Ölü ya da diri, ne farkeder?

128 10 0
                                    


Eliz, soğuk zeminde duran ölü bedeninin kazınmasını umarken gözlerini açtı. Burnuna çarpan ilk şey şampuan kokusu oldu. Saçları ve vücudu kuruydu. Koltuktan yavaşça doğrularak ayağa kalktı. Mutfak zemininde ilaç kutuları ve viski şişesi yoktu. Ev toplu ve sıcaktı. Ölmüş müydü? Yoksa ölmeden önceki son rüyasını mı görüyordu? İntihar girişiminin hiçbir etkisi yoktu üzerinde. Ne bir baş dönmesi, ne de bir mide bulantısı... Fiziksel olarak hiçbir şey hissetmiyordu. Gücü yerindeydi. Banyoya gitti. Burası da topluydu. Bira şişeleri yoktu. Yerler ıslak değildi. Küvetteki su boşaltılmıştı. Havlular, şampuanlar her şey yerine özenle dizilmişti. Evinin odalarını tek tek gezdi. Hiçbir iz bulamadı düne dair. Dünün yaşanmamış olma ihtimalini aklına getirdi. Fakat yaşanmamış bir şeyin bu kadar net bir bir şekilde hafızasında yer tutması şaşırtıcıydı. Birisi Eliz'in ne yaptığının farkına varıp eve mi gelmişti? Düşünceleriyle savaşmak onu sinirlendiriyordu.

Somut bir şeyler bulmak adına yukarı çıktı. Merdivenin kenarında duran aynada kendisini izledi. Acınası gözlerle bakıyordu kendisine. İlaçları yutuşuna, viski bardağını kafasına dikişine... Bunu yaptığına inanmak istemedi bir an. Afallamış bir şekilde merdivenlerden indi. Ceyhun'u ya da bir başkasını arayıp bu olayla alakalı hiçbir şey soramazdı. Kendisine saklayacaktı. Hayatına saçma bir ayrıntı daha eklenmişti.

Tüm bu yarım kalmışlıklardan, umutlarından, acılarından, aşkından, çabalayışlarından bıkmıştı. Yarım kalmak zorunda mıydı başladığı işler?

Sessiz bir ortamda yaptığı saçmalığı sorguluyordu. Neye dayanarak intihar etmişti? İntihar etmesinin geçerli bir sebebi var mıydı?

İntiharın geçerli bir sebebi olabilir miydi? İnsan, ruhunun öldüğünün farkına varınca mı öldürüyor bedenini, yoksa can çekişen ruhunu hayatta tutabilmek için mi?

Bir ses böldü düşüncelerini. Tanıdık bir ses. Ondan uzaklaşmış, unutmak istediği bir ses.

''Eliz?'' kafasını çevirerek sesin kaynağına odaklandı. Gözleri kitlendi. Eskisi gibi, eski şehvetiyle bakamıyordu o yüze.

''Clem?'' Clem bir nefes aldı, kafasını eğerek üfledi nefesini yere doğru.

''İntihar? Gerçekten mi? Sen bu musun?''

''Sana bir cevap vermem gerekmiyor.''

''Doğru. Cevaplarını istemiyorum zaten. Seni hayatımda istemediğini söylemiştim, bu hala geçerli ama senin hayatta olmamanı istediğimi söylemedim sana. Kendine bunu yapma. Kendin için, yaşa. Ölümün kendi ellerinden olmasın.''

''Hayatımın içine sıçıp çekip gittiğin yetmemiş gibi bir de bana akıl mı veriyorsun? Git buradan. Bir daha da gelme.''

''Bir daha gelmeyeceğim. Şimdi de gitmeyeceğim. Sana söylemek istediklerim var.''

''Benim duymak isteyeceğimi nereden biliyorsun?''

''Babanla ilgili.'' Eliz'in suratında istemsizce bir kararsızlık oluştu. Belki de şaşkınlığı gizleniyordu böylelikle.

''Kendinle ilgili söyleyeceklerin... Bunları geçtin de... Konuyu babama nasıl çekebilirsin? Adam öldü.''

''Eliz lütfen sadece dinle. Bak burada fazla kalmak istemiyorum.'' Eliz konuşacak gibi oldu. Clem onun önünü keserek cümlelerini sürdürdü.

''Ayrıntıları geçiyorum. Benim odamda bir kaç kağıt bırakmışsın. Bana yazdığın bir mektup olarak düşündüm ama değildi. Bir adamın hayatından bir kesit. Yanlışlıkla odamda unuttuğunu varsayıyorum. Artık ne haltlar yiyorsan, izlerini benim evime taşımışsın. Kağıdın üzerinde bazı notlar vardı. Kelimeleri çevirmeye çalışmışsın ama bunu neden yaptığını anlamadım. Tamam karışık bir yazı stiliydi. İbranice kelimelere yer veriyordu fakat orjinal metin Türkçe. Sadece harfler karışık yazılmış. Sanki bir şifre gibi. Bir kaç cümleyi bulunca, gerisi su gibi akıyor. Her neyse. Ben bulduğum şeyleri sana anlatmayacağım. Bunları benden duyma, kendin oku.''

Clem, kağıtları Eliz'e uzattı.

''Ben bulduklarımın doğrusunu yazdım. Bunları lütfen ben gittikten sonra oku. Hatta daha sonra. Şuan buna hazır olduğunu düşünmüyorum.''

Eliz'in içinden kağıtları incelemek geliyordu ama karşısında Clem duruyordu. kağıtları koltuğun üzerine bırakıp ayağa kalktı.

''Hayatımdaki belirsizliklerin temel kaynağını oluşturan kadın, bana yardımcı mı oluyor?'' dedi Eliz.

''Konuyu buraya getirme.''

Eliz iki elini de kendi ensesine attı. Hararetini gidermeye çalışıyordu.

''Clem, sana uzun cümleler sarf etmeyeceğim artık. Önce teşekkür edeyim, bu kağıtlar ya da yaptığın çevirmenlik için. Teşekkürler.''

''Daha fazla cümle sarf etme. Ben yapmam gerekeni yaptım ve gidiyorum.'' Eliz bir şey söylemedi Clem'in bu sözlerine. Clem kapının kolunu çevirdiğinde ekledi sadece ;

''Kendi hayatındaki belirsizlikleri de çözmelisin artık. Kendin için, bunu yap.''

Clem bir şey demeden çıktı dışarı. Eliz kapıyı kapattı. Kağıtları eline alıp okudu.

Hayatının domino taşları gibi düşüşünü izlerken, yeni taşlar inşa ediliyordu. Belirsizlik kalmayacaktı artık. Elindeki kağıt parçaları Eliz'i dehşete düşürürken, bazı şeyleri netleştiriyordu. Titreyen elleri, düzensizleşen nefesi... Olduğu yere çöktü Eliz. Bakışları bir duvara kitlendi. Dolan gözleri, kursağına takılan çığlıkları...


Kırık Oyun(girlxgirl)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin