**43-Part2.Çok Komik!**

5.7K 248 3
                                    


Bulut tekrardan gözlerini devirdi.

"Bir varlıktan bahsediyorsun. Ne düşünmemi bekliyordun!?"

"Varlık derken insan kast etmiştim, Miray."

"Anlatım bozukluğu yapan sensin."

"Hadi kalk," dedi elimden tutup kaldırırken.

"Lütfen sesin geldiği yöne doğru gideceğimizi söyleme."

"Sesin geldiği yöne doğru gideceğiz tabii ki."

"Sana söyleme demiştim!"

"Hadi, mızmızlanma," deyip henüz bırakmamış olduğu elimi çekiştirdi.

"Bulut, sadece bir köpek. Karınca ya da yılan görmüştür. Yılan mı? Görmüş müdür? Gitmeyelim. Ben şurada kıvrılıp uyumaya razıyım. Yani tamam, bir sıcak yatağın yerini tutmaz ama..."

"Hayır, orda içime iyi doğan bir şeyler var."

"Hiç sanmıyorum," diye mırıldandım zor duyduğum sesimle. İçine iyi doğdu diye kendimizi tehlikeye atıyorduk. Hadi yılan gelip ikimizden birisini soksa? Bulut neyse de, ya ben? Sonra hastanelik olurdum ki burda hastanenin olduğunu da sanmıyorum. Zehirden geberip giderdim.

Köpeğin sesi yakınlardan gelmeye başlamasıyla Bulut'un da umudu artmıştı. Görüş alanımıza bir çiftlik girdiğinde havalara uçabilirdim. Tabii bu kadar yorgun olmasaydım.

"Söylemiştim işte!"

"Hislerine güvenerek doğruyu yaptığımı biliyordum. Asla şüphem yoktu," dedim heyecanla ne uydurduğumu bilmeden. Bana umutsuz vakaymışım gibi bakıp elindeki elimi sıklaştırdı ve adımlarını daha ne kadar hızlı olabileceğini düşündürmeden daha da hızlandırdı.

Çiftliğin önüne geldiğimizde Bulut kapıyı açarken kulağımı kapının gıcırtısı doldurdu.

"Bu evden çok emin değilim. Gece üzerimize yıkılabilir."

"Sen o zaman dışarıda samanlıkta yat. Sabah ben seni ordan alırım."

"Çok komik!"

İçeriye adımımızı attığımızdan itibaren köpeğin havlama sesleri yükseldi. Korkuyla Bulut'a doğru sindim. Deli gibi havlıyordu. Biz de insanız yani. Ne havlıyorsun?

"Merak etme, bağlı."

"Bunların iplerine de güven olmaz."

"Zincirle bağlı, Miray."

"Paslanmıştır o zaman."

"Tamam, bir şey demedim." Çiftliğin kapısı açıldığında yaşlı bir adam çıktı dışarıya. Elindeki tüfeği bize doğrulttuğunda bir çığlık atıp Bulut'u öne ittim ve arkasına geçtim.

"Kimsiniz?!"

"Şey, Hacı dede bizim arabamız bozuldu ve yolda kaldık da."

Bize kısık gözlerle bakıp aniden bir kahkaha atınca korkmadım değil.

"Hadi gelin bakalım!"

"Gitmeyelim," dedim kısık bir sesle arkadan Bulut'u dürterek.

Bulut söylediğimi ters tepip beni ardında bırakarak çiftliğe doğru yürürken boynumu kanadı kırılmış kuş gibi büktüm. Araba bozulmadan önce kuşlar gibi uçuyordum oysa.

"Orda dikileceğine gelsene, kızım." Yapacak bir şeyim olmadığından bende çiftliğe girdim. İçerisi çok eski eşyalarla kaplıydı. Antika desen değildi çünkü hepsi de beş para etmezdi. Karşıma bir kadın çıktığında şirince gülümsedim. O da sıcak bir gülümsemeyle "hoş geldiniz," dedi.

DAĞ AYISIWhere stories live. Discover now