BOOK TWO : Passion

144 15 1
                                    


Anna ve Leo uzunca bir yol ilerledikten sonra durdular.

''Çok garip.'' dedi Aslan. Algısında bir sorun mu vardı? ''Kuşların sesi uzaklaşıyor gibi.'' Sonra kulak kabartarak etrafı daha dikkatli dinlemeye koyuldu. 

Keşke eski haline dönüşebilseydi.

Kral olmak ne de hoş ve güzel bir histi.

''Bu koca ormanda küçük bir kitabı nasıl bulacağımızı merak ediyorum.'' diye kendi kendine konuşan Anna'ya kulak asmadı.

Küçük bir kitap. Bir avcı. Ve koca bir kurt.

Hayatı daha boktan olabilir miydi? 

''Gerekirse her kovuğu arayacak ama yine de o kitabı bulacağız, Kırmızı. Anladın mı?'' 

Anna başını sallarken gözlerini kızın yüzünden ayırmamaya dikkat etti. 

Belki bir insan bedeninde sıkışmış olabilirdi. BELKİ sahtekar bir yalancının teki de olabilirdi.

Ama hayvani iç güdüleri hala yerindeydi.

Ve güzel olana karşı da merhametsizdi.

''Yürümeye devam ediyoruz.'' dediği gibi önüne döndü.  ''Ha bir de unutmadan. O üzerindeki pelerinin kenarlarında kan var. Sana mı ait?''

Anna'nın bir süre beklemesinden cevabını çoktan almış olsa da, sözlerini duymayı bekledi. ''Ah, hayır. Büyükannemin.''

Vay. Açıksözlülük. 

En sevdiği.

''Büyük annenin mi?'' İlgisini çektiğini belli edecek şekilde başını kıza doğru çevirdi. Kızın gözlerindeki ateş...büyülemişti. Gülümsemesi değişik bir ifadeyle karıştı. ''Evet. Onu öldürdüm.''

''Ah. İyiymiş.'' Yanındaki kızın katil olması onu şaşırtacak mıydı? Hayır. 

Sonuçta, Kendisi de bir katildi.

''Etkilenmedin mi?'' Sonra yavaş ve ihtiraslı bir şekilde önden yürümeye başladı. ''Çok yazık. Köydeki erkeklere anlatsam ya bana aşık olurlar ya da korkup kaçarlardı. ''

''Anladım. Demek erkeklerle oynaşmak için birisini öldürdün.'' Dediğinde nefes alışverişleri dinginleşmişti. 

Şuan kitap dışında başka bir şeyi istemeye başlamasına şaşılmamalı.

Pembe dudaklarındaki belli belirsiz gülümsemeyi yakalamayı başarmıştı. Elini sallamak için pelerinini geriye doğru attı. ''Ayak bağıydı. Ona hergün yiyecek götürmek ne kadar vaktimi alıyordu, biliyor musun?'' Boynunu kütlettikten sonra yürümeye devam etti. ''Şu kuşların sana yiyecek bir şeyler bulabiliyor mu?''

''Çoktan bulduysam gerek kalmıyor.''

''Efendim?''

Aslan'ın sözlerini anlamamış gibi yaparak döndüğünde bu sefer kendisinde bir gülümseme belirdi. ''Etrafında yaban meyveleri dolup taşıyor. Yani, kuşlaara gerek yok.''

Aslan, Kızın gözlerindeki hayal kırıklığını farkettiği an sırıtışı daha da büyüdü. Bingo.

Kız da onunla oyun oynuyordu demek. 

''Yoksa, madam başka bir şey mi ister?''

Utanma duygusu olmayan bu kız yine gülmeyi başarmıştı. ''Bilmiyorum. Çok heyecanlı şeyler söylüyor gibisin!'' dedikten sonra kıkırdadı.

Aslan tırnaklarını avucunun içine geçirerek kıza yaklaştı. ''Acıktıysan güzelim, git ve şuradaki meyvelerden ye. Ben kitabımı bulmadan başka bir şey yemeyi planlamıyorum. '' Ve buldukları yoldan yürümeye başladı.

Şehvet? İçinde büyüyen ihtiyacın çok gerisinde kalmıştı.

Çünkü çok daha büyük bir şeyi arzuluyordu. 

Güç ve Kudret.

''O kitabı bulacağız. Sonra işimize bakarız.'' 


BEDTIME STORIESWhere stories live. Discover now