§23§

16.9K 1.9K 927
                                    

"Var ama yok."

***

Jungkook ağırca göz kapaklarını açtığında her yer simsiyahtı. Gözü karanlığa alışmaya başlarken etrafa bakındı. Ama tek görebildiği arkalardan bir yerden gelen beyaz loş bir ışık sayesinde anca gözüken siyah tavandı.

Ellerinden ve ayaklarından bağlanmış olarak sert bir yere yatırıldığını idrak etmesi zaman aldı. Ayrıca ağzıda bantla kapatılmıştı.

Ne yani kaçırılmış mıydı?

Nefesi düzensizleşmeye ve kalp atışları hızlanmaya başladı. Kim ve neden böyle bir şeyi yapardı?

"Uyandın huh?"

Tanıdık ses kulaklarında yankılanırken Jungkook'un kalp atışları iki katına çıktı.

Etraf mum ışıklarıyla yavaşça aydınlatılmaya başlayınca Jungkook gözlerini büyülttü. Başını kaldırarak etrafına baktı. Daha fazla doğrulamıyordu çünkü iki yandan sıkıca bileklerime bağlanmış olan ipler onu engelliyordu.

Mumlardan yapılmış bir çemberin ortasında, uzun bir masanın üzerine yatırılmıştı. El ve ayak bilekleri yere çakılmış büyük çivilere bağlanmıştı.

"Biliyor musun, o kız çok... hiç gibiydi."

Jungkook gözleriyle Heilin'in yan taraftaki bir tezgahta bir şeylerle uğraştığını gördü.

"Sana nasıl açıklasam, onu görebiliyordum ama varlığını hissedemiyordum." dedi elindeki büyük boya fırçası ve palet ile Jungkook'a doğru dönerek.

"O vardı, ama yoktu." dedi Heilin şüpheli bakışlarla Jungkook'a doğru ilerlerken.

Jungkook gerilirken Heilin yere eğildi ve bir şeyler çizmeye başladı. Kook yana doğru eğilip baktığında Heilin'in çemberin içine tuhaf siyah şekiller çizdiğini gördü. Heyecanı korkuya dönüşürken kaşlarını çatarak kıza baktı.

Heilin başını kaldırıp ona gülümsedi. "Ona dokunduğunu gördüm. Ama varlığını hiçbir şekilde hissedemedim. Gerçekten bir insan gibi görünmüyordu."

Jungkook ona sertçe bakmakla yetindi.

Heilin onun ağzındaki bandı çıkardı.

"Bir kız gibi çığlık atmayacağını varsayıyorum."

"Benden ne istiyorsun?" diye tısladı Jungkook sinirle.

Heilin ellerini masaya koyup ona doğru eğilince Jungkook başını geri çekti. Masaya yatıncaya kadar kız ona doğru eğildi.

"Seni istiyorum, Kookie."

Burunları birbirine değecek yakınlığa geldiğinde, "İnan bana tipin değilim." diyebildi Jungkook.

Heilin geri çekilirken bir kahkaha attı. "Espri yapabiliyor olma cesaretinde bulunman çok güzel, ama yerinde olsam bunu yapmazdım."

Jungkook sinirle gözlerini tavana dikti. Kanı öfkeyle pompalanırken en son nerede olduğunu düşündü.

Arkadaşlarıyla bahçede film izleyip içerken uyuyakaldığını, hayal meyal arkadaşlarının tek tek gözden kaybolduğunu hatırlıyordu. İyi de nasıl buraya getirilmişti?

"Bu sert yer için üzgünüm." dedi Heilin Jungkook'un yatırılmış olduğu masayı gözleriyle işaret ederken. "Birazdan ikimiz için yumuşak bir yatak ayarlayacağım." dedi ve göz kırptı. Ardından tekrar tezgaha yönelip boyalarıyla uğraşmaya devam etti. Jungkook yere baktığında onun bir tür mühür çizdiğini düşündü. Bir ayin falan mı yapacaktı? Sinirle ellerini çekiştirdi fakat ipler çok sıkıydı ve canını yakıyordu.

Okuduğu kitaptaki sözü hatırladı. "Eğer şeytanın gerçek adını bilirseniz, bunu ona karşı kullanarak onu kovabilirsiniz."

"Sen Heilin değilsin."

Heilin durdu ve dönüp ona baktı.
Okulda tanıştığı kız ve bu kız, çok farklıydı.

Jungkook'un hoşlandığı Heilin ile bu şahıs, çok daha farklıydı.

"Ben Heilin'im. İster inan ister inanma."

"Ellis haklıydı." dedi Jungkook öfkeyle ona bakarken. "Sen şeytansın, Heilin'in bedenini ele geçirdin ve şimdi de benimkini istiyorsun."

Heilin (?) bir kahkaha attı. "Komiksin Kookie. O varlıksız kız seni bunlara inandırmış olmalı."

"Ellis varlıksız falan değil!" diye bağırdı Jungkook. İlk kez bu kadar öfkeye kapıldığını hissediyordu.

"Eğer gerçekten varsa, şu anda nerede?" dedi Heilin şeytanca bir sırıtışla. "Seni korumak isteyen o değil miydi?"

Jungkook yumruklarını sıktı.

"Oh, sana bunu göstermiş miydim?" dedi Heilin bir perdenin yanına doğru ilerleyerek. Perdeyi sonuna kadar çekti.

Duvara asılmış olan tanıdık halıyı görmesiyle birlikte Jungkook'un göözleri kocaman oldu.

"S-sen... Nasıl?"

"Muhtemelen varlığı tespit edilemeyen arkadaşın her yerde bunu arıyordur." dedi Heilin kahkaha atarak.

Jungkook sırıttı.

Onun sırıtışını gördüğümde Heilin şüpheyle ona baktı.

"Komik olan ne?"

"Onu aramasına gerek yok," dedi Jungkook. "Çünkü o ne zaman neyin yanında olmak isterse, o zaman onun yanında olur."

Heilin gözlerini kısarak ona bakarken Jungkook alaycı bir gülümsemeyle devam etti. "Üstelik halısını almış ve beni bu hale sokmuş olduğunu görünce, onunla nasıl başa çıkacaksın merak ediyorum."

• The Carpet Π Jeon Jungkook •Where stories live. Discover now