Bacak bacak üstüne atmış, bir bacağını sıkıntıdan durmadan sallayan Feriştah çayından bir yudum daha aldı. Mahallenin terasına oturmaya gelmişti. Yapılan dedikoduları dinliyor arada küçümseyici bakışlarla anlatılanlara gülüyordu. Omzuna dokunulmasıyla koyu kahve harelerini keskin bir bakışla arkasına çevirdi. Kızarmış gözleri ve dudağını büzmüş Yelize baktı. Bu şekilde küçük savunmasız çocuklara benziyordu aynı. Yeliz burnunu çekip nefesini düzene sokarken Feriştah biçimli kaşlarını çatıp onun konuşmasını bekledi.
"Biraz konuşabilir miyiz Feriştah? "
" Konuşalım tabi "
Rahat tavrıyla söylediği sözler üzerine Yeliz dikkati tekrar üzerine çekti.
" Yürüyelim parka doğru biraz "
Yelizin yanlız konuşmaları gerektiğini anlatan cümle sonrası terastaki kadınlardan birkaç itiraz gelse de Feriştah dahil tüm teras anlamıştı Yelizin karın ağrısını. Bizden gizliniz saklınız mı var ayol diyen meraklı Armağana eliyle savsak bir hareket yapmıştı. Şalını alıp başına örttü, kızıl hazineyi göstermeyecek şekilde. Yelizle beraber yokuş aşağı indiler. İkisi de yol boyu konuşmadılar. Parkın içine girmeden Yeliz kaldırıma çıkıp Feriştahın önüne geçti. Bu şekilde boy üstünlüğü sağlamış olması biraz olsa da kendisine güven veriyordu. Sarı kısa saçlarını eliyle arkaya atıp konuşmaya çabaladı. Sanki boğazında bir düğüm vardı ve konuşmasına engel oluyordu.
"Mahallede herkes Ademin sana talip olmasını konuşuyor "
Feriştah Yeliz den böyle bir konuşma beklese de direk konuyu açacak kadar cesaret beklememeşti açıkçası. Başını ukala bir şekilde aşağı yukarı salladı onaylarcasına.
" Feriştah biz seninle arkadaşız. Açık konuşacağım. Yıllarca Ademe olan sevgimi sağır sultan duydu. Eminim bundan senin de haberin vardır. Ben buraya... "
Yelizin zar zor toparladığı kelimeleri Feriştah bir anda böldü. Daha fazlasını duymak istemiyordu. İçindeki amansız dürtü Yelizin sakallıya olan sevgi zırvalıklarını dinlememesi gerektiğini söylüyordu. Ukala bir şekilde elini beline koyup kavgaya hazırlanan kızlar gibi gözlerini Yelize sabitledi.
" Sevgi mi? Güldürme beni Yeliz. Menfaat ne zamandır sevgi oldu?
Sen Ademi sevmiyorsun sadece bu halinle seni tek alabilecek kişinin o olduğunu biliyorsun. Tellerinin ve koca çerçeveli gözlüklerinin arkasına sığınıp kendini beğenebilecek tek kişinin Adem olduğunu düşündün. Ama yanıldın Adem bile seni seçmedi. Beni seçti. "Son kelimelere bastırarak sanki kendisinin bile aklına kazırmışçasına söyledi. Evet Adem onu seçmişti. Bu gerçeklikle içindeki öfke biraz olsun sindi. Şuan Yelizin dolan gözlerine acımıyordu. Gerçekleri yüzüne vurmak ne zamandan beridir acımasızlık olmuştu ki?
"H..hayır. Biz her şekilde birbirimize uygunuz. Sen ve o çok farklı. Sende sevmiyorsun onu. Yıllarca dalga geçtin onunla. Cevabının olumsuz olacağını biliyorum Feriştah. Canımı yakmak için daha fazla uğraşma. Bu haberi aldığım andan beri canım yeteri kadar yandı. "
Feriştah duyduğu gerçeklik ile öfke saçan gözlerini Yelize çevirdi. Kaldırıma çıktığı için boy olarak kendisinden üstün görünse de karşısında konuşurken küçülüp gitmişti.
" Belki yıllarca dalga geçtim ama küçüklükte kaldı onlar. Siz ayrı dünyaların insanıyız senfonisine girme bana. Hem kim demiş cevabımın olumsuz olacağını. Sonuçta Adem ideal bir eş adayı. Bundan sonra Ademin peşinde dolanma. Kendini de daha fazla düşürme Yeliz. Biz Ademle artık nişanlı sayılırız. Mahalleye laf verme ve mutluluğumuza da gölge düşürme!"
Yelizin koluna çarparak geçti. Ne arkasından duyduğu hıçkırık önemliydi onun için nede sarf ettiği sözler. Sahi ne demişti Feriştah? Kararım olumlu demişti. Evet kararı olumluydu. Tabi şimdilik...
Diğer taraftan Adem işten gelmiş babasının dükkanına geçmişti. İşten arta kalan vakitte boş durmayı sevmez vaktini bu küçük dükkanda geçirirdi. Dağılan rafları düzeltmeye başladı. Rafların tozunu elindeki nemli bezle bir yandan diziyor diğer yandan kitapları diziyordu. Hakanın getirdiği çaydan bir yudum alıp elindeki bezi Hakana verdi. İbrahim amcanın isteği üzerine Hakana ne kadar yardımcı olmaya çalışsa da Hakan içindeki asi inadı bir türlü kıramıyordu. Ablası gibi diye düşündü Adem. Feriştah...
Oda Ademi yıllarca dalga konusuna almış dinlememişti. Algılarını kendisine kapatmış ne görmüş ne duymuştu. Mahalleye ilk geldiği anlarda küçük kız çocuğunun masumluğuna hayran olmuştu. Daha sonra bu küçük kız çocuğu büyümüş masumluğunun yerini muzurlukları almıştı. Farkında olmadan tebessüm etti Adem. Feriştah halen masumdu.Sakallarını kaşıdı. Tebessümünü birisinin görmesinden korktu bir an. Düşüncelerini birinin işitmesinden korktu. Feriştah Adem için büyük bir hayaldi. Babası ile bugün konuşup Feriştah ile arasında hiçbir şeyin olamayacağını anlatmalıydı. Feriştaha karşı hiçbir duygu beklemiyordu. Bunun haddi olduğunu da düşünmüyordu. Feriştahın yanında tek hissettiği duygu yetersizlikti.
Yetersiz.. Kendisini onun yanında güçlü hissetmiyordu. Yetersiz ve aciz bir kul gibi hissediyordu. Feriştah gözlerinin içine bakıp her hakaret ettiğinde Ademin henüz adını bilmediği fakat acıyı sonuna kadar tadan bir organı sızlıyordu. Bu kalp değildi. Ne olduğunu bilmiyordu ama Feriştah onunla her dalga geçtiğinde, onu her yetersiz buluşunda hissediyordu bu sızıyı.
Elindeki çaydan bir yudum alıp Hakanın bıkkınca kitapları önemsiz bir eşyayı dolaba tıkıştırır gibi dizmesine bakıyordu. Hakana nasıl ulaşacağını bilmiyordu. Fakat gençliğinin bu güzel günlerinin bu şekilde ziyan olmasına da üzülüyordu onun için. Keşke elinden birşey gelebilseydi. Oysa Feriştaha yıllardır hiç ulaşamamıştı. Mahalledeki dışlanmasından çok Feriştah tarafından aynı muameleyi görmek ateşe atılmak gibiydi. Ergenlik döneminde bu duruma daha zor atlatsa da artık eskisi kadar zoruna gitmiyor aksine bu durumu kabulleniyordu.
Dükkana giren gençlere baktı. Bellerinde düşmeye hazır pantolon, boyalı saçlar ve yüzündeki küpe kılıklı takıların yanında ellerinde tüten sigaraları ile içeri girdiler. Hakanı kenara çağırıp konuştular. Adem bu süre zarfında ne kadar önündeki kitapla ilgileniyor gibi görünse de gözleri Hakanı kıskacına almıştı çoktan. Söylenenleri onaylayan Hakan kendisine yaklaşmaya başlayınca sayfayı değiştirdi.
"Beni çağırıyor arkadaşlarım ben beş dakikaya gelirim "
Önce göz altları morarmış gençlere bakıp başını Hakana çevirdi.
" İzin vermedim ben Hakan "
Hakanın alaylı gülüşü birden tanıdık geldi.
" İzin mi alacağım bir de senden "
Dönüp gitmeye hazırlanan Hakanın kolunu sıkıca tuttu. O iki genç hiç tekin görünmüyordu. Ayrıca gözlerinin altı madde bağımlısı olduğunu haykırıyordu adeta.
" İşinin başına dön Hakan "
Hakan gelen ani hareketle sarsılsa da kendini çabuk kurtarmak adına kolunu çekiştirmeye başladı.
" Baba bak insandan bozma.. "
Hakan lafını tamamlayamadan Ademden gelen kükremeye benzer sözler ile yerinde kaldı. Bir önceki cümlesini tekrar eden Adem öyle bağırmıştı ki dükkandaki herkes işini bırakıp ikiliye bakmaya başladı. Ademin bu yönünü ilk defa görüyordu aralarından bazıları. Ademi iyi tanıyanlar ise onun sinirli anında neler yapabileceğini çok iyi biliyorlardı. Öyle bir olaya denk gelmişlerdi ki Adem sinirinden her yeri yakıp kavurmuştu. Ademi iyi tanıyanlar onu sinirlendirmezdi. Adem herşeye de sinirlenmezdi gerçi. Zaafları vardı. Dokunulmaz eşsiz zaafları. Ademin damarına basmak zaaflarından geçerdi.
Hakan kolunu hırsla silkip evine doğru koşmaya başladı. Kapıyı kıracak gibi yumruklayıp annesinin sözlerine aldırış etmeden odasına girdi ve kapıyı kilitledi. Feriştah odasında Hakanın gümbürtüyle geldiğini duysa da umursamadı...
Arkadaşlar bölüm tam tamamlanmadı gerisini bu akşam yada yarın atacağım. Bölüm Beş devamı adlı başlık altında. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum... 😊😊
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAKALLI
General FictionElindeki yüzüğe baktı genç kız. Mahallede her zaman dalga geçtiği, adını insandan bozma koyduğu, yıllarca aşağıladığı adam ile nişanlıydı artık. Bol ve uzun pantolonu, dede kazağı ve uzun sakalları ile ilgiyi nasıl üzerine çektiğini anlamıyordu. Ma...