Clementine uyanmış, Yatağın içinde oturuyordu. Arada bir kafasını Eliz'e çeviriyor; saçlarını karıştırıyor, masum öpücükler kondurup geri çekiliyordu. Rüya görmüyordu. Her şey gerçekti. Eliz'in varlığından duyduğu kıvancı gülücüklerine yansıtıyordu. Karnının guruldamasıyla birlikte ayağa kalktı. Kahvaltı hazırlamak istemiyordu. Sütlü kahvesini yapıp, bir kaç parça galeta aldı. Televizyonun karşısına geçti. Youtube'dan, Elliott Smith - Between The Bars şarkısını açarak sesini kıstı. Kahvesini yudumluyor, galetasından ısırıklar alıyor, müziğe kulak veriyordu.
Eliz şarkıyı mırıldanarak merdivenlerden aşağı indi.Üzerinde askılı bir badi, altında da külot vardı. Clem'in yanına oturarak başına göğsüne yasladı. Bir süre öyle beklediler.
Eliz Clem'e bir kase dolusu meyve hazırladı. Clem koltuğa uzandı. Eliz klimayı açarak soğuk havanın vücuduna üflemesine izin verdi. . Clem'in ayaklarının ucuna oturup televizyondan çizgi dizi kanallarını karıştırdı. Yabancı bir kanalda ''Sofie'nin Dünyası'' adındaki çizgi filmi görünce durdu. Bu Clem'in favorisiydi. Yüzünde hafif bir tebessüm oluştu. Serinliğin verdiği rahatlıkla, uykuya dalmıştı. Eliz Clem'in kucağından düşmek üzere olan meyve tabağını alıp mutfağa götürdü. Sandelye çekip oturdu. Meyveleri büyük lokmalar halinde ağzına alıyor, yavaşça çiğneyip yutuyordu. Elini saçlarına götürüp düşünceleriyle boğuşmaya başladı. Telefonunun gürültülü sesiyle sıçradı.
''Alo?''
''Eliz, barda kavga çıktı. Bir adam-''
''Beni mi sordu?''
''Evet. - ''
''Bekle dışarı çıkacağım.'' Eliz verandaya geçip sallanan koltuğa yayıldı.Gerginlikten, hızlı fakat küçük açılarla ileri geri sallanıyordu.
''Devam et.''
''Anlatmaya nereden başlayacağımı bilmiyorum.''
''En başından.'' dedi Eliz. Gerilmişti.
''Gece. Saat 3 civarlarında. Bir adam geldi. Orta boyluydu. Sivri yüz hatları, dikdörtgen ve küçük camlı gözlükleri vardı. Bara girdi. O girdiğinde ortalık sessizleşti. Sanırım onu tanıyorlardı.''
''Herkes onu tanır.''
''Ben tanımıyorum. Siyah bastonunu iki eliyle, ayaklarının tam ortasında tutuyordu. Sadece aksesuar olarak kullandığını düşünüyorum, yürüyüşü düzgündü. Siyah takım elbisesinin içinde gri bir gömlek vardı. Papyon takmıştı. Seninkine benzeyen.''
''Benim papyonum o. Sağ alt köşesinde kırmızı bir leke olması gerekiyor. Dikkat ettin mi?''
''Hayır. Barı gözleriyle aradı. Ceyhun'u arıyordu sanırım. Beni görünce güldü. Sırıtarak yanıma geldi.''
''Ceyhun bardayken senin yanına mı geldi?'' Eliz kısık sesle küfür etti.
''Ceyhun dün yoktu. Midesini üşütmüş sanırım.'' Manolya Eliz'den cevap bekliyordu. Eliz ses çıkarmayınca devam etti. ''İngilizce bir şeyler fısıldadı ama hızlı konuştuğundan anlamadım. Sonrasında yavaşça tekrar etti. Bekle not etmiştim.
'Senin arkadaşın, Eliz, Neden artık benimle konuşmuyor? Onu beklediğimi biliyor. Ona yapması için yeni bir iş vereceğim. Meşgul olamaz bir çok şeyi bildiğim gibi bunu da biliyorum. Bara geldiği zaman ona Ceyhun'un bu sefer çok hasta olduğunu söyle. İyi bir şekilde dinlenmeye ihtiyacı var. Emin değilim ama ah tabi eğer bunları dediğimi duyarsa beni görmeye gelir. Belki arkadaşına da bir kase sıcak çorba yapar.
Son cümlesinden sonra eliyle saçlarımı geriye doğru taradı. Paniklediğimi anlamaması için gülümsedim. Arkasını döndü. Masadakileri kaldırdı ve kendisi oturdu. Daha sonra onların hesabını ödedi. Benden bir margarita istedi. İçkisini getirdiğimde kalkmıştı.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırık Oyun(girlxgirl)
Teen Fiction''En güzel anılarımı sende bıraktım ben. İstediğim zaman ulaşabilmek için. O narin ellerinin üşümesine imkan vermeyeceğimi söylemiştim, bırakma ellerimi. Dokunuşlarını ve gülüşlerini seviyorum. Ağlayışlarını da nedenleri kadar seviyorum. Öpüyorum...