Damn You | Episode 20

1.5K 139 33
                                    

Göz kapaklarım, akıttığı  yaşların yorgunluğuna  kapılmış  ve gecenin ilk saatlerinde uyumuştum.

Pek hoş rüyalar gördüğümü  söyleyemezdim  ama bir  süre sonra kapının sesiyle uyandım  ve içime yayılan tedirginliği gidermek için derin nefesler aldım.

Adımlarım  kapıya doğru yaklaştıkça aklımda ki seçenekler ve onun adı beynimde  dolaşmaya devam ediyordu.
Gelen o muydu?

Hala bunun için yüzü var mıydı?

Gözlerimi kapatıp  son kez soluklandığım  sırada onun sesi kulaklarıma  dolmuştu.

"Lauren." dedi. "Lütfen kapıyı ."

Onun ağladığını fark ettiğimde  kalbim kendi kendini sıkmaya başlamıştı bile.
Elim kapı kulpuna  gitti ve onun yaralı ruhu için araladım  kapıyı.

Sarhoş ve hüzün dolu gözlerini görüp, bedeninin yıkık görüntüsünü seyrettim uzun bir süre. Daha sonra o tekrar konuştu.

"Merhaba." dedi önce. Sonra göz yaşları içinde biraz güldü. Yaslandığı  duvar olmasa kendini yerde bulacak  gibiydi.

"Sana bir şey göstermeye geldim." dediğini duyduğumda  susmaya  devam ediyordum. Göz yaşları daha da hızlandı  ve elinde ki zarfı bana doğru tuttu. "O kadar düşünceliler  ki benim davetiyemi  ilk vermek istemişler." Fısıltısı  kalbinden yükseliyordu, hissedebiliyordum. Nasıl yandığını hissedebiliyordum. "Düşünebiliyor  musun bunun için evime geldiler. Bana bu zarfı uzatırken  o kadar mutlu gözüküyordu  ki..." Sesine tutunmuş  çaresizlik, canımı öylesine yaktı ki göz yaşlarımız  yarış yapar gibi birbirine karıştı.

O saniyelerde  bir kez daha kendi acımı, onun için kenara atmayı seçtim çünkü ben onun kadar bencil değildim.

"Dayanamıyorum." dedi. Yüzüme uzun uzun baktı ve sonrasında bir kez daha tekrarladı. "Dayanamıyorum."

Ani bir hareketle kollarını bedenime doladığında dudaklarını canını yakan  cümleler için aralamıştı."Sevdiğim kadın evleniyor." dedi. "O çok mutlu ve evleniyor, Lauren."

***

"Ben sen değilim. Senin gibi sevdiğim kişi mutlu olsun yeter, diyemem. Ben onu seviyorum ve o bana ait olsun istiyorum."

Karşımda otururken hızlı hızlı konuşup, kalbini dağıtmaya devam ediyordu.

"Yapamam. O düğüne gidip onun sonsuza kadar o adamı seveceğine  dair verdiği sözleri duyup, alkışlayamam. Onları sahte bir gülümsemeyle  tebrik edemem. Nasıl yaparım ki? Ölürüm. Kalbimin ağrısından ölürüm." Başını ellerinin arasına aldı. "Sonra ne yapacağım? Onların çocuklarını sevmeye  mi gideceğim? Acı çekmiyormuş  gibi mi davranacağım?" Durup bana baktı.
"

Bir şey söyle Lauren. Ben kafayı yemeden önce bir şey söyle. Ben yapamam. Onu sonsuza kadar kaybetmeyi  göze alamam."

Ellerimi yüzüme götürüp  göz yaşlarımı sildim.

"Acı çekmiyormuş gibi davransan da gözlerinden her şey anlaşılacak. En azından ben elalarının  kederini paylaşacağım." Sessizce yutkundum. "Ne olursa olsun eğer gerçekten onu seviyorsan, onun mutluluğu için kendini hiçe sayabilirsin Zayn. Benim gibi olabilirsin ve bir köşede sessizce bekleyip hepsinin bir kabus olmasını dileyebilirsin."

Alt dudağımı  sertçe  dişleyip  ağlamamı  durdurmaya çalıştım. Gözlerim onu seyretmeye  devam ediyordu ve bu kalbimi en çok yakan görüntülerden  biriydi.

"Ama," diye devam ettim sessizce. "acının gerçekliğini anladıkça  göz yaşların içinde boğulabilirsin."

**

Azıcık da Zayn'e  acıyalım  lan. Uzun yorumlara ithaf verebilirim! ♡

Damn You :: Malik Where stories live. Discover now