Bölüm 14

90.4K 3.1K 174
                                    

Aklımdaki sorularla boğuşurken beynim artık soru-cevap şeklinde çalışıyordu.  Hatta bazen beynimin durma derecesine geldiğini hissediyordum.
Aslında aklımın almadığı soru : Hangi sebeple bir baba kendi çocuğunun yuvasını bozabilirdi ki ?
Çocuğunun iyi ya da kötü kurduğu aileye destek olmak yerine neden yuvasını yıkar ?
Bir yuvayı toplamak yerine neden yıkmayı tercih eder ki ?
Nasıl bir vicdanla yapar bunu ?
Bunu yaparken torununu hiç mi düşünmedi ?
Kendi evladını düşünmeyen adam torununu nasıl düşünsün ki !
İşin en acı tarafı bir baba evlatları arasında nasıl ayrım yapabilir ?
Abi ve kardeşin arasını bulması gereken kişi baba değil midir ?
Neden iki kardeşi birbirine düşman eder ki ?

Karşımda oturan Harun Beye sormak istediğim sorular tam olarak bunlarla sınırlı da değildi aslında. Beynimin sorularına vicdanım cevapsız kalıyordu.

Diğer bir sorunumuz da kesinlikle evdeki negatif ortamdı.
Harun Bey geldiğinden beri eve ciddi anlamda gergin bir hava hakim olmuştu.
Hakan patlamaya hazır bir bomba gibiydi adeta. Onun gerginliği Beyazıt'ı da hakimiyeti altına almıştı.

Beyazıt Hakan'ın bacağına sarılmış bir şekilde yerde otururken Harun Beyle göz teması bile kurmuyordu. Harun Beyi sevmediği ona karşı olan tavırlarıyla çok netti.
Beyazıt kesinlikle babasına göre hareket etmeyi kendine ilke edinmişti. Hakan kime kızsa ona kızıyor kime gülse ona gülüyordu.

Hakan "Melek Hanım , Sanem'e yardımcı ol. Beyazıt uyusun saat geç oldu." dediğinde bakışlarım Beyazıt'tan ona geçti.

Melek abla Beyazıt'ın sütünü hazırlamak için mutfağa gittiğinde daha çok gerildiğimi hissettim. İnsan giderken beni de alır Melek abla !

"Bende Beyazıt'ın üstünü değiştireyim." deyip ayağa kalktığımda Hakan'da benimle birlikte kalktı.
Hala yerde bacağına sarılmış bir şekilde durmaya devam eden Beyazıt'ı kucağına alıp merdivenlere yöneldiğinde bende peşinden ilerledim. Hakan kucağına aldığı Beyazıt'ı çevirip çevirip öperken Beyazıt halinden pek memnun değildi. Erkek çocuk bu kadar öpülmeyi sevmez Hakan Bey !
Beyazıt'ın yüzü şekilden şekile girerken daha fazla dayanamayıp araya girmek zorunda kaldım.

"Sakalların batıyor çocuğa. Öpmeyi bırak. Baksana yüzü kızardı." dediğimde öpme işine son verdi.

Yemin ediyorum hastalıkla birlikte gelen rahatlama hissi efsaneydi. Hakan aslan gibi kükremek yerine kedi gibi dibimde dolanıyordu artık. İki üç ay önceki Hakan'dan eser yoktu.

"Terlemiş bu çocuk niye ?" diye sorduğunda bu soruyu sorduğuna inanamadım.

"Niye mi ? Dizinini dibinden ayrılmadı ki çocuk kaç saattir. Sende Allah versin hiç yerinden kıpırdamadın. Tamam belki bana laf düşmez ama Harun Bey geldiğinden beri Beyazıt daha da kabuğuna çekildi. Yemek yemeği istemiyor, sen olmadan uymak istemiyor , oyun bile oynamıyor. Kısacası Beyazıt  bu ortamda mutsuz farkında değil misin? Sana ayak uydurmaya çalışıyor resmen. Çocuk stres altında görmüyor musun ?" diye sorduğumda Hakan çoktan merdivenleri çıkmıştı.

Yüzünü bana çevirse de bir cevap vermemişti hala.

"Şu durumda ne yapılır bilmiyorum. Ama çocuk sana her baktığında senin Harun Beye attığın ölümcül bakışların arasında kalmaktan resmen strese girdi olduğu yerde. Beyazıt'a Harun Beye baktığın gibi bakma." dediğimde tek tepkisi başını sallamak oldu.
Tek tepkisi başını sallamak! Bir çözüm bulmak çok zormuş gibi!

Beyazıt'ın odasına girdiğimizde, hemen arkamızdan elinde biberonla Melek abla içeri girdi.

Hakan "Melek hanım siz çıkın. Hallederiz biz." dediğinde Melek abla yaşadığı büyük şoka rağmen hemen dışarı çıktı.

''Yemin ediyorum Beyazıt ter kokuyorsun oğlum.'' diyen Hakan'a tepki olarak sadece gözlerimi devirdim.
''Ben Beyazıt'ı banyo için hazırlarken sende banyoyu hazırlar mısın ?'' diye sorduğumda Hakan onaylayıp odadan çıkmıştı.
Birkaç dakika sonra Hakan odaya geri gelip Beyazıt'ı aldığında havluyu alıp banyoya yanına gittim.
Hakan kendi odasındaki banyoyu hazırladığı için Beyazıt'ı yıkama işini ona devrettim.

Hakan Beyazıt'ın saçlarını şampuanlarken bir yandan da söyleniyordu.
"Beyazıt bu saçları kestirelim mi paşam ? Asker tıraşı yaptıralım sana." deyip duruyordu.

"Çocuğun saçlarıyla zorun ne ?" diye sorduğumda şampuanladığı saçı duruluyordu.

"Erkek adamın bu kadar uzun saçı mı olur ?!" dediğinde ufak ufak sinirlerim tepeme toplanıyordu.

"Çocuğun saçları kıvırcık görmüyor musun ? Islandığı için bu kadar uzun. Kuruduğu zaman zaten kısa !" diyerek Beyazıt ve saçlarını savunmaya geçtiğimde tepkisiz kalıp Beyazıt'ı yıkamaya devam etti.

Beyazıt'ın duş jelini ona uzattığımda tercihini kendi duş jelinden yana kullandı.

"Çocuğun duş jelini kullansana !" dediğimde kendi duş jelinin kapağını açıp kokusuna bakmam için burnumun dibine kadar soktu. Odunsu koku anında kendini belli ederken pes edip aradan çekildim.

"Erkek adam şekerli sakız gibi kokmaz. Bu duş jeli ne lan böyle ?" deyip Beyazıt'ın duş jelini banyo çöpüne attı.

"Ne yaparsan yap. Çocuğu çabuk yıka bari hasta olmasın." deyip banyodan çıktığımda kendimi Hakan'ın yatağına bıraktım.

Yorgunluk ayaklarımdan bedenime yavaş yavaş yayılırken bende yatağa yayıldım.
Odanın hakimi olan Hakan'ın odunsu kokusu yatağına da bulaşmıştı.

Gözlerim istemsizce kapanırken mide bulantım bile yorgunluğumun altında ezilmişti.

"Huzurlu bir uyku istiyorum. Çok mu şey istiyorum acaba?" diyerek kendi kendime söylenirken Hakan'ın ''Doğru adrestesin o zaman.'' demesi bir şeyden de eksik kalmadığının kanıtıydı. 

Psikopat Mafyanın Esiri Where stories live. Discover now