12 ↝ birilerine ihtiyacım var

19.6K 2K 2.1K
                                    

Bazen, kim olduğu önemsiz; yakınınız veya bir tanıdığınız sizi çileden çıkarabilirdi. Byun Baekhyun gibi. Baek, deli dolu bir insandı. Çalışmayı severdi. Birilerine yardım etmeye, gezip dolaşmaya, arkadaşlarıyla vakit geçirmeye ise kelimenin tam anlamıyla bayılıyordu. Onu gerçekten sevdiğimi açık yüreklilikle söyleyebilirdim. Küçükken beni evine davet edip, yüzümü gülerken gördüğünde o da sevinirdi. Öyle temiz ve güzel bir kalbe sahipti ki anlatamazdım bile. Fakat tek ve büyük bir kusuru vardı. Bir şey duyduğunda en ince ayrıntısına kadar öğrenmeden bırakmaz ve sorduğu sorularla insanı deli ederdi. İşte, beni de fazlasıyla ediyordu.

Odama girdikten sonra kısa bir süre bağırtılarını durduramamış, oradan oraya yürürken deli gibi Min Yoongi'yi sorguya çekmiş, yetmezmiş gibi şimdiye kadar olan sevgililerinin adı ve soyadı olmak üzere öğrenmişti. Ayrıca inanın bana, benim duyduğumda dehşete düşüp kıpkırmızı kesildiğim milyon kelime kullanmıştı.

Eh, bende daha fazla dayanamayarak Min Yoongi'yi aşağıya, ailesinin yanına göndermiş, yakın arkadaşım dediğim psikopatın da ağzını elimle kapatıp sakinleşeceği bir yere oturtup beklemeye başlamıştım. Sonunda daha normal düşünmeye başladığındaysa baştan sona her şeyi kısa bir özetle anlatmış ve tepkilerini dikkatle incelemiştim. O ise onca zaman susup en sonunda gözlerini kocaman açıp "Evlenin." demişti. Evet, evet Byun Baekhyun gayet ciddi bir ifadeyle yüzüme bakmış ve 'evlenin' demişti.

"Bana düzgün bir değerlendirme sunar mısın Baek?" dedim kucağımdaki yastığı yanıma fırlatırken. "Birde sen dalga geçme, zaten kafam çok karışık. Üstüme geliyor her şey."

"Öncelikle dalga geçmiyorum Minnie. Çocuk felaket taş ve benim, korumacı olan herkesi sevdiğimi biliyorsun." dedi gülerek. "Gitmiş senin için Jaebum'u dövmüş ulan. Hafife alınacak şey mi bu? Bak ben onu 2-3 defa anca gördüm. Herifin bakışları bile yaklaşma diyordu." Gözlerini kısarak ellerini birbirine çarptı ve odada hafif bir sesin yayılmasına neden oldu. "Ama bak, seninki daha geldiği gibi dağları devirmiş. Jaebumları yere sermiş, Jiminimsiz yapamam demiş!"

Yanıma bıraktığım yastığı aldığım gibi ona fırlatırken son anda havada yakalamasıyla somurtmuştum. Onun böyle bir konuyu ciddiye almasını beklemek saçmaydı zaten. "Neyse boşver şimdi bunları. Seni özledim ben. İşler falan nasıl? Chanyeol hala musallat oluyor mu sana?"

"Sorma ya, geçen benim bulaşıkhanede çalışma günümdü. Bizim salaklardan biride buna şaka yapayım diye işten ayrıldı demiş. Bir gürültü kopmasın mı? Çıktım ellerim böyle köpüklü köpüklü, başımda bone var, üstümde ıslak. Bi baktım bu aptal yanımda çalışan oğlanın üstünde. 'Bana müdürünüzü çağrın nasıl kovar onu, ben nasıl bulacağım bir daha sevdiceğimi?' diye bağrıyor." Kaşlarımı kaldırmış dediklerini ölçerken o omuz silkip devam etti. "Sonra beni görünce koştu geldi sarıldı falan. Her halinle güzelsin ulan falan dedi. Bende salak salak bakıyorum tabi ne yapıyor bu sorunlu diye. Sonra çekti kollarını 'Erkek adama bu kadar yumuşaklık yakışmaz, ver oradan bana bir acı kahve' dedi döndü gitti köşe masalardan birine oturdu."

Kahkahamı tutamadığım da, o anlattıkları sanki komik değilmiş gibi benim aksime somurtuyordu. "Gül tabii gül," dedi kaşlarını çatıp. "Senle kafayı bozan çocuk fıstık gibi oluca gülersin tabii. Bir de benimkine bak, deve gibi ya. Kahve siparişini götürüyorum çocuğa, adam oturduğu sandalyede bile benden uzun."

"Hey," İkimiz aynı anda kafamızı çevirip sesin geldiği yere dönünce baygın bakışlarla bizi izleyen Min Yoongi'yi görmem bir oldu. "O velet Jaebum'un tayfasından değil mi?"

madness : yoonmin ✓Where stories live. Discover now