~7~

1.5K 51 3
                                    

   Andrew elimden tuttu ve beni Alan'ın olduğu yöne sürükledi. Sinirli olduğu her halinden belli oluyordu. Eh! Ne de olsa abisinin pisliğini biliyordu. Hiçbir tepki vermeden beni oraya doğru sürüklemesine izin verdim. Alan'a birkaç adımlık mesafeye geldiğimizde Andrew durdu ve ben de onunla birlikte durdum. 

"Selam Alan. Bak bu Bridget. Kız arkadaşım."dedi Andrew; gülümseyerek beni gösterdi. Sanki hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranıyordu. Bu, nedense beni daha da fazla eğlendirmişti.Ayrıca Alan bana hiç de iyi bakmıyordu. Biraz... Korkmuş gibiydi. Acaba ne düşünüyordu? Belki kardeşini tanıdığımı ve bunu bilerek yaptığımı tahmin etmişti; belki de bu tesadüflerin nasıl meydana geldiğini merak ediyordu. 

"Merhaba."dedi soğuk bir tavırla. Sesindeki soğukluk ister istemez irkilmeme neden oldu. Hem soğuktu, hem de duygusuz. Bu hali bana olanları yeniden hatırlatmıştı.

"Merhaba. Tanıştığımıza memnun oldum."dedim yalandan şaşırmış gibi yaparak. Ona karşı olan yaklaşımım sinirlerini bozmuş gibiydi. Şu anda, her zamankinin iki katı daha asabiydi. Bense her zaman olduğumdan daha fazla eğleniyordum.

"Ben gidip bize içki alayım."dedi Andrew ve beni kendine çekip öptükten sonra gitti. Gerginliği beden dilinden belli oluyordu. Beni Alan'ın yanında bırakmak istemediği açıktı. Yine de ağır adımlarla yanımızdan uzaklaştı. 

"Ne yapmaya çalışıyorsun sen?"dedi Alan kolumu yakalayarak. Bu kadar ani ve hırçın tepki vermesi beni şaşırtmıştı. Birkaç kişi ne olduğunu anlamak istercesine bize bakıyorlardı ama Alan onlara ters bakışlar yollayınca hepsi önlerine döndüler.

"Bıraksana be! Canımı yakıyorsun!"

"Benim yüzümden kardeşimi üzmene izin vermem. Ondan uzak dur yoksa sana yaptıklarımı tek tek anlatırım. Yaparım, biliyorsun."

"Andrew bilmiyor mu sanıyorsun? Gizli saklı şeyler olmaz bir ilişkide."dedim gözlerimi kısarak. Alan'in rengi benzi attı. Şimdi, gerçekten korktuğunu anlayabiliyordum gözlerinden. Duygusuz adam, şimdi bir şeyler hissediyordu işte. 

"Benim... Yaptığımı biliyor mu?"dedi vereceğim cevaptan korkarak.

"Hayır. Kardeşlerin arasını bozmak istemem." Yalancısın Bridget! Hem de en iyisinden. Tabi ki de istiyordum ama bunu bu sevgili(!) iki kardeşin bilmesine gerek yoktu.

Alan'in yüz ifadesi bir şey söylemediğimi söyleyince rahatladı.

"Ne olur ayrıl ondan Bridget! Lütfen..."

"Sanane be! İstediğimi yaparım. Bu seni ilgilendirmez! Ayrıca biliyor musun? Ona haksızlık yaptığımı düşünmüyor değilim. Belki de anlatmalıyım ha, ne dersin?" Ben öyle deyince kolumu yakaladı ve beni boş bir odaya sürükledi.

"Sen bana aitsin! O yüzden beni ilgilendirir. Ayrıca güzelim, Andrew'a hiçbir şey anlatamazsın."  dedi ve belimden tutup beni kendine çekti ve öpmeye başladı.

   Geri çekilmeye çalıştım ama izin vermiyordu. Bir süre sonra mücadeleyi bıraktım ve.... Karşılık vermeye başladım. Kahretsin! Ne oluyor be! Her ne kadar onun katil olduğunu bilsem de kendimi geri çekmek istemiyordum. Tamam, bir yanım buna dur demeyi istiyordu ama şu anda kontrol onda değil, başka bir parçamdaydı. Ve ben bundan nefret etmiştim.

  Beni çevik bir hareketle kaldırıp kucağına aldı, ben de bacaklarımı beline doladım.

   Çölde kalıp da ölümüne susamış gibi öpüyordu beni. Ellerimi saçlarına geçirdim ve onu kendime bastırdım. Göğsünden pes bir ses yükseldi.Beni yatağın üzerine yatırdı ve üzerime çıktı. Şu an olanlar resmen kontrolüm dışında gerçekleşiyordu. 

" Sana benim olduğunu söylemiştim."dedi gülümseyerek. Bu cümle kendime gelmemi sağlayan ve her şeyi bitiren etken oldu. Birden onu üzerimden ittim ve ayağa kalktım.

"Hayır. Senin değilim!"dedim ve kapıyı çarparak odadan çıktım.

   Onunmuşum. Başka derdin canım? Aptal! Sen daha sana yapacaklarımı bilmiyorsun. Göstereceğim sana senin olmayı!

BÜYÜK OYUN (Düzenleniyor)Where stories live. Discover now