Acı

7.3K 123 11
                                    

Acıdı tabi attığı yumruk ama çaktırmadım. Derin bir nefes alıp çullandım üstüne. iki kız çığlığı Selçuk'un " bir durun amk lan!" nidaları arasında birbirimize vurmaya çalışıyoruz. Sonra o ana kadar duyduğum en kalın sesi duydum. " noluyor lan burada!" diye biri bağırdı, istemsizce dönüp baktım. Ufak tefek bir adam... meğerse özge'nin dayısı çocuğun babası. Özge " dayı Ozan baş.." derken dayısı aynı ses tonuyla " sen sus onlar anlatsın" dedi bize bakarak. Kalktım ayağa Ozan yattığı yerden ötmeye başladı " bu çocuk özgenin sevgilisi, her gün burada. Ben rahat durmasını söyleyince kavga ettik." Bu neydi şimdi. Ne yaptım da rahat dur dedi bana? Zaten böyle deyince hepimiz birbirimize baktın şaşkın şaşkın. Adam bana baktı " konuşsana oğlum dilini mi yuttun" dedi. Bende anlattım her şeyi. Otoriteye karşı çıkmak olmaz. Özgenin sevgilisi olduğumu, Selçuk'un evinde kaldığımı, hep birlikte takıldığımızı, Ozan'ın bana dediklerini falan anlattım. Selçuk rahat, Cansu rahat, özge dokunsan ağlayacak, ben stresliyim, Ozan'ın amk. Adam sen gelsene dedi bana gittim. Kolumdan çekiştirerek götürmeye çalıştı beni. Karşı gelsem götüremezdi de bıraktım kendimi ilerledik biraz. Güzelce fırça çekti bana. Bu yaşta ne sevgilisi, yaşınız kaç başınız kaç, ne biliyorsunuz da böyle şeylere kalkışıyorsunuz. Sen kimsin benim oğluma vuruyorsun. Öldürürüm seni keserim seni vs. saydı bayağı. Özge dayım geri kafalıdır dediğinde ne kadar olabilir ki demiştim. Bayağı olabiliyormuş. Benle işini bitirince hepsini alıp eve gitti. En istemediğim şey olmuş sevdiğim zor duruma girmişti. Kendimi en berbat hissettiğim andı. Birkaç mesaj attım ama cevap vermedi. Denize gidiyorlar adam yanlarında, yemek yemeye gidiyorlar yengesi yanlarında. Gidip bir konuşamadım. O olay üstünden iki gün geçtikten sonra sabah kalktığımda mesaj atmıştı sevgilim "gittiler" diye. Hemen aradım. Telefonu açıldı ama başkası açtı. Annesi. Kadın alo dedi cevap veremedim. Sonra "sen xsin değil mi?" dedi. "e.. evet" dedim kekeleyerek. "bizim evi biliyorsundur, gel de seninle bir konuşalım." Dedi.

Gittim. Ama deli gibi heyecanlıyım. Elim ayağım titriyor resmen. Kapıyı özge açtı. Gözleri biraz kızarmış. Dayısı giderken atar yapmış anlaşılan o'da ağlamış. içim acıdı. Benim yüzümden ağlamıştı. Kendime kızmam bir işe yaramıyordu ama kızdım. O bana kızmış mıydı? Büyük ihtimalle evet ama konuşamadık ki hiç bilmiyorum durumunu. Girdim içeri. Burada geçirdiğim gece aklıma geldi. Tabi annesi bilmiyordu. Girdik salona annesi oradaydı zaten. "hoş geldin oğlum" dedi. "hoş buldum" teyze mi desem efendim mi desem bilemedim o yüzden bir şey demedim. Hem titriyorum hem terliyorum. "iyi misin evladım, hasta mısın?" dedi. "yok bir şeyim iyiyim" dedim. Oturdum koltuğa, sevgilim ve annesi karşımda. Nasılsın falan hal hatır sorduktan sonra "abim yani özgenin dayısı serttir, geri kafalıdır biraz. Özge seni anlatmıştı liseden arkadaşıydın ilk zamandan beri değil mi?" dedi. "evet " dedim. "bak oğlum gençsiniz daha yanlışı doğruyu ilerde öğreneceksiniz. Yanlış bir şey yapmanızı istemiyorum. Daha yolun başındasınız her anlamda, birbirinizi kırmanızı, üzmenizi istemem. Önünüzde üniversite var. Bu sene olmadı, diğer sene. Birbirinize mani olmayın. Bak kızımı benden iyi tanıyamazsın. Sana çok değer veriyor. Eğer sende değer veriyorsan bir şey diyemem. Ama vermiyorsan kızımın üzülmesini istemem daha çok gençsiniz. Ben biliyordum sevgili olduğunuzu kızım mutlu olduğu için bir şey diyemedim. Ama bu konuşmayı hep yapmak istedim seninle. Çünkü yanlış bir şey yapmanı istemiyorum. Anladın mı?" dedi.Biraz rahatlamıştım nedenini bilmiyorum ama öyle. " anladım. Çok haklısınız ama bende onu kırmayı, üzmeyi kesinlikle istemem. Verdiğim değeri ben biliyorum özgede biliyor. Lisenin ilk yıllarından beri arkadaşım ve o kadar yıl hiç üzmedim ya da kırmadım. istesem de yapamam. Dediğiniz gibi yaşımız daha genç ama bazı şeyleri biliyoruz ikimizde. " dedim ve sözüm yine yarım kaldı. " tamam evladım. Anlıyorum seni. Ama sende beni anla. Özge anlatmıştır birkaç şey biliyorsundur hakkımızda. O yüzden kızımın üzülmesini istemiyorum. O yüzden bu konuşmayı onun yanında yapıyorum." Dedi. Sonra biraz daha nasihat verdikten sonra kalktım. Annesi geldi kapıya kadar. " inanmam lazım sana yoksa görüşmenize izin vermem." Dedi. Derler ya kalbim sıkışıyor diye öyle oldu işte. Bir şey diyemedim kapı suratıma kapandı. Gidene kadar düşündüm; insan sevdiğini nasıl kanıtlayabilir?Biraz oturup kalktık. Konuşmadık pek oturduğumuz süre boyunca. Sadece arkadan gelen zeki müren şarkılarını dinledik. Eve giderken uzun yoldan gittik bu sefer. Selçukların evinin önünden geçerken aklıma geldi. " bekle hayatım geliyorum hemen" deyip koştum içeri. Şiir yazdığım ajandayı aldım. Geri dönüp " şu ana kadar sana yazdıklarım" deyip verdim ona. "şiirler mi?" diye sordu alırken ajandayı. " her şey var" dedim. Gerçekten de her şey vardı, tüm hissettiklerim o ajanda da idi. Ne kadar düzgün yazdığım önemli değildi. "hatta kabul ederse annene de okut" dedim. Bir şey demedi, sessizce yürüdük evin önüne geldik. Yanağından öpüp iyi geceler dedikten sonra girdi içeri, bende bir tur daha attım sitenin etrafında. Hep zaten bir şeyler ters giderdi ve ben pes ederdim. Ama bu sefer etmeyecektim. Yarın dönecektim eve dönmeden önce konuşurduk büyük ihtimal. Ertesi gün öğlene kadar ses çıkmadı. Günaydın mesajı attım ama cevap yok. Mesaj atıp Selçuk ile beraber döneceğimi söyledim ama yine cevap yok. Biz servise bindik çıktık yola. Birkaç mesaj attım ama yine cevap yok. Arasam mı diye düşündüm ama annesi açar telefonu diye aramadım. Eve gidip duş aldım sonra uzandım yatağıma, oğuz atay okurken mesaj geldi. Annesiyle beraber geliyorlarmış, annesi çarşıya gidecekmiş bizde buluşalım mı diyor. Tamam dedim ama içimde kötü bir his vardı. Nerede buluşacağımızı kararlaştırmaya gerek yoktu. Evden çıkıp her zaman buluştuğumuz parka gittim. Bankımıza oturup bekledim. Ben geldikten yarım saat sonra onu gördüm gelirken. Her zaman ki gibi çok güzeldi. Yanıma geldi. Belinden tutup alnından öptüm. Utandığı zaman başını eğer bakardı gözlerime. Yüzü kızarırdı. Yine öyle baktı. " ne oldu?" dedim. "hiçç" dedi, oturduk banka. "hayatım?" dedim. "yazdıklarını okudum da meğerse odun olan benmişim." Dedi. Devam etti sonra " okudum, hepsini ve çok beğendim. Bilmiyorum çok seviyorum seni. Anneme de okuttum." Dedi. Asıl olay şimdi başlıyordu işte. " ne dedi peki?" diye sordum. " sorun yok o da beğendi, hatta çok beğendi. Annem zaten gençken edebiyata çok meraklıymış her neyse işte bir sorun yok yani." Dedi. Bir