İyi okumalar...
**
Pis ellerinizde bir çocukluk,yetişkinliğimi .. yetişkinliğimizi şekillendiren.Bizi neden sevmediniz ?Çalsak,bile açılacak onlarca kapı varken yalnızca tek bir kapının önünde çürüttük kapıya vurduğumuz parmak boğumlarımızı ve diz kapaklarımızda açılmayan kapılarının eşiğinin yara izleri..
Kanaması durmayan yaraların henüz bir kabuğu olmadığı için altındaki izin ortaya çıkacağı güne henüz çok vardı ama o iz daima orada var olacaktı.Belki de ben henüz kanaması durmamış bir yaraydım . İnsan yalnızca dokunabildiği yarayı mı sarardı ? Alas'ın parmakları ruhumun yaralarında dolaşıyordu.İnsan bir ruha dokunabilir miydi ? Alas benim ruhuna dokunuyordu.
Ruhuma dokunup ,yaraları avuçlamayı başaran güçlü ellerin sahibinin ruhundaki kanı küf kokan yaranın sızısını kalbimde hissediyordum.
Alas,çalacağım tek kapının sahibiydi,ve o kapının ne olursa olsun bana açılacağına beni inandırmıştı.
Ona inanmayı ben seçmiştim.
Bir gün ona inandığım için pişman olmayacağımı düşünüyordum çünkü ona inanmam için beni hiçbir zaman zorlamamıştı.ona inanıyordum.Neyi savunursa savunsun,savunduğu şeyin yanlış olduğuna emin olsam bile o şeyin doğru olduğuna inandırabilirdim kendimi. Bunun sebebi söylediği şeyin yanlış ya da doğru oluşu değil,o şeyi Alas'ın söylemiş oluşuydu.
"Bu akşama kadar çıkacağım bebeğim. Endişelenme ne soruyorlarsa söyle." Demişti. O zaman bu akşama kadar çıkacaktı. " başkomiserin odasına girerken o da kapıda bizi getiren memurlardan biriyle bekliyordu ki nefes nefese yanımıza gelen adam yüzünden son anda elimi indirdim. "Geç kaldım efendim trafik vardı. " dediğinde önce Alas'a ardındanda bana baktı. "Elis hanım ile de girmem iyi olur. Önce onunla başkomiser ile görüşelim ardından sizinle."
Ben koridorun sonunda masasında oturan beni buraya getirip işine geri dönen memura öldürücü bakışlar atarken Alas'ın sesi koridorda peydah oldu."sana kim haber verdi Oğuz ?"
Oğuz denen adam Alas'tan büyüktü ama ona ismiyle hitap ediyordu. En azından Oğuz Bey diyebilirdi . Ama şu an ona bu düşüncemi dile getiremezdim.Çok sinirliydi. Yol boyunca memurlara öldürücü bakışlar atmıştı. Karakola geldiğimizde de girmeden önce sigara içmek istediğini söylemişti ama polis memurları müsade etmediğinde üzerlerine yürümeye yeltenmişti ki tahmin ederseniz onu zor durdurmuştum. "Erdem Bey beni arayıp başınızın dertte olduğunu ve kıçınızı kurtarmam gerektiğini söyledi. Onu da başkomiser aramış. Oğlunuzu karakola almamız gerekti diye."
Alas alayla gülerken esmer memura doğru dönüp. "Ya tabi." Dedi elini memurun omzuna atarken. "Yaklaşık bir iki saat önce ne diyordun sen ?.ha ! "Emniyette babanızın bile borusu ötmez."
Esmer memurun gözlerinde ki öfkeyi gördüğümde konuyu dağıtmak için "tamam ." Dedim. "Haydi girelim de bir an önce bizi bıraksınlar ve gidelim."
Avukat kafasını olumlu anlamda sallarken odanın kapısını vurup içeri girdi. Bende odaya adımımı atmadan önce Alas'ın eğlenceli ses kulaklarımda bitti. "Çabuk ol Deniz ve beni bekletme annecik."
Yüzümde oluşan gülümsemeyle başkomiserin kapısını kapatmadan önce son kez dönüp Alas'a baktım. Benim için kazandığı oyuncağı eline almış ensesinden tutmuş havaya kaldırmıştı. O an Deniz yani oyuncağım,gerçekten bebek olsaydı bu poza çok gülerdim. Küçük bir bebeği ensesinden tutmuş havaya kaldıran Alas.... Gerçekten de çok güzel örnek bir baba (!) olurdu hem de ne örnek .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Var Mısın İddiaya ?(Bitti)
ChickLitSenden sonra çok değiştim ben Alas,O kadar değiştim ki beni tanıyamazsın görsen, Beni seven herkesi kırıyorum, dinlemiyorum onları, umursamıyorum söylediklerini, bomboş yaşıyorum... Ne söylediğimin farkındayım..Ne insanların.. Ne sevdiklerimin..Niye...