8 Manyak Tanrıça

60 10 8
                                    

"Deniz suyu?"

"Şu insanların tuvaletini yaptıkları sıvıdan bahsediyor."

"Öğk."

"Gerizekalılar sizi aydınlatmıştım ya ben. Bu şeye tuvalet yapmıyorlar. Temiz bir sıvı."

"Yaşın kadar konuş Seohyun."

Hyoyeon kabı kızların elinden alıp sahile doğru yürümeye başladı. Elini tam denize sokacaktı ki Sunny'nin çığlığıyla durdu.

"BOKLU O ŞEY!"

"Kapa çeneni Sunny. Bir an önce defolup gitmek istiyorum şu Dünya'dan."

Hyoyeon arkasını döndüğünde 7 kız başında dikilmiş onu izliyordu.

"Sabııır! Ne bakıyorsunuz şu kabı doldurabilmem için yardım etmeniz gerek."

Tüm kızlar Hyoyeon'a yardım için çömelirken Tiffany bir tırnaklarına bir de kızlara baktı.

"Ah, üzgünüm. Tırnaklarım sizden daha önemli."

"Tırnaklarını teker teker kırınca da böyle diyebilirsin umarım."

"Seni pis katil."

Söylenerek çömeleseye kadar kabı doldurmuşlardı. Tek sıkıntı, şimdi bunu nasıl kaynatacaklardı?

"Kaynatacak yer bulmamız gerek."

"Şaka yapıyorsun, biz de ateşi popomuzdan çıkarmayı düşünüyorduk, Sooyoung."

Sooyoung, Yoona'ya göz devirirken Taeyeon ileride gördüğü lokantayı işaret etti.

"Rica etsek orada pişirirler mi?"

"Şansımızı deneyelim."

8 kız hızlı hızlı lokantaya girdiklerinde lokantanın patronunu durumu yalan söyleyerek anlattıklarında adam garip bir şekilde izin vermişti. Normal olmadığı belliydi. 10 dakika boyunca kaynattığında teşekkür edip çıktılar. Bu bölüm çok kolay olmuştu.

"Ee?"

"Kağıdı çıkar, kağıdı."

'Kabı ortanıza koyun, el ele tutuşun, gözlerinizi kapatın ve sihirli sözcükleri söyleyin. Pasiyeritoyus Bicokiyetius.'

Yazılanları teker teker uyguladıktan sonra hiçbir şey olmayınca hepsi yeniden gözlerini açtı. Ortada tırnaklarıyla uğraşan bir adet Tiffany vardı.

"Tiffany, dayak yemeden elimi tut."

Hyoyeon'un uzattığı elini tuttuktan sonra kelimeleri söylediler. Hepsinin vücudu mavileşmeye başlayınca geri dönüyor olduklarını fark etmişlerdi.

Gözlerini açtıklarında karşılarında onlara bakan insan dışı varlıkları gördüler. Fakat renkleri, maviden griye dönüyordu.

"Sonunda geldiniz. Bu virüs hepimizi yok edecek. Acele edin."

"Oha Plütonius! Ben şok şuan bir saniye. Sonunda evimize döndük kızlar!"

"Şimdi yapmamız gerekenler neler?"

Plütonius elindeki sprey şişesini Yoona'ya uzattı.

"O sıvıyı buna doldurun. Önce bana ve bunjilere, sonra tüm çevreye sıkın."

"İyi de bu yetmez."

"Korkmayın, bitmeyecek."

Yoona tedirgin bir şekilde şişeye sıvıyı doldurdu.

"Bir de Plütonius olacak. Salak şey ya. Şu kadarcık şey nasıl yetecek?"

Plütonius'un duymamasını umarak mırıldandı. Umduğu gibi de oldu. Daha sonra umursamaz bir tavırla üstüne sıktı. Plütonius'un rengi birden masmavi olunca tüm kızlar heyecanlandı. Daha sonra dizlerinin üstüne çöküp sıralanmış küçük bunjilere sıktı. Milyonlarca bunji olmasına rağmen hızlıca sıkabilmişti. Onu şaşırtan tek bir şey vardı. Bu şey gerçekten bitmiyordu. Milyonlarca kez sıkmasına rağmen hala aynıydı. Kendi kendine sövdüğü Plütonius'dan özür diledi.

Tüm gezegene sıkma işlemi bitince grileşmeye başlayan gezegen tekrardan masmavi olmuştu. Tüm bunjiler 8 kızı tanrıça olarak seçmişti. 8 tane manyak kızı tanrıça seçen bunjilerden ne beklenirdi, orası ayrı konu. Eskiden hiçbir işe yaramayan kendi halindeki kızlar şimdi tanrıçaydı. Uykudan başka bir şey bilmeyen Taeyeon, mantıklı olduğunu sanan Sooyoung, her şeyi yanlış anlayan Yoona, süsüyle kafayı bozmuş Tiffany, kızlara sahip çıkmaya çalışan anne Hyoyeon, yaşı küçük aklı büyük Seohyun, kendi hallerinde olan Sunny ve Yuri şuan tanrıça olmuştu. Onlar Plütonius'un 8 güzel tanrıçasıydı.

Eveet, mantığa dair bir şey olmayan, konusu saçma sapan olan, 5 bölümlük kısa hikayem burada son bulmuştur jsmwvqödvwörbdçfjcs
Saygılar...

We Don't Belong Here | snsdHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin