UBKM - İkinci Bölüm (Demirden Kalp)

325 149 100
                                    

Fırtınalı bir havada ağaçlar savruluyor, yapraklar oradan oraya uçuşuyordu. Issız sokakta birkaç araba yavaşça yolda ilerlemekteydi. İnsanların kalbi hızlı bir şekilde atıyor, gözler etrafta gezinip duruyordu. Saniyeler işlerken sokaktaki insanlar sağ elini kaldırıp kalbinin üstüne koydu. Nefesler daha da sıklaştı ve düğümlenen boğazlar yutkunmaya çalıştı. Fakat onları bir şey engelliyordu. Birileri onların yutkunmalarını istemiyormuş gibi kaskatı kesilmişlerdi. Kumral, sarışın, esmer... Her türden insan sağ elini kaldırıp kalbinin üstüne koymuştu ve düğümlenen boğazına rağmen yutkunmaya çalışıyordu. Kalpleri boğazlarında atıyor gibiydi ve onları bir şey durduruyordu. Gözleri tek bir şeye odaklıydı :

Demirden Kalp.

Karşılarındaki ekran her şeyi zorlaştırıyordu. Hiçbiri bir şey anlamamıştı. Gerçi anlayamazlardı da, çünkü düşünemiyorlardı. Beyinlerine birisi girmiş gibi düşünmeyi durdurmuşlardı. Bir insan düşünmeyi durdurabilir miydi? Bu olamazdı fakat hiçbir şey imkânsız değildi. Gün geçtikçe kararan göz bebekleri nasıl oluyorsa her şeyi görüyordu. Gözlerini yanıltacak bir engel yoktu, sadece algıları farklıydı. Şimdi ise her zaman tek gördükleri o sembole odaklanmışlardı. Her zamanki gibi. Duydukları tıkırtılar bir adamın gururlu adım sesleriydi. Yutkunmaya çalıştıklarında bu sefer onları durduran bir şey yoktu. Rahatça boğazlarındaki düğümü çözmüşlerdi. Tüm gözler bir anda yan tarafa kaydı. Onlara bakan kendinden emin bir yüz vardı. Gururlu, kibirli ve gereksiz bir özgüven. Gerçi, gereksiz olduğu da söylenemezdi. Gururu ona özgüven de getirmişti. Kalın parmaklarını siyah ve gür saçlarından geçirdi. Hiçbiri hissetmiyordu. Hiçbiri! Sevinci, üzüntüyü, gururu, heyecanı, acıyı... Hiçbiri tek duygu dahi hissetmiyordu. Kalpleri onların hissetmesini engelliyordu. Normalde kalpleri hissettirmeliydi, değil mi? Fakat bu, onlar için tam tersiydi. Demirden bir kalp! Onların duygularını kilitleyen ve algılarını güçlendiren şey. 

"Merhaba..." dedi ve alayla düşünüyormuş gibi yapıp, "...her neyse. Köleler!" dedi. Aslında çoğu zaman sinirli olurdu fakat bu sefer farklı bir şey vardı. "Aranıza yeni birisi katılacak! Ona şimdiden ısındığımı söyleyebilirim. Her neyse." Güçlü bir kahkaha atıp köle diye adlandırdığı insanların önüne geçti. Onu gören gözler hemen,

"Emrine amadeyiz efendim!" diye bağırdı. Bu durum onu çok neşelendiriyordu. Tekrar güçlü bir kahkaha atıp siyah gömleğinin bir düğmesini çözdü. Karşısında duran kalpler, sadece bakıyorlardı. Şimdilik öyleydi. Günü geldiğinde onları da kendisi gibi yapacak ve başarısını izleyecekti. Son bir kez karşısındaki toplulukta göz gezdirdi. Zafer diye tanımladıkları şey bu olsa gerekti. 

**

Mr.Sholwer, bitkin bir şekilde ameliyathaneden çıktı ve karşısında beklenti dolu gözlerle bakan küçük kızı kucağına aldı. Tüm meslek hayatı boyunca böyle bir durumla karşılaşmamıştı. İçindeki duyguları tarif etmek zordu. Ne de olsa demirden bir kalbe sahip birisiyle ilk defa karşılaşmıştı. Bunu kim yapmış olabilirdi ki? Böyle bir şeye, sıradan bir insan cesaret edemezdi. 

"Ablam nasıl, iyi mi?" Küçük kızın sesi solgun çıkmıştı, e haliyle de yorgun görünüyordu. İnce telli sarı saçlarını okşadı küçük kızın, ona doğruyu söylemek için henüz çok erken olduğunun farkındaydı.

"İyi olacak, güzel kız." İçinden bunun olması için Tanrı'ya dua etti. Bu sırada küçük kız gülümsedi ve,

"Biliyorum," dedi. Gülümsemesi de kızın kendisi gibi yorgundu. Aslında ablasının o kadar da iyi olmadığının farkındaydı küçük kız fakat yine de iyi düşünmeye çalışıyordu. İyi olması için iyi düşünmesi lazımdı değil mi? 

**

Yoğun bakımda olan Kylie, nihayet gözlerini açabilmişti. Her tarafı ağrıyordu ve bunun etkisiyle de yüzünü buruşturdu. Daha sonra neler olduğunu anlayamamasına rağmen gözlerini karşısındaki duvara sabitledi ve sağ elini kaldırıp kalbinin üzerine koydu. Onu birisi yönetiyor gibiydi ve yaptığı şeyi engelleyemiyordu. Kalbinde bir ağrı hissetti. Daha doğrusu içinde ağır bir şey taşıyormuş hissi veriyordu. Aklındaki düşüncelerin hepsi bir anda uçuşuverdi ve tek yaptığı şey de gözlerini sabitlediği duvara odaklanmak oldu. Kulakları zemine basan sert adımları duydu. 

"Senin için ne kadar çok beklediğimi bilemezsin güzel kız," diyen sert ve alaylı sesi duyduğunda içi ürperdi. Konuşan kişiyi tanımıyordu fakat zihninde bir yerlerde tanıyor hissi belirmişti. 

"Emrinize amadeyim efendim." Ne dediğini tam anlayamamakla birlikte bunu söylemeyi de engelleyememişti. Sesi şaşırılacak derecede soğukkanlı çıkmıştı ve gözlerini duvardan ayıramıyordu. O sert ve emredici sesin sahibini çok merak ediyordu. Sanki zihnindeki şeyleri okumuş gibi, sesin sahibi Kylie'nin önüne geldi. Karşısına oturdu ve gözlerini kısarak ona baktı. Boğazını temizlemesinden, konuşmak üzere olduğu anlaşılıyordu. 

"Benimle geliyorsun." Bu iki kelimeyi bilinci yerindeyken duysaydı hemen sorgulardı fakat bu durumda tek yapabileceği şey kabul etmekti. Karşısındaki beden, reddedildiğinde gayet güçlü bir canavara dönüşebilir gibiydi. 

"Peki efendim." Hoş, istese de reddedemezdi zaten.

"Güzel," dedi ona emreden adam ve bileğinden sert bir şekilde tuttu, içeri girdiği gibi aynı şekilde pencereden atlayarak dışarı çıktı. Kylie'yi kucağına almıştı ve hızlı düşüşün ardından adamın yalpalanmasıyla birlikte Kylie'nin bedeni iri kollardan kurtulup bedeni yere çarptı. Kylie hiçbir şey hissetmiyordu. Normalde acı ile inlemesi gerekiyordu fakat bu adam tüm duygu algılarını kapatmıştı. 


Uzun bir yürüyüşten sonra onu da diğerleriyle aynı yere götürdü. Kylie yıllardır burada yaşıyormuş gibi hissetmişti. 

"Yeni köleye merhaba deyin!" Köleler, efendilerinin emrine uyup,

"Merhaba, yeni köle. Aramıza hoş geldin," dediler. 

"Bundan böyle, herkes gücümüzü duyacak. Az kaldı! Çok yakında, herkes her şeyin farkında olacak. Çok yakında..."

Evet, çok yakında. Çok yakında herkes kalplerin gücünü ve değerini hissedecekti. Demirden bir kalbin ne kadar acı verici olduğunun farkına varacaklardı. 

Çok yakında...

Ufak Bir Kalp MeselesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin