Toprak Adamlar Bölüm 12

926 113 22
                                    

Tanıtım dönüşünde yine aynı ilaçlardan vücudumuza enjekte edilmiş, fakat bu defa bana verilen sakinleştiricinin dozu biraz azaltılmıştı. Araca görevliler yardımıyla yerleştiğimizde hiçbir şey göremiyordum.Buradaki herkesin daha önce yaşadığı tecrübeyi ben o anlarda yaşıyordum ve bu beni neredeyse çıldırtıyordu. Elektrik kesintileri hariç hiç bu kadar karanlıkta kalmamıştım. Karanlık düşüncelerimi birbirine katıyor, aklıma gelmeyecek her ne kadar kötücül düşünce varsa getirmeyi başarıyordu. Araçtaki herkesin suskunluğu içimdeki gerilimi daha da arttırıyordu fakat kısa süre sonra bu tedirginlik yerini sakinleştiriciye bırakmış, tüm bunları boş vermiştim. Hareket ettikten beş dakika sonra ellerimde bir sıcaklık hissettim.

"İyi misin?"

"Sayılır."

"Korkuyor musun? İlk seferin ne de olsa." usulca yanı başımdaki Riley'e döndüm yüzümü, biraz eğilerek kulağına yaklaştığımı düşündüğümde fısıldadım.

"Korkuyorum desem bana güler misin?"

"Tabi ki hayır."

"Haydi ama gül. Çünkü çok korkuyorum. Sessiz gül ama nasıl olsa görmüyorum hem gururum da incinmez böylece".

Riley daha fazla dayanamayıp kocaman bir kahkaha patlatmıştı. Gülmesi bittiğinde herkes ona ne olduğunu soruyor, o da bu soruları alelade cevaplarla geçiştiriyordu. İlgi üzerimizden çekildiğinde bu kez o fısıldadı:

"Korkma ben yanındayım."

Yanağıma bir öpücük kondurmuştu. Muhtemelen kızarmıştım ve o an bunu kimsenin görmemesi bizim için en iyisiydi. Aramızda anlam veremediğim, hızlıca gelişen bir yakınlaşma vardı. Belki de aslında hızlı gelişmiyordu ben öyle sanıyordum. Eşit koşullarda biriyle hiç zaman geçirmemiştim ki.

Duygusal bir yakınlaşmaya gidebilecek olan bu durumun elbette ki bilincindeydim fakat bir çok nedene sığınarak o an için bu duruma dur demek istemiyordum. Birine ihtiyacım vardı. Beni anlayabilecek ve sevecek birine. Çünkü sevmenin tadını acı acı almış fakat sevilmek nasıl bir şey hiç tatmamıştım. Yabancı topraklarda yalnızdım hem çivi çiviyi söker belki diye düşünerek kendimi geri çekmiyordum.

Bay Parker aracı topluluk merkezine park ettiğinde ilacın etkisi her birimizin vücudunda azalmaya başlamıştı. Önce ince bir ışık huzmesi süzüldü göz kapaklarımdan içeri. Biraz bulanık olsa da görmeye başlamıştım. Birkaç dakika sonrasında ise her şey eskisi gibiydi.

Ertesi gün güvenlik birimini ziyaret etmek üzere sözleşip Scarlett ve William'dan ayrıldık. Liam, Arthur ve tabi ki Riley pansiyona doğru ilerliyorduk. Kalacağımız yere varmak üzereydik ve Riley hala aramızdan ayrılmamıştı. Liam ve Arthur imalı bakışlarla içeri girdi. Onları kapıda karşılayan Bayan Dunham'ın yüzünde de aynı bakışlar vardı. Riley bu durumdan hiç rahatsız görünmüyordu. Onlar içeri girdikten sonra baş başa kalmıştık. Orada diğerleri ile zaman geçirmem gerektiğini kibar bir dille anlatmaya çalıştım.

"Yalnız gidebilecek misin?"

"Demek bu akşam ekiliyorum." dedi yüzünü ekşitmişti.

"Biliyorsun yeni geldim ve burada sadece bir gün kaldım. İyi intibalar bırakmış olmayabilirim. Buraya da alışmam lazım. Bu da misafirhanede kalmazsam biraz zor olacağa benziyor."

"Anladım." dedi. Huysuz bakışlar yerini hüzünlü bir çift güzel göze bırakmıştı. Sessizce birbirimize bakıyorduk. Bu sessizlik kırılmayınca Riley'e bir daha sordum:

"Yalnız gidebilecek misin?"

"Elbette giderim." dedi. Sinirlenmişti.

"Benden kaçmak mı istiyorsun? İstemediğini söylemen yeterli, kibar davranmana gerek yok." Bunları söylerken epey ciddiydi. Arkasını dönmüş evine doğru yürümeye başlamıştı. Gidip omuzlarından tutarak onu kendime çevirdim.

TOPRAK ADAMLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin