☺Bölüm - 29☺

17.2K 1.2K 76
                                    


Öfkeyle onu üzerimden ittim ama tek yapabildiğim dudaklarımı onun dudaklarının esaretinden kurtarabilmek olmuştu.

"Sen iğrenç bir adamsın."

"Mine..." demişti ki öfkeyle "Sus," diye bağırdım. Onun yalanlarını dinlemek istemiyordum. Benimle dalga geçmesine bir daha izin verecek değildim.

"Kalk üzerimden."

"Beni dinle."

"Her şey dün gece konuşuldu. Dedeme gidip seninle evlenmeyeceğimi söyleyeceğim ve buradan gideceğim."

"İzin vermem," dedi öfkeli bir sesle. Bedeni artık benime ağırlığını vermeye başlamıştı. Beni bununla mı korkutmaya çalışıyordu?

"Senden izin istemedim ben."

"Bu inat saçma!"

Saçma. Benim duygularım, benim yaşadığım üzüntü onun için sadece bir saçma kelimesinden ibaretti. Gözlerime dolan yaşları akıtmamak için direndim. Olmazdı. Şimdi olmazdı. O gidecekti ondan sonra. Onun karşısında bir daha güçsüz bir kadın olmayacaktım ben.

"Mine bak..." demişti ki "Hayır," diye fısıldadım. Ona bakmak istemiyordum. Kalbim acıyordu. Gözlerimi kapattım. Onun nefesi yüzümü yalarken, onun varlığını yok saymanın mümkün olmadığını bildiğim halde...

"Seni bırakmayacağım Mine..."

Kulaklarım çınlamıştı. Bana bu sözü veren herkes beni bırakıp gitmişti. Anne ve babam da beni hiç bırakmayacaklarını söylemişti. Ama bırakmışlardı. Beni bu dünyada yapayalnız bırakıp gitmişlerdi. Önce inanmamıştım, inanmak istememiştim. Çocuk aklı ya... Bana şaka yapıyorlar, gelecekler sanmıştım. Her gün beklemiştim, her beklemem de umudum biraz daha azalsa da beklemeye devam etmiştim. Ta ki artık acıdan nefes alamayana kadar... En sonunda pes etmiştim. O gün kendime söz vermiştim. Kimsenin beni üzmesine izin vermeyecektim. Dedem hariç... Onun dışında kimsenin kalbimde yeri olmayacaktı. Ama olmamıştı. Ben sözümde durmayı becerememiştim. Kalbim yıllar önce ki gibi acıyordu.

Ağzımdan kaçan hıçkırığa engel olamadım. Koray'ın yüzümde hissettiğim elleri ile de gözümden akan yaşları fark etmiştim.

"Mine..."

"Rahat bırak beni."

"Aç gözlerini."

Olumsuz anlamda başımı salladım. Açmaya niyetim yoktu.

"Aç gözlerini prenses..."

İstemsizce gözlerimi açmıştım. Bu adamın üzerimde bıraktığı etkiden nefret ediyordum. Ona karşı bu kadar zayıf olmak beni yaralıyordu.

"Anlat..." dedi. Sesi o kadar şefkat doluydu ki kendimi ona bırakmak istiyordum. Bana yaşattığı acıyı, hayal kırıklığını unutup kendimi onun kollarında özgür kılmak istiyordum.

"Git," diyebildim zorlukla. Ona daha fazla bağlanmak istemiyordum. Onun artık benim hayatımda bir yeri yoktu. Olamazdı da. Bir kere canımı bu kadar çok yakmışken bunun elbette devamı gelirdi.

"Gidemem... Mümkün değil artık anla!"

"Bana zarar veriyorsun!" diye öfkeyle bağırdım. O an yüzüme birkaç dakika sessiz bir şekilde baktı ve sonra bir şey söylemeden üzerimden kalktı. Onun bedeninin yokluğu ile tüm bedenim üşümeye başlamıştı. Kendimi şimdiden yarım hissediyordum.

"Şu an bana öfkelisin."

Öfkeliydim evet ona. Hem de fazlasıyla.

"Bu yüzden mantıklı düşünemiyorsun."

İşte bu konuda fazlasıyla yanılıyordu. Haddinden fazla mantıklı düşünüyordum ben. Acının bir daha iliklerime işlememesine yemin etmişken ben, bu adam için yeminimi bozmuştum. Şimdi yine aynı şeyi yapamazdım. Bu sefer olmazdı.

"Hayatımda yerin yok," dedim. Hala yatakta uzanır bir haldeydim. Kendimi kalkacak kadar güçlü hissetmiyordum.

"Dün gece..." demişti ki devam etmesine izin vermedim. "Dün gece diye bir şey yok. Benim seninle aramda bir şey olamaz."

"Sebep?" diye sordu saklamadığı bir alayla.

"Sen bana zarar veriyorsun, canımı yakıyorsun... Bu yüzden benim hayatımda yerin yok senin."

"Melih'in mi senin hayatında yeri var?"

"Seni ilgilendirmez," dedim umursamaz bir sesle.

"Benden başkasıyla olamazsın sen."

Hafifçe gülümsedim. İşte bu konuda fazlasıyla haklıydı. Ben ondan başkasıyla artık olamazdım. Kalbim bir daha böyle atamazdı. Kimse bir daha bana böyle acı çektiremezdi. Ben Koray'a âşık olmuştum... Aşkın bu kadar çok acıtacağını bilmende kapılıvermiştim onun rüzgârına... Ama bir daha böyle bir şey olmayacaktı. Ne Koray ile ne de başka biri ile...

"Hayatımdan defolup gitmen için ne kadar para istersin? Ya da ne kadar hisse?"

Onun öfkeli nefesini duydum ve sonra bir anda kolumdan tutarak beni yataktan kaldırdı. Karşısında durabilmek fazlasıyla zordu. Bedenim titrese de umursamadım.

"Ağzından çıkanın farkında mısın?"

Gülümsedim. "Bunlar az mı gelir diyorsun? Mülk de vereyim... Sen yeter ki ne istediğini söyle."

"İyi değilsin... Öfkelisin, kızgınsın... Bunları sonra konuşacağız."

"Sonra diye bir şey yok Koray. Bir daha seni hayatımda görmek istemiyorum. Bir daha benim hayatıma girmeyeceksin. Karşılığında ne istersen vereceğim."

İnanamaz gözlerle bana bakıyordu. Umursamadım.

"Hata yapıyorsun."

"Ben hatayı senin gibi birini hayatıma dâhil ettiğim gün yaptım. Kendi seviyende ki insanların yanına dön. Hayatımı yeterince basitliğin ile kirlettin."

Sözlerim karşısında kolumu daha sıkı tutmaya başlamıştı. Canım yanıyordu ama yine de ses çıkartmadım. Kalbim delicesine acırken bedensel bir acının şu an pekte bir önemi yoktu.

"Pişman olacağın şeyler söyleme."

Pişmanlıktan bahsediyordu hala... Benim hayatımın içine ettikten sonra karşımda geçmiş pişmanlıktan bahsediyordu. Delirmemek elde değildi. Ben yeterince pişman olmuştum zaten. Beni yeterince pişman etmişti. Daha ne kadar pişman olabilirdim ki? Bunun daha ötesi ne olabilirdi ki?

"Koray defol... Sen benim bu hayatta ki en büyük pişmanlığımsın."

Sözlerim karşısında dudakları alayla kıvrılmıştı. "Sen pişman olmak ne demek görmedin."

"Öyle mi?" diye sordum alayla.

"Öyle..." dedi ve kolumu serbest bıraktıktan sonra işaret parmağını dudağımda gezdirmeye başladı. Bedenimin titremesi bir yandan içimde titremeye başlamıştı artık. Bu adam ne yapmaya çalışıyordu böyle?

Parmağı dudaklarımdan göğüs oluğuma doğru kaymıştı. Artık nabzım tavan yapmış bir haldeydi. Vücudumun ısısı artmıştı bir anda. Kendimi terler bir halde bulmuştum. Üstelik göğsümde hızlı bir ritimde inip kalkıyordu. Kahretsin! Adamın sadece bir dokunuşu bana bunu yapıyordu. Sadece bir dokunuşun... Ben ise onu hayatımdan kovmaya çalışıyordum. Ya ben çok aptaldım ya da bu aşk denilen illet aptallaştırıyordu.

"Kalbin benim için deli gibi atıyor... Bedenin benim için istekle titriyor... Dilin ise beni kovuyor. Sence hangisini ciddiye almalıyım?

-

İyi akşamlar arkadaşlar. Uzun bir zamandan sonra bölüm geldi farkındayım inşallah bir daha bu kadar gecikmez...Bu ara tayin işlerim falan var onlarla ilgileniyorum. İnşallah evime dönebilirsem bölümler eski sıklığı ile gelecek.

İnstagram hesabım : dilekyelomi takibi unutmayalım :)

Seviliyorsunuz ♥

Fiyasko PrensesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin