Clementine'ın bakışlarından;
Kapının eşiğinde bekliyordum. Eliz değişmişti. Simsiyah saçlarını kısacık kestirmiş, gözlerini ortaya çıkarmıştı. Parmağındaki dövmeler dikkatimi çekti. Sol elindeki parmaklarında, İşaret parmağından başlayarak 'C,L,E,M' yazıyordu. Benim adım. Orta parmağının ekleminin üstünde ufak, içi boş bir üçgen vardı. İşaret parmağında aynı yerde, aynı şekilde içi boş bir papatya vardı.
Boynuna sarılmak, kokusunu içime çekmek istiyordum. Onu gördüğüm anda tüm kızgınlığım geçmişti. Gözleri dolu dolu gözlerimi izliyordu. Neyi beklediğimi bilmiyordum. Hiç bir şey demeden, hafifçe hıçkırarak onu izledim. Üzerinde siyah askılı bir gecelik vardı. Ayakları çıplaktı. Onun çekiciliği karşısında nefessiz kalıyordum.
...
Eliz, acı bir gülümse fırlattı havaya. Dudağının sağı tarafı yukarı doğru kıvrıldı. ''Artık ebe benim. Beni buldun.''
Clementine hırıldadı. ''Hayır, oyun bitti Eliz. Ben saklanmayacağım.''
Clementine öne doğru bir adım attı. ''İçeri girmeme izin verecek misin?'' Eliz kenara çekilerek kapıyı sonuna kadar açtı. Eliyle içeriyi işaret etti.
Clem içeriye girdi. Evi inceliyordu. Duvarlar griye boyanmıştı. Duvara gömülü şöminenin önünde siyah, kadife iki kişilik bir koltuk vardı. koltuğu arkadan görebiliyordu. Gözlerini koltuğun çaprazına doğru kaydırdı. Aynı modelin tekli hali. Ortada dikdörtgen camdan bir masa. Üzerinde cam bir vazo duruyordu. İçinde beyaz canlı güller vardı. Yerde 'X' şeklinde eski, işlemeli bir halı duruyordu. Evi incelemeyi bırakıp arkasına döndü. Yıllar sonra Eliz'i bulmuştu ve o evi incelemeyi mi tercih ediyordu? Şaşkın.
Eliz'e keskin bakışlarını fırlattı. ''İki yıl. İki yıl boyunca ara vermeden saklambaç oynadın. Sıkılmadın mı Eliz? Benim seni aramaktan yorulduğumu düşünmedin mi hiç? Beni düşünmedin mi? Ne kadar acınası bir halde olduğumu aklına getiremedin mi? Ne zaman bu kadar kalpsizleştin? Ne zaman kaçmayı tercih ettin?'' cümlelerinin ağırlığını sustuktan sonra anladı. Eliz kimsesiz kalmıştı. Annesinin ölümü onu değiştirmişti. Ah, Clem...
Eliz konuşmuyordu. Yaşlarının yanaklarından süzülmesine izin verdi. ''Clem,'' burnunu çekti. Konuşmaya hazırlanıyordu.
''Barda çalışmaya başladığımda darmadağındım. Kimseyle iletişime geçemedim. Yaşayamıyordum. Bir şey hissedemiyordum. Kendimi labirentin ortasında buldum. Çıkmaya çalışmadım. Daha çok kayboldum. Kendimi toparlamaya başladığımda, neredeyse her gece evinin kapısında oturup seninle konuşmaya yeltendim. Yapamadım. Kelimelerimi düğümledim. Bazı geceler senin çığlıklarını duyuyordum. Hiçbir şey yapamadım. Yanına gelip sarılmam, senin için işleri kolaylaştırmam lazımdı fakat o zaman farkına varamıyordum. Kendi parçalarımı bulmakla o kadar meşguldüm ki, bencilce davrandım. Ufak bir oyun yarattım kendime. Saklandığım yerden hiç çıkmadım... Ben--''
Clem, ''Üzerine geldim. Tamam, üzgünüm. Bak gerçekten üzgünüm. Seni yalnız başına bırakmam acımı güçlendiriyordu. İşlerin içinden çıkamıyordum. O duyduğun çığlıklar var ya? Hiç azalmadı. Her geçen gün daha da arttı. Başa çıkamamaya başladım. Uykusuz kaldığım gecelerde sana bir şeyler yazıyordum. Gönderecek bir adresim yoktu. Çaresizliğin içinde kayboldum. Seninle aynı labirentte kaybolmayı buna yeğlerdim.''
Eliz konuşmaya devam etti. ''Ben, bir kaç kere annemin mezarını ziyaret ettiğimde seni gördüm. Karşına çıkamadım. Bir iz bırakmak istemedim.''
''Beni gördün ve yanıma bile gelmedin mi? Kahrolmuştum Eliz! Ben aynı anda iki kişiyi kaybettim. Aynı zamanda. Hiçbir şey yapamamanın verdiği o iğrenç duygu beni mahvediyordu. Ve sen, sadece bir kez olsun yanıma gelebilirdin.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Oyun(girlxgirl)
Teen Fiction''En güzel anılarımı sende bıraktım ben. İstediğim zaman ulaşabilmek için. O narin ellerinin üşümesine imkan vermeyeceğimi söylemiştim, bırakma ellerimi. Dokunuşlarını ve gülüşlerini seviyorum. Ağlayışlarını da nedenleri kadar seviyorum. Öpüyorum...