Bölüm 10

38.6K 2.1K 259
                                    

Zaman öyle hızlı ilerlemişti ki ağaçlar meyve vermiş, yaz sıcağı insanı bunaltır hale gelmişti. Feriştah ve Adem ailelerinin birbirine gidip gelme sırasında görüşüp bir iki kelam anca eder olmuştu. Feriştah hiç bir şey yokmuş gibi Hatice hanıma tam bir gelin modeli çiziyor, herşey yolundaymış gibi ilerliyordu. Ademin soruları ne kadar cevapsız kalsa da elindeki gümüş yüzüğün varlığı bu soruları göz ardı etmesini sağlıyordu. Yıllardır hayalini bile kurmaya çekindiği şeyin gerçeğini yaşıyordu.

Bir buçuk ay sonra Ramazan ayına girilecekti. Bu iki hafta içinde de düğün yapılması karar verilmişti.

Feriştah sabah erkenden kalkıp kuaföre gitti. Annesinin onca memnuniyetsizliğine rağmen gene annesinin ısrarı ile güzel bir nişan başı yapılmıştı. Nişan elbisesi de oldukça şıktı. Bürdüm rengi kabarık nişan elbisesine aynı renkte eşarp yapılmış ve eşarbın üstü incilerle süslenmiş ti. Feriştah sanki gerçek bir nişan gibi heyecanlanmıştı. Aynada kendisine bakarken bu evlilik masalının fazla sürdüğünü düşünüyordu. Bu oyun o kadar ilerlemişti ki nasıl  geri döneceğini bilmiyordu. Her zamanki gibi 'bu günde geçsin yarın son' diyerek geçirdiği bir gün daha olacaktı bu gün. Oldukça güzel olmuştu. Kendisini gören bakışların hepsi kıskançlıktan çatlasın istiyordu. Hoş o sakallının yanında nasıl duracağı meçhuldü.

Dün akşam olanları düşündü. Adem işten gelirken karşılaşmışlardı. Daha doğrusu Feriştah karşılaşmışlar gibi yapmıştı. Tabikide ona bakkalın köşesinde onu beklediğini söylemedi. Başını öne eğmiş giden Adem'in dikkatini çekebilmek için yanından yürümeye başlamıştı Feriştah. Adem tüm gün o kadar yorulmuştu ki bir an önce evine gitmeyi diliyordu. Feriştahı görünce tüm yorgunluğu bir anda geçivermiş kalbi nerden geldiğini bilmediği bir enerjiyle dolup taşmıştı.

"Yarın nişan var "

Usulca başını salladı Adem. Yarın nişanları vardı. İkisinin nişanı..

" Bu halde mi gelmeyi düşünüyorsun"

Adem üzerindeki kıyafetlere baktı. Her zamanki kıyafetleriydi. Fakat nişan günü giymesi için bir takım elbise alınmıştı. Hemde Feriştah ile çıktığı bir alışverişte. Gayri ihtiyarı sordu Adem.

"Hangi halde? "

" Bu halde işte. Bu sakallarınla, bu şekilde özensiz. İnsanların içinde yanımda iyi görünmeni istiyorum. "

" Sakallarımı hergün tarıyorum zaten."

Ademin bir eli istemsiz sakallarına gitti. Ergenliğinden beri hiç kesmemişti sakallarını. Her zaman boyundan biraz alır her yerin eşit olmasını sağlardı. Ayrıca özensiz göründüğünü de düşünmüyordu. Koyu kahve sakalları temiz ve düzgündü.

"Tamamen kes yarına... "

" Ama.. "

Ademin sözünü kesmesine izin vermedi Feriştah. Konuşmaya devam etti.

" Yanımda dede gibi görünmeni istemiyorum. İnsandan bozma gibi çıkıp gelme nişana. "

Adem sözlerinden sonra arkasını dönüp giden Feriştahın ardından sesli bir nefes koyuverdi. Ademe söz hakkı bile tanımamıştı. Oysa sakalları Adem için önemliydi. Yada öyle olduğunu sanıyordu. Daha sonra Feriştahın daha önemli olduğunu tekleyen kalbi ile anladı.

Adem nişan günü berbere gitmiş yıllardır kesmeye kıyamadığı sakallarını kesmek için oturmuştu koltuğa. İlk önce saçları kesildi düzgün bir şekilde. Saçları çok uzun olmasa da iki santim kadar kısaltılmıştı. Daha sonra berber eline usturayı alınca Adem önce bir durakladı. Feriştahın kendisini beğenmesini istiyordu. Bunun için sakallarını feda etmeye değerdi. Berber sakallarına köpük sürmeye başladığı an telefonuna gelen mesaj sesiyle irkildi. Bu an ne kadar geciktirilirse o kadar iyi olacakmış gibi telefonunu çıkarıp mesaja baktı. Mesajın Feriştahtan geldiğini görünce önce şaşırdı. Mesajı okuduğu an yüzüne kocaman bir tebessüm yerleştirdi. Usturayı tutan yaşlı berberin elini tuttu.

SAKALLI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin