Bölüm Dört Heyecan

7.2K 88 7
                                    


Öğlen uyanıp duş alıp hazırlanıp çıktık evden. Dolaştık, dolaştırdı beni. iyi biliyordu zaten çevreyi. ilk ve belki de son gelişimdi buraya. Etrafın güzelliği, sevgilimin güzelliği... Nasıl anlatılır bilmiyorum; içine huzur doldurulmuş cam bir fanusun içinde gibiydim. Arkadaşlarıyla tanıştırdı. 5-6 kişi vardı onlarla oturup sohbet ettik. Akşam beraber balık yemeye gittik. Güzel bir gün geçirip döndük eve. Evde televizyon yoktu. Laptopu getirmişti. Sevgilinizle beraberken sıkılmam derseniz sırayla birbirinizin dizine yatıp içinizden geleni söyleyin. O gece öyle yaptık. " çok seviyorum. Saçlarını, gözlerini, parmaklarını, gülüşünü, utanınca başını sağa doğru eğmeni, seviyorum lan işte her halini" dedim sinirlenmiş gibi. Yanaklarımı sıkıp " bıkmadan söylüyorsun ya ben bunu seviyorum işte" dedi. Ben kalktım o yattı dizime. Saçlarıyla oynamaya başladım, hayatımda yapmadığım bir şeydi. Sonra radyo açtık telefondan. Kulaklığın bir ucu bende diğeri ondaydı.

Trt fm... Nostalji kuşağı ya da öyle bir şeydi. Çıkan şarkı med cezir levent yükselden. "Bu bizim şarkımız olsun" dedi. "bilmem olabilir" dedim. " sormadım ki sana. Bizim şarkımız bu o kadar" dedi yanağıma hafifçe vurarak. " ah be sevgilim, çok seviyorum seni. Çok mutluyum, huzurluyum ama korkuyorum. Biz böyle çok iyiyiz ama ilerisi. inan ilerde kötü olacağımızı bilsem şu evden çıkmazdım, seni de çıkarmazdım. Bir yolunu bulur sonsuza kadar yaşardım burada seninle. Bir günden biraz fazla görmedim seni kalktım geldim. Gidersen, ayrılırsak ben naparım? Sonsuza kadar burada kalalım de razıyım." Dedim. " sonsuza kadar burada kalmak istemiyorum. Buranda kalmak istiyorum" deyip elini kalbimin üstüne koydu. Bir daha aşık oldum.

Bu sefer oturduğumuz yerde uyuyakalmadık. Beraber yaptık yatağımızı. Sarılıp, milyon kez birbirimizi öpüp uyduk beraberce. Sabah oldu uyandım. Sevgilim yok yanımda. Biraz heyecan biraz korku hissettim. Neyse ki " uyandın mı uykucu" deyip arkamdan gelip yanağımdan öptü. " yüzünü yıka dışarı gel sevgilin çok aç" dedi. Kalktım hemen gidip yüzümü yıkayıp dışarı çıktım. Arka bahçeye. O sallanan koltuğun önüne ufak bir sehpa koymuş kahvaltı hazırlamış. Yok böyle mutluluk. Beraberce yaptık kahvaltımızı. Tabi onun dudaklarıyla başladım kahvaltıya. Hiç dönesim yoktu kalalım böyle iş bulup çalışırdım. Evlenirdik falan ama hayat o kadar kolay değil maalesef. Bugün araba kiralayıp gezecektik. Arkadaşı kiralayıp bize verecekti arabayı. Kahvaltıdan sonra hazırlanıp çıktık Bol bol gezdik. Tarihi mekanları, doğal güzellikleri. Gece eve dönerken yorgunluktan uyuyakaldı yan koltukta. Bende aşırı yorulmuştum, uykumda vardı. ama ona bir şey olur diye gözümü bile kırpmadım. Eve varınca hemen yatağı hazırlayıp uyandırmadan yatağa kadar getirdim, yatırdım, sonra uzandım yanına. Uykulu bir sesle " öpmeden uyuyamazsın" dedi. "bak sennn uyumuyordun da bilerek mi taşıttırdın kendini" dedi. " ne sandın şapşal şımartman hoşuma gidiyor" dedi. Şakağından öptüm. Gitmesinden korkar gibi sarıldım. Uyuduk beraber bir gece daha.

Sabah ben erken kalkmıştım. Bu sefer kahvaltıyı ben hazırlayacaktım. Zeytin, peynir, yumurta, domates, salatalık vs. ne varsa artık hazırladım tepsiye. Bu sefer ben onun burnunu kaşıyarak uyandırdım. " hainsin oğlum sen" dedi. Kahvaltıyı görünce "hainsin aşkım sen"e döndü o cümle. Pek lüks değildi ama yatakta kahvaltı yaptık. o gün pek bir şey yapmadık. Ertesi günün planını yaptık. Denize gidecektik sabah altıda kalkıp. Dediğimiz gibi yapıp ertesi gün erkenden kalkıp gittik sahile. Sakin bir yer bulup girdik denize. Hatta biraz seviştik. Birkaç gün daha gezmeye devam ettik. Artık tatilin sonuna geliyorduk. Otobüs bileti aldık. Sevgiliyle yolculuk, bir hayal daha gerçekleşiyordu.

6 saatlik bir yolculuk. Sonrası yine ayrılık vakti... yine buluşacaktık ama yarın olmayacaktı. Onu görmeye doyamıyordum ama başka yolu da yoktu. Artı k her gün görüşemeyecektik arada sırada buluşacaktık. Onun dışında sürekli iletişim halindeydik, duraktan servise bindikten sonra bile hemen mesaj atıyordu. O kadar saat konuşacak ne buluyordunuz diyecekseniz, bilmiyorum. Fark etmiyordu zaten. Her konuyu konuşuyorduk. Siyasetten bile konuştuğumuz oluyordu. Zaten sohbeti çok güzeldi çok seviyordum bu huyunu. Hayatımda hiç boşluk bırakmayacak bir şekilde tamamlıyordu beni. Müzik, film, kitap zevkimiz uyuşuyordu. Bazı konularda tam zıt görüşe sahipti ama tartışmak bile güzeldi. Bir gece mutsuzluktan konuştuk uzun süre. Sonra uyuyalım dedikten 15 ya da 20 dakika sonra beni arayabilir misin diye mesaj attı. Bir şey oldu sandım aradım hemen " bana şiir okur musun sesinle uyunmak istiyorum bu gece" dedi. Bir şey söylemeden masamdaki kitaplardan birini aldım, masa lambasını yakıp bana doğru çevirdim. " bir sayı söyle bir tanem" dedim. Söyledi. Sayfa numarasını açtım, hangi sayıydı hatırlamıyorum ama şiiri hatırlıyorum. "geçelim bunu başka söyle" dedim. "neden geçiyoruz? Oku hadi" dedi. Yok dedim ama ısrar etti. Turgut uyar'Dan "SEVGiM ACIYOR" şiiri. O an fark ettim. Onu sevdiğimi anladıktan daha doğrusu kendime itiraf ettikten sonra korkmaya başladım. Hemen değil tabi zamanla fark ettim bu durumu neyden korkuyordum bilmiyordum aslında. Galiba gitmesinden ya da onu kaybetmekten korkuyordum. Anladım ki aslında sevgim acıyor, sevdikçe kalbim acıyordu. Çünkü sevdikçe kaybetmekten korkuyor insan. Ve kaybederse gerçekten bitiyor o an mutluluk, umut, huzur, hüzün, acı, her şey. O an biten bir şey yoktu ama sevgim acıyordu işte. Mutluluğa o kadar kaptırmıştım ki kendimi o gece kötü bir şey mi oluyor diye düşünmekten uyuyamamıştım. Size de olmuştur. Yatakta dönüp durursunuz, uyuyamazsınız. Kafanızda o kadar düşünce vardır ki neyi düşündüğünüzü bile bilemezsiniz. Her şey birbirine girmiş, her şey karmakarışıktır. Yaşanılan hemen hemen her şeyi gözden geçirir, düşünürsünüz. Utandığınız, korktuğunuz anılar hücum eder zihninize. Kalkıp odandan çıkıp karanlıkta biraz dolanır, mutfağa gidip su içip geri yatarsınız. Terlersiniz sıkılırsınız ama nafile uyuyamazsınız. Telefona bakar, pencereden dışarı bakar, yatağa girip yastığın diğer tarafını çevirirsiniz ama uyuyamazsınız. Ölüyor muyum diye düşünürsünüz. Aslında ölmüyorsunuzdur, sadece perde kalkmıştır. Her şey daha nettir. Her mutluluk sebepsiz ya da sonuçsuz değildir. Aynı şekilde yalnızlıkta öyle... bunlar kafanıza hücum etmeye devam ederken farkında olmadan uykuya dalarsınız yavaş yavaş.

Bir Kızı İlk Kez ÖpmekWhere stories live. Discover now