şey diyemedim daha doğrusu diyemedim. Suratına baktım öyle. "o zaman..." diyebildim sadece. O'da "evet o zaman beni öpebilirsin" dedi. Öptüm dudaklarından, aşkı en iyi gözler anlatır belki ama dudakların ayrı bir tarzı vardır. Yaz sonuna kadar ara sıra o geldi ara sıra ben gittim. Üniversite bu sene olmamıştı, gelecek sene tekrar deneyecektik. Dershane senesiydi bu sene. Daha da önemlisi 18 gün sonra yıl dönümümüz olacaktı. Geldiğinde çarşıya gider mağazaları gezerdik, beğendiği bir şey varsa hediye olarak almak için. Ne yapmaya çalıştığımı anladığı için bilerek söylemiyordu bir şey kendi başıma karar vermemi istiyordu. Şiir yazıyordum ama bu konu da odundum işte. Bizimkiler bu sefer buradaydı evde sürpriz hazırlayamazdım. Başka şeyler düşündüm. En mantıklısı sadece gündüz takılmaktı. Konu özge olunca ben mantıklı düşünemezdim ki. Oturdukları sitede bir şey yapmayı düşündüm. Selçuk vardı ama o da müsait değildi onda kalamazdım. Umurumda değildi zaten. O gün orada, sahilde ona güzel bir sürpriz yapabilirdim ve yapacaktım Gerekli hazırları yaptım. Hediye bile aldım. Sarı saçlı, ela gözlü bir sevgilim var. Ben ona beyazı yakıştırıyorum. Beyaz bir elbise aldım bu yüzden. Sürpriz için geri kalan şeyleri de ayarladıktan sonra yıldönümümüzde öğle vakti oraya gittim. Tabi haberi yoktu, Selçuk'un bile haberi yoktu. Her şeyi tek başıma yapacaktım. Sitenin sahilinin en sonunda korunaklı diyebileceğimiz bir yer vardı. Sahilden ancak sazlıkların arasından geçip ulaşılabiliyordu, sazlıkla deniz arasında ince bir yol vardı oradan geçilirdi. Şimdi temizlemişlerdir kesin. Diğer tarafı zaten kayalıktı. Sazlık, kayalık, deniz arasında kalmış bir yer arka tarafında yüksekte piknik alanı vardı ama pek kimse kullanmıyordu. Sazlığı geçtikten sonra ufak bir sahil çıkıyor karşına. Oraya kamp kuracaktım bir bakıma. ileride ters dönmüş eski bir kayık vardı. Hemen yanı başına çadır kurdum. Halim abi vardı mahallede kamp malzemeleri, avcılıkla ilgili şeyler satardı ondan almıştım. Bayağı uğraştım çadır için ama başardım sonunda almayı. Şimdide kurmak için çabalıyordum.Kayık ve çadırın arasına bir örtü serdim kenarlarına taş koydum. Öyle ki denizden biri baksa kayığı ve arkasında ki çadırın üst kısmını görürdü. Özel bir yer olsun istedim. Tekrar dönüp arabadan termosu ve çantaları aldım. Taşıyana kadar terden öldüm. Termosun içinde bir bölmede içecekler diğer bölümünde soğuk sandviç vardı. Onları da koydum çadırın içine, diğer çantada birkaç kıyafet vardı. ilk önce deniz şortumu giyip denizden çıkanların duş aldığı yere gidip duş aldım. Sonra üzerimi değişip sevgilimin evine gitmedim tabi. Selçukların orada bekledim. Biraz çok bekledim ama geldi sonunda. Sarıldık, öptük birbirimizi. Sonra kıyıda ki lokal denilen yere gidip yemek yedik güzelce. " al bakalım zamansız sürprizlerinden vazgeçersin belki" diyerek hediyesini uzattı. Açarken pakete zarar vermemeye çalıştım. Saat almıştı. Gri, metal çok güzel bir saat... "zamanın sensiz geçmediğini anlamama yardımcı olur bu" dedim. Güldü. Ben uzattım hediye mi "artık melek takımını tamamlama zamanı" dedim verirken. Biliyordum zaten beyaz bir elbisesi vardı ama ben yine de almak istemiştim Kutuyu açarken " melek takımı derken?" dedi. "ela gözler, sarı saçlar, yumuşak ten, ses tonun, dudakların" saymaya devam edecektim ama "tamam anladım âşıksın bana" deyip sözümü kesti. Devam etti " ve bende sana, hemen de tahmin edemeyeceğin bir şekilde" dedi. Sonra açtı paketi elbiseyi görünce yüzü kızardı " ya çok pisliksin ya" dedi. "üstünde görebilecek miyim acaba" dedim. " hay hay gidelim hadi" dedi. El ele çıktık. Nazan'ın evine gittik. Ben dışarıda bekledim o içeri girip elbiseyi giydi. Kapıdan çıktığında kalbim durabilirdi. Şu an bile yazarken aklıma gelince heyecanlanıyorum. Böyle bir güzellik yoktu. Boyu zaten benim boylarımdaydı. 10cm falan var aramızda. Saçları altın sarısı ama beyaza yakın değil tam sarı. Saçlarını açık bırakmış omuzlarından dökülüyordu. Ela gözleri, utandığı için kızarmış yanakları, gülümesemekten kendini alamadığı için dudaklarının yanında çıkan gamzeleri, beyaz elbisesi, verdiğim ilk hediye olan melek kolyesi, beyaz babet ayakkabılar. Elbiseyi nasıl anlatayım. Kolsuz, diz kapağına kadar gelen bir elbise, v yakalı dar değil genişte değil tam üzerine göre. Düğünde falan değil de günlük giyebileceği bir elbise. Desensiz sade bir elbise... Ve bana usul usul gelen âşık olduğum kız. Geldi. Bir şey diyemedim hareket edemedim. Ağzım kulaklarımda o önümde kalakaldım bir müddet. " çok güzelsin" diyebildim sadece. Aslında binlerce şey vardı ona söyleyebileceğim. Ellerimi omuzlarının üzerinden geçirirken melek kolyesine değdi elim. "melekler kadar güzelsin" dedim. Usulca öptüm dudağından.ikimizde çok sadeydik. O çok güzeldi evet ama ben yakışıklı değildim, biliyorum. Kahverengi keten bir pantolon ve onun bana aldığı beyaz gömlek vardı üzerimde. Ben onun saçlarını uzun seviyordum o benim saçlarımı kısa. Üç numaraydı saçlarım. Birlikte, yan yana yürüyerek gittik sahile. Herkes ona bakıyordu biliyordum. Ama umurumda bile değildi. Beraber indik sahile. "sana bir sürprizim var" dedim. "dinliyorum" dedi. "gidince görürsün" dedim. Sazlığa doğru yürümeye başladık. işin güzel tarafı hiçbir şey görünmüyordu hazırladığım sürprize dair. " birazdan gözlerini kapatacağız küçük hanım" dedim. " o nedenmiş" dedi. Cebimden beyaz bir bez parçası çıkarıp " prosedürümüzün bir parçası" dedim. " peki madem" dedi bende bağladım gözlerini. Yavaş yavaş yürüyerek sazlığın önüne geldik. "şimdi bir araca bineceksin" dedim. " ne.. ne aracı" dedi heyecanlandı tabi. "bu araca" dedim bir elimi beline koyup diğer kolumu bacaklarının altından geçirip kucağıma aldım. "düşüyordum." Dedi sinirlenmiş gibi. " o zaman düşmüş bir melek olurdun" dedim bende. Yavaşça, dikkatle sazlıkların arasındaki ince yoldan geçip kamp alanıma girdik. Yavaşça indirdim sevgilimi. Yüzünü bana çevirip açtım gözlerini. " sürprizim sen miydinnn, çok beğendim" deyip öptü beni. Bu yüzden seviyordum onu Yavaşça arkasına döndürdüm. "ama" diyebildi sadece. Bir şey demesine izin vermedim zaten. Tutup elinden örtüye doğru gidip oturduk. Yüzümüz denize dönük. Gerçi denizi göremiyorduk kayık yüzünden. Güneş batacaktı ama karanlıkta falan kalmayacaktık gerekli her şey vardı. Radyolu fenerler vardı bir ara onlardan almıştım üç dört tane. Zaten ben kalacaktım burada o evine gidecekti. Güneş batarken kalkıp teknenin deniz bakan kısmına geçti. Bende gittim beraberce ayakkabılarını çıkarmıştı. Ayaklarımız denizin kıyıya gelip döndüğü yerdeydi. Tekneye yaslanmış denizi seyrediyorduk. O an konuşmaya pek gerek yoktu. " biliyor musun bende korkuyorum" diyerek böldü sessizliğimizi. "neden korkuyorsun hayatım?" diye sordum ama biliyordum aslında. "bitmesinden. Sonsuza kadar seninle böyle kalmak istiyorum ama korkuyorum ileride böyle olmamamızdan. " dedi. Haklıydı bende korkuyordum. Ama sevdiğiniz biri size herhangi bir konudan, sıkıntısından bahsediyorsa ne halde olursanız olun ona güven vermelisiniz. Ona sarıldım. Başını omzuma koydu alnımdan öptüm. " değişmeyecek şeylerde vardır sevgilim." Diyebildim sadece hava iyice kızıllaşınca döndük geri. browni'yi çok severdi. bende bayağı almıştım. termostan çıkarıp yerken bir yandan da müzik açtım telefonumdan. george michael one more try. o an esen rüzgarın ya da sevgilimin uçuşan saçlarının etkisiyle dudağının yanında kalan browni parçasını öperek aldım. "ya ben yiyecektim onuu" dedi. bende browni'yi ruj gibi dudağıma sürüp dudaklarımı çikolataya buladım. "senin sıran" dedim gülerek. "pislik ve fırsatçı bir âşıksın sen" dedi. sonra öperek yemeye çalıştı çikolatayı. sapıkça gelebilir ama eğlenceliydi daha çok. bir yandan öpüyor bir yandan gülüyoruz. öpmeyi bıraktığında ikimizinde yüzü çikolata içinde kalmıştı zaten. "nasıl temizleyeceğiz şimdi bunu" dedi kızmış gibi yapmaya çalıştı ama gülmekten yapamıyordu. "yalayayım?" dedim. "omzuma vurup abartma be" dedi. çantadan ıslak mendil çıkarıp sildim yüzünüç sonra da o benim yüzümü sildi.O gün gerçekten çok güzeldi. Sevdiğinin gülüşü kadar güzel bir şey olamaz. Saf, samimi bir gülüş. O güldükçe bende mutlu oldum. Biraz daha birbirimizle uğraşıp sandviçlerimizi yedik. Hava iyice karardı. Getirdiğim bütün fenerleri açtım. Küçük bir ışık huzmesinin ortasında kalmış gibiydik. Yan yana uzandık. O gökyüzüne ben ona bakıyordum. O yıldızını arıyordu ben yıldızımdan gözümü alamıyordum. Buraya kadar okuduysanız sürekli dediğim bir şey var; aşk bambaşka bir şey. Elimi tutup bana döndü. " hep çok güzel şeyler yapıyorsun benim için, ben bir şey yapamıyorum." Dedi. " beni seviyor musun?" diye sordum. " tabi ki seviyorum yoksa işim ne burada." Dedi. Biliyordum sevdiğini " beni seviyorsan benim için en özel şeyi yapmış oluyorsun zaten" dedim. " off yine utandırıyorsun beni" dedi gülerek. " ne yapayım yanaklarının kızarmasını seviyorum" dedim. iyice yanıma sokuldu. Kokusunu içime çektim bol bol. " bu gece selçukta mı kalacaksın?" diye sordu. "yoo" dedim. Başını kaldırıp " e nerede kalacaksın?" dedi. Çadırı gösterip "bunu boşuna getirmedim hayatım" dedim. Tamamen yanımdan kalkıp oturdu " o zaman bende kalacam." Dedi. "e annen?" dedim. telefonu eline alıp " nazanda kalacam diye mesaj atıyorum, nazana da diyeceğim bozuntuya vermesin. " dedi. Bir şey diyemedim. Annesi de Nazan da tamam dedi. Tekrar yanıma uzandığında radyoyu açtım. Hangi kanal olduğunu hatırlamıyorum ama çalan şarkıyı yarıda yakaladım. O zaman bilmiyordum ama sonra öğrendim ismini; esin engin – bana ellerini ver. " ayaklarım üşüdü." Dedi sevgilim. Çadırımıza geçtik. Pek büyük olmadığı için çantaları, dışarı koyduk. Tekrar uzandık yan yana aramızda bir tane lamba diğerlerini kapattık. Bu sefer o telefonundan şarkı açtı; phil collins. Şarkının adını hatırlamıyorum ama. Bir yerden sonra dudaklarımız kavuştu çünkü. Birbirimizin olmaya adaydık bir kez daha

Bir Kızı İlk Kez ÖpmekWhere stories live. Discover now