Hayatımın her günü açık pencerenin önünde beklemekle geçmişti. Bazen yağan yağmura bahane bulmuştum, bazen de havanın sıcaklığından yayılan huzursuzluğa sebep bulmuştum. Ben ne kadar beklediysem , o bana hiç gelmemişti. Uzun bekleyişlerimin sonunda gelmeyen adama kızmaktansa , onu bana getiremeyen sebebe suç bulmuştum.
Ben hiç bir zaman ona kıyamamıştım , kahverengi gözlerinin üzerine gölgesi düşen kıvırcık saçlarını özlemiştim. Sonra bir gün uyandığımda bana gelmemiş olması ,beni karnım da bebeğimizle bırakmış olması kalbime kor bir ateş gibi düşmüştü. O gün ona dair bütün anılarımı gökyüzünün karanlık gecesine gömmüştüm.
İçime gömdüğüm özlemi her gün hissetsem de onsuz daha iyi olduğuma inanmak istemiştim , çünkü yalanlar her zaman içimizdeki umudu köreltirdi. Bende kendime yalan söyleyerek iyi olduğuma ,bebeğime herkesten çok iyi bakacağımı düşünmüştüm. Fakat sonunda bebeğimi koruyamamış , kokusunu içime çekememişken soğuk toprağın altına gömmüştüm.
Puslu gözlerim beyaz kapının üzerindeki tek mavi şeritte sabit kalmış, içeriyi görecekmişim gibi bakıyordu. Derin bir nefes alırken gözlerimi kapattım ve başımı aşağı eğdim. Gözlerimden akan yaşlar Alaz'ın sırtından akan kan gibiydi , durmaksızın akıyorlardı. İçime her çektiğim nefeste sol yanımı sızlatan bir acı vardı , karanlık gecenin ayazına çökmüş sis gibiydi.
Varlığı hissedilir, sebebi görünmezdi.
Gözlerimin önünde defalarca kez canlanmıştı Alaz'ın vurulma anı , her gözlerimi kapattığımda aynı his içimi yakıp küle çeviriyordu. Gözlerimi her açtığımda gerçek bir kez daha beni cehennemine davet ediyor , kollarımdan sürükleyerek götürüyordu. Ne yapsam acı hep beni takip ediyor , rahat bir nefes almama izin vermiyordu.
Canım acıyordu, yine bir kaybetmenin korkusuyla acıyordu.
"Ayliz!" Ablamın endişeli sesi kulaklarıma dolarken kapattığım gözlerimi açtım ve kafamı eğdiğim yerden kaldırdım. "Birtanem iyi misin?" Koşar adımla yanıma gelirken bir elinde de dosyaları tutuyordu. İşten aceleyle geldiği her halinden belliyken yüzünde beliren endişenin sebebi yine bendim.
Dolu gözlerim onun ela gözlerine kayarken daha fazla tutamadığım bir hıçkırık kaçtı dudaklarımdan . Aynı saniyelerde gözlerimden akmayı hiç bırakmayan yaşlar daha da hızlandı ve yanaklarımı ıslattı. İçimdeki acının verdiği hissizlikle tek yapabildiğim ablamın kollarının arasına sarılmak oldu.
"Abla." Dudaklarımın arasından ağlamanın verdiği hırıltılı bir ses çıktı. "Ben yine kaybetmekten korkuyorum." Ablamın kolları daha sıkı sardı beni. "Uras gibi oda benim yüzümden giderse, ben bu sefer dayanamam." Ablamın şefkatli parmakları anında kısa kızıl saçlarıma gitti ve orayı bir anne şefkatiyle okşamaya başladı.
"Hayır canım, olanların hiç biri senin suçun değil." Onunda ağladığını sesinden anlayabiliyordum. " Asla kendini suçlama." Pürüzlü sesi net ve emindi söylediklerinden. Fakat içimdeki küçük kadın hiç öyle düşünmüyordu , aksine Alaz kendisini korumak yerine beni korumayı seçtiği için şimdi o ameliyathane de olduğunu söylüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEYAL
RomanceAdam gitti, kadın iki kişilik bir yalnızlıkla kaldı. Adam geri döndü, kadın acılarıyla dolu suda boğuldu. Cinsel içerik içerir! +15 yaş üstü... İçeriği ile ilgili bir şey paylaşılırsa veya çalınırsa yasal işlem başlatmaktan çekinilmeyecektir...