BÖLÜM 16 - SUS NOLUR

111 32 14
                                    

Medya  Yağmur Kozan - Burçak





Model - Değmesin ellerimiz
(Dinleyebilirsiniz)






Aksiyonlu gecenin ardından birkaç saatlik uykuyla okula gitmenin eşsiz zorluğunu yaşıyorum şu vakitlerde. O kadar uyuyabildiğime şükrediyorum.


Okulun giriş kapısına henüz gelmişken telefonum çalmaya başladı. Kim olduğunu az çok tahmin ettiğim için bir köşeye geçtim ve açtım telefonu.
"Ne var sabah sabah, rüyanda beni mi gördün sapık!" diye söylenmeye başladım açar açmaz. Hayatımı mahvetmişti.

Karşıdan derin bir soluk sesi geldi. Ve sinirli bir ses tonuyla "Bana bak sabrımı zorlama benim. Şimdi söyleyeceklerimi iyi dinle." dedi.

Sessiz kalıp dinledim. Aynı ses tonuyla konuşmaya devam etti "Dün akşam olanlardan haberim var. Bunun bir cezası olacak elbet. Şöyle düşündüm, bugünden itibaren herkes senin üstüne gelecektir. Sende sessiz kalacaksın. Uslu bir kız olup, kafasına vur ekmeğini al pozisyonuna geleceksin."  dedi pislik.

"Bunu neden yapıyorsun?"
Dedim hem sessiz hem sitemkâr sesimle.

"Çünkü canım öyle istiyor." diyip uyuz bir kahkaha attı. Bu telefondaki ses gerçekten insanda öldürme isteği uyandırıyor.

Telefonu kapatıp sınıfa doğru yürümeye devam ettim. Neymiş efendim herkes bana yüklenecekmiş ben karşılık vermeyecekmişim. Buna kim dayanabilir ya. herşeyi görüyor olduğunu bilmesem kim takar diyip geçerdim ama kahretsinki dediklerini yapmak zorundayım.

Sınıf kapısına geldiğimde, kapıdan çıkmak üzere olan burçakla karşılaştım. Yol vermek için kenara kayayım derken burçak ani bir hareketle sargılı olan elimi tuttu. Manyak dikişlerimi patlatacak..

Olayın şaşkınlığı ile "Noluyo be. Delirdin mi?" diye alçak bir ses tonunda bağırdım. Sakın açma duymasın beni. Yeni bir ceza istemiyorum.

Burçak kaşlarını çatıp, öldürücü bakışlarıyla "Ne yaptın sen yine abime?" dedi. Ne saçmalıyor bu?

"Ne oldu yamaça? Bişey mi oldu?" diye aynı şaşkınlıkla sordum. Elimi hala bırakmadı ruh hastası.

"Bilmiyormuş gibi davranma. Abimin eli sargılıydı. Ve dün gece evi başımıza yıktı. Söyle ne yaptında bu hâle getirdin onu."

Burçak konuşurken iyice sinirlenmeye başladı ve elimi daha şiddetli sıkıyordu. Bu manyağın ne dediğini mi anlayayım yoksa elimin acısından dolayı haykırayım mı bilemedim.

Elimi kurtarmaya çalışarak "Bırak elimi gerizekalı. Git ne olduğunu abine sor." diye bağırdım tekrar. Gelen giden sinirini benden çıkarıyor dert duvarı oldum mübarek.

"Ben sana soruyorum. Cevap gelene kadarda beklerim. Sende acı çekersin." diyip başını eğerek elimi işaret etti. Bende başımı eğip baktım.

Sargı bezinde oluşan kırmızı lekelerden ve yere damlayan birkaç kan damlasından dikişlerimin açıldığını farkettim. Canım daha fazla yanmaya başladı.

Öldürücü bakışları bu defa ben atmaya başladım. "Kızım bıraksana elimi. Manyak mısın sen? " dedim canımın ne kadar yandığını belli etmemeye çalışarak. Aslında ben bilirdim o elini kırmayı ama hem yamaçın kardeşi hemde bu telefondaki sapığın az önce verdiği emir beni durduruyor. Ama eline bulaşan kan burçağı durdurmaya yetmiyor. Ne ara bu kadar acımasız oldu bu kız!

"Cevap ver! Yağmur!" diye bağırıp elimi daha fazla sıkmaya başladı. Artık dayanamayacak duruma geldim. Elim o kadar acıyorduki ağzımı açıp tek kelime edecek takatim kalmadı. Bende dik dik bakarak beklediği cevabı vermedim. Inat değil mi istediği cevabı vermeyeceğim. İçimde fırtınalar kopuyordu, yüzümde tek bir mimik bile oynamıyordu.

SAKIN AÇMAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin