*Bölümün tamamı kısa bir süre içinde gelecek, o zamana kadar bir ön okuma paylaşmak istedim, iyi okumalar!*
Multimedia: Seth
"Lysa, sen iyi misin?"
Chase'sin sorusuyla irkildim. Kollarımı geniş kazağımın etrafına sarmış, ellerimle kollarımın iki yanını ovuşturmaya dalmıştım.
"İçerisi neredeyse otuz derece." Oberon'un sesi yargılayıcı geliyordu. O, tek kaşını kaldırmış bana uzaydan gelmişim gibi bakmaya devam ederken kollarımı bıraktım. Gördüğüm rüyanın üstünden günler geçmişti fakat ben hala üşüyordum. Önümdeki kahvaltı tabağına istemeyen gözlerle baktım. O günden beri yeme düzenim de uyku düzenim kadar bozulmuştu ama beni asıl endişelendiren şey, günlerdir Declan'dan haber almamış olmamızdı. Onunla en son konuşan kişi Dexter'dı. Konuşmalarıysa iki dakikayı bile geçmeyen bir telefon görüşmesinden ibaretti.
"'Cause I'm a cowboy, on a steel horse I ride, I'm wanted dead or alive!"
Seth'in boğuk, had safhada rahatsız edici sesi bir kez daha kulaklarımızı ağrıtırken Alaska elindeki çatal bıçağı bırakıp kulaklarının üstüne bastırdı.
"Biri şu laneti susturabilir mi artık?" Sesi siniri bozulmuştan çok yalvarır gibi çıkıyordu. Haklıydı da. Bu belki de dinlediğimiz altıncı "Aranıyor" temalı şarkıydı.
"Gidip basitçe boğazını parçalasam olmaz mı?" Oberon da en az diğerleri kadar durumdan rahatsızdı.
Chase, başıyla onayladı.
"Ses tellerini alıp gemici düğümü atabilirim."
"Sizi durduran ne?!" Rain, Seth'in sesini bastırmak için avazı çıktığı kadar bağırdı, bir yandan da delirmiş gibi Seth'in bulunduğu kısmı işaret ediyordu. Mesaj açıktı, git ve öldür.
Oberon yüzünü buruşturdu.
"Dexter."
Myra hafifçe kıkırdadı. Seth neredeyse son nakarata gelirken hepimizin başı Myra'ya dönmüştü. Chase ve Vera'nın tüm itirazlarına rağmen Dexter'ın onunla son günlerde devamlı olarak çalıştığını biliyorduk. Aralarında uzun zamandır süregelen, Myra hakkında yaptıkları sözlü anlaşmayı böylece bozan o olmuştu. Myra, on altı yaşına gelinceye dek kimse istemediği sürece onu zorlamayacaktı.
Dexter ile çalışmanın, hele ki bu koşullar altında, fazlasıyla yorucu olduğunu biliyorduk. Yine de Myra, ağlamıyor, sızlamıyor veya şikâyet etmiyordu. Ama artık hiç konuşmuyordu da. Dexter'ın ondan istediği şeyin ne olduğunu biliyorduk, Josephine hakkında bizi bir adım ileri taşıyabilecek herhangi bir şey. Ama şimdiye kadar Myra'nın görmeyi başarabildiği yalnızca birkaç şey olmuştu. Bir çift kartal kanadı, ki bunun Seth'in kardeşi Ajax olduğuna neredeyse emindik fakat Dexter bu konuda endişelenmiyordu. Siyah bir çerçevenin içine hapsedilmiş beyaz bir kelebek fosili, sırf bu yüzden Sheffield'taki tüm botanik bahçeleri ve kelebek çiftliklerini gezmiş fakat bir sonuç alamamıştık. Ve son olarak beni en çok ilgilendiren, yüksek, karla kaplı bir tepenin ortasında küçük, tahta bir kulübe ve soğuk, yakıcı rüzgarlar. Rüyamdan kimseye bahsetmemiştim bu yüzden Myra'nın gördüğü şeyin muhtemelen rüyam olduğunu da açıklayamadan konuyu kapatmıştık. Josephine'in burada, Sheffield'ta olduğunu biliyorduk bu yüzden o görüşü, çoğu zaman olduğu gibi bir yanılsama kabul edip unuttuk. Onlara birden fazla kez bahsetmeyi düşünüp doğru kelimeleri bir türlü bulamamıştım çünkü bir yanım, hala gerçek olduğuna inanmak istemiyordu. Yüksek sesle söylemediğim sürece de gerçek olmayacaktı. Dexter, Oberon'a cevap vermek üzere konuşana kadar gözlerimi daldığı yerden ayıramamıştım.
YOU ARE READING
Cerebrum
Science Fiction"Sorun ellerimdeyse, problem değil. Onlardan kolayca kurtulabilirim. Eğer sorun gözlerimdeyse, onları sonsuza kadar kapayabilirim. Ama ya sorun beynimdeyse? Bunu nasıl engellerim? ...Peki ya normal olan bensem ve hepiniz eksikseniz?"