Annemiz ( FATIMA)

128 16 2
                                    

Fatıma
Doğum: 606(Sünni inanışına göre)
614 (Şîʿa'ya göre)Mekke
Ölüm: 632 Medine
Ebeveyn(ler): Muhammed bin Abdullah
Hatice bint Hüveylid
Evlilik(ler): Ali
Çocuk(lar):
Muhsin ibn Ali
Hasan ibn Ali
Hüseyin ibn Ali
Zeyneb bint Ali
Ümmügülsüm bin Ali
 

       HAYATI

Hazreti Fâtıma radıyallahu anhâ Nebîler Efendisinin son çiçeği

Ups! Tento obrázek porušuje naše pokyny k obsahu. Před publikováním ho, prosím, buď odstraň, nebo nahraď jiným.

Hazreti Fâtıma radıyallahu anhâ Nebîler Efendisinin son çiçeği... Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin dünyada neslini devam ettiren nur yumağı... Kızlarının en küçüğü... Cennet gençlerinin efendileri Hz. Hasan ve Hüseyin'in anneleri... Hz. Ali kerremallahu veche efendimizin zevcesi... Eli değirmen döndüren "Fâtıma ana" diye anılan bir sultane anne... 

Beyi ve çocuklarıyla ehl-i beyt'i teşkil eden ümmetin hanımlarının seyyidesi... 

Cennet hurilerinin hanımefendisi... 

O, Bi'setten yaklaşık bir yıl önce Mekke'de doğdu. Resûl-i Ekrem (s.a.) efendimiz ona Fâtıma adını verdi. Deylemî'nin Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet ettiği bir hadis-i şerifte: 

"Onu sevenleri, Allah'ın Cehennem'den uzaklaştıracağı için kızıma Fâtıma adını verdim." 

buyurdu. Fâtıma, "sütten kesilmiş" anlamına gelmektedir.

O, Zehra ve Betül lakablarıyla meşhurdu. Zehra; "Ak yüzlü, nur yumağı, beyaz, parlak, ve aydınlık yüzlü kadın" manasına, Betül ise; "Dünyevi heveslerden uzak, ibadet için kendisini Allah'a yönelten, iffetli ve namuslu kadın" anlamına gelmekteydi.

O, yaşının küçük olması sebebiyle ve bilhassa anneciği Hz. Hatice (r.anhâ)'nın vefatından sonra babacığının yanından hiç ayrılmadı. Bazen babasının elini tutup Mekke sokaklarında gezdi. Bazen da babasının peşini takip etti. Müşriklerin işkencelerine maruz kalan babacığına yardımcı olmağa çalıştı. Bir gün babasıyla Kâbe'ye gitmişlerdi. Kureyş Müşrikleri onları görünce toplandılar ve fısıltı halinde birbiriyle konuşmaya başladılar. Babacığı Kâbe'nin yanında namaza durdu. Secdeye vardığında Ukbe İbni Ebî Muayt adındaki azgın müşrik, bir deve işkembesi getirerek babasının sırtına koydu. Geriye çekilip uzaktan birbirleriyle gülüşmeye ve dalga geçmeye başladılar. Buna çok öfkelenen küçük Fâtıma babacığının sırtından o ağırlığı kaldırıp elbisesini temizlemedi. Fahr-i Kâinat (s.a.) efendimiz secdeden başını kaldırdı ve o azgın kişilere ellerini açarak: "Allah'ım bu azgınları sana havale ediyorum Ya Rabbî! Kureyşi sana bırakıyorum" buyurdu.
Abdullah İbni Mesûd (r.a.) Kâbe hareminde Resûlullah (s.a.) Efendimize  bu tür eziyet edenlerin sonlarının çok fecî olduğunu şöyle anlatır: "Allah Hakkı için o azgın müşrikleri Bedir günü gördüm. Hepsini katlettiler. Bir kısmını sürüyerek Bedir kuyusuna attılar".

PEYGAMBERLER VE SAHABELER "#wattys2017"Kde žijí příběhy. Začni objevovat