# 1. Bölüm #

61.4K 707 15
                                    

Uçaktan indiğimde her yerim ağrıyordu. Baş ağrım azmıştı ve gözlerimi açamıyordum. Eve gidip bir güzel uyumalıydım. Yarın kahvaltı için ailemle buluşacak sonra da kız arkadaşlarımla alışverişe çıkacaktım. 

Bu yüzden hemen ilk gelen taksiye atladım ve yeni evimin adresini verdim. 

Camdan dışarıya baktığımda burasının hala eskisi gibi olduğunu gördüm. Kaliforniya hala canlı ve bol ışıklı bir yerdi. Barlar dolup taşıyordu ve caddeler yürümeye çalışan kadınlarla doluydu. Keşlerde büyük ihtimalle ara sokaklarda alışveriş yapıyordu.

Ne kadar büyük ve tehlikeli bir yer olsa da burası benim evimdi. Kaliforniya'da asla unutamayacağım bir sürü anım vardı.

Evin önünden indim ve taksiciye parasını uzattıktan sonra eve doğru yürüdüm. Kocaman kapısına şifreyi tuşladım. Demir kapılar hafifçe açıldı. İçeriye girdim ve tekrar şifreyi girerek kapıyı kilitledim.

Bahçe kocamandı. Her taraf yeşillikti, büyük bir çardak vardı. Çardağın altında kocaman bir yer yatağı vardı. Kendimi Prenses gibi hissetmiştim.

Bunun için gelmiştim zaten.

Melek figürlü fıskiyenin yanından geçtim ve evin kapısına anahtarı sokup çevirdim.

İçerisi karanlıktı ama ellerimi çırpmamla içerisi aydınlandı. Aynı filmlerde ki gibi koridorun ortasında yukarıya uzanan hem sağda hem solda merdiven vardı ve merdivenler ortada buluşuyor, tek merdiven olarak önüme uzanıyordu.

Avize benim özel mücevherlerimle hazırlanmıştı.

Yukarıya çıktım ve hiçbir yeri inceleyemeyecek kadar yorgun olduğumu fark edip odamı buldum. Kocamandı ve yatağı on kişinin sığacağı kadar büyüktü. Yatak kraliyet ailelerindeki gibi cibinlikle kaplanmıştı. Krem rengi bir yataktı.

Karşımda masam, üstünde de çizim kağıtlarım ve kalemlerim.

Daha fazla dayanamayarak duşa koştum ve sıcak suyun kaslarımı gevşetmesne izin verdim. Duştan çıktığımda daha iyi hissediyordum. Telefonumun masanın üstünde titreştiğini gördüğümde ofladım. Sessize almamın nedeni kimseyle konuşmak istemememdi ama merakta ediyordum.

Telefonu elime aldım. Tanımadığım numaraydı. "Alo?"

"Duydum ki geri dönmüşsün." Elim titremeye başladı ve anında terledim. Lanet herif! Hala uğraşıyor muydu benimle?

"Aşağılık herif. Senden ne zaman kurtulacağım, söyle bana!" Sesim boş odada yankılandı. İçimde büyüyen öfke vücudumun heryerini işgal ediyordu.

"Bu kadar sinirlenmene ne gerek var, anlamıyorum. Bir zamanlar seni görmem için peşimden koşuyordun." Güldü. Sarhoştu. Çok sarhoştu. Bildiğiniz kafası bir milyondu.

"Eskide kalan şeyleri açmaya ne kadar var, Jamie? Lütfen artık peşimi bırak. Senden farklı bir yol çizdim..."

"Sen benim hayatımı mahvettin, kaltak! Seni pislik orospu! Senden bu kadar nefret ederken, hala seni arzuluyor olmak beni daha da kötü hale getiriyor biliyor musun? Seni yakaladığımda eskileri hatırlatmak için sertçe becereceğim ve bana bu yaptığın şey yüzünden seni öldüresiye döveceğim. Beni bu bok çukurundan kurtaracaksın, bebeğim. Yoksa..."

Telefonu yüzüne kapattım ve pahalı telefonumu sinirle duvara fırlattım. Ellerim iki yanımda yumrukken yüzümde nefretin izleri olarak kaşımın çatılmışlığı, onu tekrar oyuna getirmek için bulduğum yolun pis bir göstergesi olan şeytani gülümsemem vardı.

************************************************************************************************************

"Paris iyi gelmiş sana." Annem kahvesinden bir yudum aldı. Hala güzel ve zamana meydan okuyan bir kadındı.

"Harika bir yer. İnsanın içi neşeyle doluyor."

Babam elimi tuttu. "Sensiz yarım kalmış gibi hissediyoruz."

Aileme çok bağlıydım. Onlar beni öldüresiye severdi ve tabi ben de onları. Hala beş yaşında bir çocukmuşum gibi beni şımartsalarda itirazım yoktu. 

"Keşke ordan bir erkek ayarlasaydın da torun hayali kursaydık." Kahvemi püskürtmemek için kendimi zor tuttum.

ÇalkantıWhere stories live. Discover now