Bölüm 50

15.6K 1.2K 66
                                    

Tüm yorumlarınız için çok teşekkür ederim, keyifli okumalar ❤️

**

Genç adam sekreterine selam verdikten sonda hızlı adımlarda odasına girdi. Masasının önündeki koltukta oturan misafirini görünce, sıkıntıyla gelirdi. Bu iş artık onun da canını fazlasıyla sıkıyordu ama Mina'ya şu an gerçekleri anlatamazdı. O bu kadar hassas bir durumdayken ona bir de bunu anlatırsa, Mina'nın bu gerçeği kaldıramayacağını düşünüyordu.

Koltuğuna oturunca dikleşip adama baktı. Bilmesine rağmen "Neden geldin?" diye sordu.

William gözlerindeki acıyla damadına bakarak "Elizabeth'in durumunu sormak için geldim" dedi.

Gözlerinde acı, Aras'ı daha önce hiç olmadığı kadar etkilemişti. Onun çektiklerini biliyordu, ne yaparsa yapsın kızına zarar vermek istemediğinin farkındaydı. Ve artık Aras da kız babasıydı; hem de iki tane kızın babası. Şu an onu daha iyi anlıyordu.

Daha yumuşak olmaya çalışarak "Elizabeth şu anda iyi" dedi. "Bugün doktora, kontrole gittik. İki kızımız olacak"

William'ın duydukları ile yine gözleri dolmaya başlamıştı. Yıllardır ağlamayan, gözlerine yaş uğramayan bu yaşlı adam, son dört aydır her gün ağlıyordu. Kızına, Rosaline'in ona bıraktığı en değerli varlığına yaptıkları aklına gelince içindeki acıyı bastıramıyordu. Annesine her yönden benziyordu, kızının da Rosaline gibi iki kızı olacaktı ve onun da cezası ömrü boyunca torunlarını ve kızını uzaktan izlemek olacaktı.

Kendine gelince buraya gelmesinin bir diğer sebebini hatırlayarak yeniden damadının gözlerine bakarak "Ona yakın bir zamanda söylemek zorundasın. Artık John'u sorgulamaya başlayacaktır" dedi. Kızının kendini kabul etmese de John'u iyi biri bilip, ona baba demesini hazmedemiyordu. O annesinin katiliydi ve Elizabeth bunu bilmek zorundaydı.

Aras'ın günlerdir zaten aklında olan soru sesli olarak da karşısına çıkınca sinirini zapt edememişti. O da biliyordu, Mina'nın bilmesi gerektiğini ama şu an çok hassas bir durumdaydı. Hamileliğinin şu son zamanlarında yeniden mutlu olmuşken, onu bir de bu gerçekle dağıtmak istemiyordu. Ses tonunun sesli çıkmasına engel olamadan karşısındaki adama sertçe bakarak, ayağa kalktı. "Sence ben bilmiyor muyum bunu? Ama o hamile ve çok hassas. Bu halde ben nasıl karşısına çıkar da; baban aslında annenin katili derim? Bu kolay bir şey mi?"

William da bakışlarını Aras'tan ayırmadan ayağa kalktı. "Ben de kolay olmadığını biliyorum ama diğer türlü de daha fazla üzülebilir. Sen en iyisi bunları yeniden düşün, biz yine görüşürüz"

Aras bakışlarındaki sertlikle hala ona bakarken William başıyla selam verip ceketini alarak odadan çıktı. Zaten bu sorular günlerdir onun kafasının içinde dönüp duruyor, günden güne onu harcıyordu. O da farkındaydı ama ne yapacağını bilemiyordu.

Masasına oturup başını elleri arasına alıp düşünmeye başladığında, dışarıdan gelen bağrışma gözlerinin dehşetle açılmasına neden oldu. Bir şey olmuştu ve içinden bir ses, kötü bir şey olduğunu haykırıyordu. Masasından hızla kalkıp kapıya gittiğinde gördüğü manzarayla donup kaldı. Karısı, William'ın kucağında, başı kanlar içinde yatıyordu. Yere baktığında fazlaca kan olduğunu gördü. Ne yapacağını bilemeyerek ilk aklına geleni yapıp, karısını incitmemeye çalışarak hızla William'ın kucağından aldı. Hızlı ama temkinli adımlarla asansöre ilerlerken William da yanında "Bir anda karşıma çıktı. Beni tanıdı, aniden korkuyla bayıldı" diyiyordu. Fakat Aras onun ne söylediğinin farkında bile değildi. Sadece adama bakıp "Ne oldu?" diye sordu.

Yalanlar Üzerinde AşkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin