Kahve saçlarının uçlarındaki kızıllıkla oynamaya başladı genç kız. Güneş tam tepelerindeyken önündeki sıcak çayı içmek istemiyordu. Ayaklarını öne doğru uzatıp sehpanın üzerine koydu. Canı sıkılmıştı. Saate tekrar baktı. Eğlencesi için son on dakika kalmıştı. Bakkalın köşesine kızgın bakışlarla baktı. Ne kadar eğlense de arada sinir olmuyor da değildi. Mahalledeki çoğu genç kız aşağıda oturan terzi Hanife ablanın terasında oturmuş bir yandan çekirdek çıtlatıp diğer yandan Kasap Hamdinin kaçan kızını konuşuyorlardı. Kızıl tutamı tekrar eline alıp saçlarındaki kırıkları kontrol etmeye başladı.
"Kız Feriştah geliyor senin insandan bozma "
Keskin koyu kahve gözleri direk bakkalın köşesine gitti. Bol paça kumaş pantolon üstünde dede gömleği ve uzun sakallarıyla endamlı endamlı yürüyen genci görünce dudakları kıvrıldı. Hayret bugün kundurasının arkasına basmamıştı insandan bozma. Evet ona bu adı kendisi vermişti.
Mahalleye ilk taşındıklarında ikisi de daha küçüktü. Beş yaşında falan olduğunu hatırlıyordu Feriştah. Kendisi erkek gibi top oynarken, o insandan bozma gibi kalenin yanındaki ağacın gölgesinde koca gözlükleriyle kitap okuyordu. Ne kadar görmezden gelmeye çalışsa da gözü hep ona takılıyor yaptığı hareketleri garipsiyordu. Daha önce bu mahalle onun gibisini hiç görmemişti. Kendisinden bir kaç yaş büyük olduğu okuma yazma bildiğinden belliydi. O zamanın sıcağında bile giydiği bol pantolonu ve kocaman gözlükleriyle dikkatini çekmişti küçük kızın. Ayağına gelen topa bakarak minik elini dudaklarına koyup kıkırdadı. Ayağının içiyle vurduğu top doksandan gol olmuştu. Kale yerine yanındaki ağacın altında oturan insandan bozmaya isabet etse de gol nidalarıyla zıplamaya başladı Feriştah. İnsandan bozmanın yamulan gözlüğü elinde kendisine sinirli bakmasına hiç aldırış etmedi.
"Ne oldu insandan bozma ne diye bakıyorsun öyle? "
Sahadaki herkez gülerken yamulmuş gözlüğü elinde çocuktan hiç ses çıkmıyordu." Feriştah kız gene mi top peşinde koşuyorsun sen "
Annesinin sesini duyduğu an minik aklıyla annesinden kurtulmak için yalanlarını peş peşe sıralamaya başlamıştı bile. Poposuna yediği terlik ile annesi elinden tutup çekiştirmeye başlamıştı . Annesinin elinden tutup kendisini sürüklerken arkasına dönüp insandan bozmaya baktı son kez. Yerdeki okuma kitabını ve gözlüğünü alıp arkasını dönmüştü bile. Burun kıvırdı genç kız. Mahalleye geleli bir hafta olmuştu ama o adını bile söylememiş koca gözlükleriyle izliyordu etrafı. Oh olsun dedi minik kız. Yıllarca adı insandan bozma diye süregelirken de hiç pişman değildi.
Eliyle uzun sakallarını kaşıyıp karşısındaki kıza baktı genç adam. Ne kadar göz devirmek istese de yapmadı. Elindeki saklama kabıyka kendisine internetten denediği tarifi yedirmeye çalışacağı belliydi.
Görmemezlikten gelip yanından geçip gidecekti ki kız onu çoktan görüp yanına doğru yaklaşmaya başlamıştı bile.Feriştah karşısındaki ikiliye bakıyordu. Yeliz gözlüğünü düzeltip kalın diş tellerini gösterecek şekilde gülümseyerek elindeki kutuyu açmaya çalışıyordu. Tamam belki Yeliz çokta güzel sayılmazdı ama sakallıda ne bulduğunu anlamıyordu. Statünün çok altındaydı bir kere. Küçükken olan o koca gözlüklerinin yerini ergenliğinden beri hiç kesmediği sakalları almıştı. Yıllarca Feriştahın dalga geçtiği bir kişilik olup çıkmıştı. Yelizin sakallıya olan hayranlığını bilmeyen yoktu. Hoş kendisi de bunu inkar etmiyordu. Sakallı ne kadar onun alay konusu olsa da Yelizi ona yakıştıramıyordu. Gerçi onun da yüz verdiği yoktu. İçindeki amansız sinir yerine karşısındaki eğlenceye odaklanmayı diledi.
"Adem "
Genç adam kendisine doğru gelen Yelize baktı. Etrafına dönüp onları görenin olup olmadığını kontrol etti. Mahallede dedikodu konusu olmak istemezdi. Hem kendi için hemde karşısındaki kızın iffeti için..
" Buyur bacım "
Yere bakarak konuştu. Sesindeki tınıyı soğuk tutmayı da ihmal etmedi.Feriştah ve terastaki kızlar koca bir kahkaha kopardı.
" Ay Feriştah bu oğlan dediğin kadar var. Tam insandan bozma "
Feriştahın gelen yorumla biçimli kaşları çatılsa da çokta takmadı.
İçten içe hoşuna bile gidiyordu Ademin Yelize yüz vermemesi. Sanki Adem yasak elmayı yedi de o yüzden yalnızlığa mahkumdu. Yelizin kısa doğuştan sarı saçlarını sallayarak yaptıklarını sakallıya yedirmeye çalışmasına sinir oluyordu. Yaptıkları da bir şeye benzese diye düşündü. Allah var benziyordu da. Yeliz hamarat kızdı. Eğlencesi omzuna atılmış ceket ve elindeki tesbihiyle gelen mahallenin delikanlısı Nihatla ikiye katlandı. Nihat yakışıklı çocuktu. Geniş omuzları esmer teni ve konuşkan bir yapısı vardı. Çapkınlıkta üstüne yoktu. Mahallede konuşmadığı ümit vermediği kız kalmamıştı. Sakallıyla çok iyi arkadaş olsalar da birbirlerine oldukça tezatlardı. Şeytan tüyü vardı o insandan bozmada. Hem Yelizi bu çirkin haliyle kendisine aşık etmiş hemde yıllarca Nihat gibi bir dost edinmişti. Mahallede onu sevmeyen bi kendisiydi herhalde. Babası bile hep met ederdi. Hep Adem gibi çalışkan bir oğlu olmasını ister dururdu."Oo Yeliz döktürmüşsün gene "
Yeliz gözlerini Nihatın söylediklerine devirip kutudan kurabiye almaya çalıştığı eline vurdu." Sana değil onlar Ademe özel "
Son kelimeleri söylerken gözleri Ademe gülerek baktı. Öyle ki diş telleri bile görülmüştü." Ben bacaklarını kırmadan çabuk evine akşam abine de böyle diyecekmisin bakalım "
Yeliz gözlerini tekrar devirdi. Nihat onu abisine söylemekle tehdit ediyordu. Her akşam abisine şikayet ediyor abisi Yelize kızıp bağırınca da kendisini kurtaran gene Nihat oluyordu. Mahallede ağır abi havasında takıldığı için sözü geçiyordu abisine de. Elindeki kutuyla geri dönecekken Nihat kutuyu zorla almıştı. Sinirle Nihata baktı."Ellerine sağlık Yeliz bana afiyet olsun"
"Afiyet zıkkım olsun "
Feriştahların olduğu terasta koca bir kahkaha daha kopmuştu. Feriştahın gözleri anlamsızca önündeki olaya bakan sakallıdaydı. Nihatla konuşarak yokuş aşağı gidene kadar onların arkasından baktı. Kulaklarının işittiği akşam ezanı ile yanındaki şalı öylesine başına doladı. Saçlarını iyice şalın içine koydu. Sonra babası kızıyordu.
"Size doyum olmaz ben kaçar "Evine doğru koşar adımlarla gitmeye başladı. Oysa babası daha dün akşam, akşam ezanı okunmadan evde olması için uyarmıştı. 'Artık gelinlik çağına geldin de geçtin bile mahallede dolanmak yerine evde iş öğren' nasihatlarını bir saat sıralanmıştı. Anlaşılan tekrar azar işitip ardından babası nasihatlarını bir bir sıralayacaktı. Hep o sakallı yüzünden olmuştu işte. Bugün işten her zamankinden biraz daha geç gelip Yelizle konuşmasında çok oyalanmıştı. Suç sadece o sakallınındı.
Gelen oy ve yoruma göre hikayeyi devam ettireceğim. Farklı bir kurgu tasarlamaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz.
Hikaye kapağı için tüm önerilere açığım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKALLI
General FictionElindeki yüzüğe baktı genç kız. Mahallede her zaman dalga geçtiği, adını insandan bozma koyduğu, yıllarca aşağıladığı adam ile nişanlıydı artık. Bol ve uzun pantolonu, dede kazağı ve uzun sakalları ile ilgiyi nasıl üzerine çektiğini anlamıyordu. Ma...