2 yıl sonra
Jimin korkuyla geldiği evin zilini çalarak bekledi. O kadar tedirgindi ki, pijamalarını değiştirme gereği duymamıştı.
Annesi kapıyı açtığında, Jimin derin bir nefes aldı.
Jungkook o gün eve gelmemişti. Jimin'in telaşlanmasının sebebi buydu. Eğer kendi evinde de yoksa, asıl o zaman korkması gerekiyordu. Çünkü sosyal biri değildi Jungkook, gidebileceği yerler sınırlıydı.
"Hoşgeldin Jimin, içeri geç."
Jimin içeri geçip Bayan Jeon'a sordu.
"Jungkook evde mi? Bana gelmedi bugün. Merak ettim."
Annesi gülümseyip başını salladı. Neden mutlu olduğu belliydi.
"Arkadaşı ile odasında. Jimin, ilk defa arkadaşı oluyor. O kadar mutluyum ki. Onlar için kurabiye yaptım. Sen götürmek ister misin?"
Jimin, korkusunun yerini alan şaşkınlık yüzünden konuşamadı. Demek arkadaşı yüzünden gelmemişti. En azından haber verebilirdi değil mi?
Jimin Bayan Jeon'un elinden tabağı aldı.
Merdivenlerden yavaşça çıkarken, Jungkook ile arkadaş olmayı başarabilen tek kişiyi merak etmişti.
Kapıyı dinledi. İçerden ses gelmiyordu. Ders çalışıyor olmalılardı.
Kapıyı çalma gereği durmadan açtı. Gördükleri yüzünden, tabağı düşürmeden son anda tuttu.
Kapının aniden açılmasıyla birbirini sömürmeyi bırakmış olan ikili, şaşkınlıkla kapıya baktı.
Jungkook'un altındaki çocuk Jungkook'u iterek üstünden attı ve çantasını alıp kapıdan çıktı. Utandığı belliydi.
"Bu neydi şimdi? Annen ilk defa arkadaşının olması yüzünden sevinirken, senin yaptığın bu mu yani? Pekala Jungkook, sana afiyet olsun."
Tabağı masanın üzerine bırakıp hırsla evden çıktı. Kendi evine girip kapıyı çarptı. Sinirden ne yaptığını bilmiyordu.
Telefonunu çıkarıp Taehyung'u aradı.
"Taehyung, bana gelebilir misin?"