsa çılgına dönebilirdi. Bu yüzden yılardır onca yolu imkânları olmasına rağmen daima toplu taşımayla katederdi. Göz önünde olan bir simanın toplu taşıma kullanmasına, her gün aynı saatte seyahat eden diğer insanlar da alışmışlardı. Çünkü o, İpek Deniz'in sevgilisiydi. Bu durum bir şekilde normal kabul edilmiş ve hattı kullanan yolcular onu bu konuda rahatsız etmeyi de bırakmışlardı. Arada denk geldiği heyecanlı öğrenciler dışında şikâyetçi olduğu hiçbir şey yoktu. Üniversitedeyken okulun gözde sporcularından biriydi, yağız bir delikanlıydı. Şimdi daha olgun bir yaşta olsa da gençliğindeki atletik vücut yapısını kaybetmemişti. Çünkü sürekli aksiyonun içinde ve hareket hâlindeydi. Camın önünden ayrılıp, sandalyesine oturarak masanın ortasına koyduğu dergiyi ve zarfları kenara doğru itti. Yapmayı planladığı işlere girişmeden önce biraz sessizliğe ve düşünmeye ihtiyacı olduğunu hissetti.

Herkes Uykuya Daldığında | Yaşam Ağacı (KİTAP)Where stories live. Discover now