44.Bölüm / Beni Özledin Mi?

4.6K 237 13
                                    

- 1 Hafta Sonra -

"Tamam, aramaya devam edin." diyip telefonu kapatmasıyla "Kimdi o?" diye sordum. "Hiç, şirketle ilgili."

"Ahmet amca gelsin. Sen çok yoruluyorsun." dedim dudağımı büzerek. "Miray yapma şöyle hareketler." dedi koltuğa otururken. Aradan geçen şu 1 hafta sayesinde, annem de ben de toparlanmıştık. Aslında annem hala iyi değildi. Bu nedenle de Ahmet amcayla şehir dışına çıkmışlardı. Bizde okulların kapanmasına bir hafta kaldığı için kalmıştık. Evet, yaz gelmişti.

Güneş'in durumunu iyice anlattığımızda, Ahmet amca bizde istediği kadar kalabileceğini, babasını tanıdığını ve onunla konuşacağını söyledi. Esin ve Arda barıştığı için Aras ve benim kafamda artık rahattı. Gerçi benim sevgilim bu seferde şirketde ki işlerle uğraşıyordu. Onunla birkaç kere şirkete gittiğim için Ahmet amca ve Burcu'nun babasının ortak olduğunu öğrenmiştim. Evet, o kadar insanın içinde Burcu! Şimdi siz bu kadar zamandır nerede bu sürtük diyorsunuzdur. Kendisi hala yok ortada. Ailesi yurt dışında kafa dinlemeye gittiğini falan söyledi. Lan o kız beni kaçıran şerefsizle iş birliği yaptı lan. Kafa dinleyecekmiş. İçi boş ya yankı yapa yapa dinlesin o!

"Hey! Daldın gittin." diyen Aras'a "Deniz yok ki dalalım." diyip sırıttım. "Sen bu espiriyi yapmıştın." dediğinde zihnim zamanda geriye gitti ve Aras'ın okula ilk geldiği günde durdu. Yüzümü buruşturup "Evet, hemen sonra da Burcu gelmişti." dedim. "İtiraf et, o zaman bile kıskanmıştın."

"Saçmalama!" diye cırladım. "Hem hâlâ bulamadınız mı onu?" dediğimde cıkladı. "Arıyoruz."

"Bulun artık. Onu saçından tutup sürüklemek istiyorum." Güldü. "Ne psikopat çıktın sende ya." dediğinde yüzümü buruşturdum. "Koray'ın suratını bıçakla yararken sen çok insancıldın, pardon ya(!)"

"O haketti." diyerek konuyu kapattı. Haklıydı, Koray sonuna kadar haketmişti. "Aras." dedim dirseğimle koluna dokunarak. "Hı?" gibi bir ses çıkardı kafasını telefonundan kaldırmadan. "Benim canım dondurma çekti." dediğimde tek kaşını kaldırıp bana baktı. Ben mantıklı bir şeyler söylemesini beklerken o en sinir bozucu sesiyle "Ee?" dedi. "Burda 'tamam aşkım, hemen alırım' demen gerekiyordu sanki." dedim sitem edercesine.

"Niye? Şoförlerden birine söyle alsınlar."

"Odun musun sen?" diye sinirle soluduğumda oflayarak oturduğu yerden kalktı. "Alacağım. Oldu mu?"

"Oldu." dedim memnuniyetle. Gözlerini devirip evden çıktı. Bende o gelene kadar izleyecek bir film bulmaya karar verdim. Önümde ki kısa masanın üzerinden filmleri aldım. İçlerinde Grinin Elli Tonu'nu görmemle gözlerim irice açıldı. Bunu kim izliyordu lan?

Aras böyle erotik filmler izliyor muydu acaba? Saçma düşünceleri kafamdan atmak istercesine sağa-sola salladım. Diğer filmlere bakarken çoğunun aksiyon filmi olduğunu farkettim.

Arınma Gecesi ve Predestination arasında kararsız kalırken titreşim sesi geldi. İlk başta kendi telefonum zannetsem de benimki değildi. Koltukda ki telefonu görmemle şapşallığıma güldüm. Aras'ın telefonuydu. İlk başta bakmak istemesemde, sonunda merakıma yenik düşüp telefonu aldım. Şifre yoktu. Hızla ekranı kaydırıp gelen mesajı açtım. Okuduğumda ise, ilk başta şok olmuş gibi kaldım.

Aras Bey, Burcu'nun yerini bulduk.

* * *

Yarım saattir mesajla ve altında yazan adresle bakışıyordum. En sonunda Aras'ın gelme ihtimali kafama dank edince, yazan adresi telefonuma kaydedip biraz tereddütde kalarak mesajı sildim. Eğer Aras şimdi görseydi beni götürmezdi. Bende o sürtükle yüzleşemezdim. Önce ben gitsem pek bir sorun olacağını sanmıyordum.

Kapıdan gelen kilit sesiyle telefonun ekranını karartıp koltuğa attım. İçeri girip elindeki dondurma poşetini kucağıma bıraktı. Ben bir şey demeyince bir süre yüzüme baktı ve sonunda "Ne oldu?" diye sordu. Dalgınlığımdan kurtulmaya çalışarak bir yalan aradım. En sonunda gözlerim masanın üzerindeki filmlere takılınca Grinin Elli Tonu'nu alıp Aras'a uzattım ve "Aras bu ne?" diye cırladım. Aras şaşkınlıkla bir bana, bir de elimde ki filme bakıyordu. Kaşları çatıldı ve sinirle "Ulan Batu!" diye kükredi. "Bin kere dedim, al şunu diye." Bu haline gülmek istesemde dudaklarımı birbirine bastırıp kendimi tuttum.

Ardından dondurmamı alıp yemeye başladım. Bir yanım Burcu'nun kaldığı yere gitmek için sabırsızlanırken, diğer yanım Aras'a 'şu anlık' söylemediğim için pişmandı. İkisini de dinlemeyi bırakıp kafamı Aras'ın omzuna koydum ve gözlerimi kapatıp anın tadını çıkardım.

* * *

Dizimde uyuya kalmış Aras'ın saçlarıyla oynarken düşünceler beynimi kemirmek istiyor gibiydi. 1 haftadır şirket işleriyle uğraşıyordu ve okul ile birlikte ağır gelmişti. Ona suratımdaki gülümsemeyi önleyemeyerek bakıyordum. İlk başlarda kavga etsek de, ona aşık olmuştum. Üstelik o da bana. Sevmek üzel şeydi, sevginize karşılık almak kadar güzeldi hemde.

Daha fazla dayanamayarak gitmeye karar verdim. Kafasını tutmaya çalışarak kalktım ve yerime yastık koydum. Neyse ki uykusu benim ki gibi ağırdı. Uyku güzel bir şeydi sonuçta. Telefonumu alıp odama çıktım. Küçük bir not kâğıdına Esin'le buluşacağımı anlatan kısa bir not yazıp salonun ortasındaki küçük masaya koydum. Çanta taşımayı sevmediğim için telefonumu cebime koyup evden çıktım.

Yalnız gitmek istediğim için taksi çağırdım. Taksiye binerken içimdeki pişmanlık şimdiden baş göstermişti. Ne olursa olsun içimdeki o Burcu'ya olan nefret daha ağır basıyordu. Taksiye binip telefonuma kaydettiğim adresi söyledim.

İçimdeki o tarifsiz duygu yüzünden ne yapacağımı bilemiyordum. Tırnaklarımı yediğimi bile sonradan farkettim. Kalan yolu sakin geçirmek isteğiyle kafamı cama yasladım.

* * *

Taksi şöförüne parayı verip arabadan indim. Araba, toprak yolda toz bulutu oluşturarak uzaklaştı. Gözden kaybolana kadar ardından baktım. Bir yandan onu hemen şimdi bir güzel benzetmek istiyor, bir yandan da olabildiğince geciktirmeye çalışıyordum. Onunla yüzleşmek anlayamadığım bir sebepten dolayı beni ürkütüyordu.

Bir an vazgeçmeyi bile düşümdüm. Evet, bu yaptığım yanlıştı. Hatta hemen şimdi Aras'ı aramam ve adresi vermem gerekiyordu. Burcu'yu polise teslim ederdik ve hayatımıza devam ederdik. Tam cebimdeki telefonu çıkarmış Aras'ı arıyordum ki, aklıma o lanet gün geldi. Koray'ın beni kaçırdığı, Burcu'nun bana Aras'la birlikte geçireceği günlerden bahsettiği o an! Nasıl da acımasızdı.

Sinirle yumruklarımı sıkarak telefonumu geri cebime koydum. Ardından beyaz spor ayakkabılarım yerde ses çıkartacak şekilde yavaş adımlarla eski ama görkemli villaya yaklaştım. Kapı tabii ki kapalıydı ve ben çalmak gibi büyük bir aptallık yapmayacaktım. Saçımda ki tel tokayı anahtar deliğinde çevirmeye başladım. Çok fazla film izlediğimden değildi bu. Esin'le yaptığımız çılgınca bir olaydan kalma bir deneyimdi. Ve o gün başarmıştık, şimdi de bu kapıyı açabilirdim. Birkaç kere daha zorladığımda, kapı açıldı.

Yüzümdeki zafer sırıtışıyla içeri girdim. Elimden geldiğince ses çıkarmamaya çalışıyordum. Sessizce odalara bir göz attım. Boştu. Ardından merdivenlere yöneldim. Yavaş ve sessiz adımlarla üst kata çıktım. Koridorun sonunda ki odanın kapısı açıktı ve içeride birisi vardı. Arkası dönük olduğu için yüzünü göremesemde, kızdı. Burcu?


Yan döndüğünde o olduğu kesinleşmişti. Yine alaycıl bir sırıtmayla odaya doğru yürüdüm. Ben kapı pervazından tutununca eskimiş ahşaptan çıkan gıcırtı sesiyle bakışları aniden beni buldu. Göz göze geldiğimiz an, ağzı açık kaldı. Hemen ardından, kendini toparlayamayarak "Miray?" diye mırıldandı. Gülerek ona bakmaya devam ettim.

"Beni özledin mi Burcu?"

* * *

Okul açılıyor 😢😢 Dershane, bayram ve teog derken bölüm çok gecikti. Hepinizden özür diliyorum. Bir sonra ki bölümü okul açılmadan atmaya çalışacağım. Çünkü sonraki bölümlerin gelmesi 2 haftayı bile geçebilir.

ÜVEY (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now