25.Bölüm

1.5K 108 50
                                    

İyi okumalar... ❤️

KAZA GÜNÜ

"Hala aramıyor pislik! Mesaj da atmadı. Bir kavga ettik, hemen unuttu beni." Lisa telefonunu sürekli açıp kapatıyordu ama Sehun'dan bir mesaj, bir arama gelmemişti.

Jennie elindeki gazozun içindeki pipetle oynarken cevap verdi. "Gelir gelir... Senin yokluğunu fark edince gelecektir."

Birden gelen mesaj zil sesiyle Lisa ve Jennie telefona yumuldular. Jennie'nin sesi heyecanlıydı. "Ne yazmış, ne yazmış?"

"Banka."

"Senin banka hesabın bile yok ki." dedi Jenni ve gözlerini devirdi.

"Ben artık zenginim kızım! Geçen hafta açtırdım." Jennie, Lisa'ya şaşkınlıkla bakarken gazozundan bir yudum daha içti.

"Kızlaarr!"

Jisoo'nun hıçkırıklı sesi salona doğru yaklaştı. Elinde telefonla geldi ve yüzü fazlasıyla endişeliydi.

"Rosé... Hastanedeymiş. Amcasına araba çarpmış."

"Ne?"

Lisa elindeki telefonu bırakıp Jisoo'nun yanına gitti. "Ne- Hangi hastane?"

"Amcası nasılmış? Rosé'ye bir şey olmuş mu?" Jennie her zamanki gibi sakin olmaya çalışıyordu.

"Bi-bilmiyorum. Şimdi Chanyeol aradı. 'Rosé çok kötü, buraya gelmelisiniz.' dedi."

***

KAZADAN İKİ GÜN SONRA

"Chanyeol, ben daha fazla dayanamıyorum. Kalbim acıyor. Yorgunum ve provalara katılamıyorum. Bu o kadar kötü hissettiriyor ki!" Rosé koluyla gözyaşı ve terle kaplı telefonu sildi. "Be-ben... Hiç iyi değilim."

"Rosé... Lütfen ağlama."

"Onu çok özlüyorum Chan. Yüzü her daim gözümün önünde. Benim yüzümden öldüğünü hatırlayınca beynim patlayacakmış gibi hissediyorum."

"Amcan senin yüzünden ölmedi Rosé."

"Hayır, her şey benim yüzümden oldu. O aptal pikniğe gitmemiş olsayd-"

"Rosé... Canım, senin gerçekten dinlenmeye ihtiyacın var. Belki uzun süre canın acıyacak fakat sonra amcan senin kalbinde güzel bir hatıra olarak yaşamaya devam edecek. O gitmedi Rosé... Her zaman yanında."

Rosé, Chanyeol'ün sözlerini duyunca daha çok ağlamaya başladı. "Böyle ağlayacaksan telefonu kapat ve uyu. Uyku sana iyi gelecektir."

"Hayır, uyursam daha kötü hissederim. Uyumak istemiyorum, her şeyi unutmamı sağlayacak bir yere gitmek istiyorum."

Kısa bir süreliğine Chanyeol'den ses çıkmadı. Rosé gözyaşlarını sildikçe daha çok ağlıyordu. Yatağına oturdu ve telefonu kulağından çekmedi.

"Rosé, ben seni 5 dakika sonra arayacağım, tamam mı canım?"

"Tamam." dedi Rosé burnunu çekmeden önce. Telefonunu yatağının öbür ucuna attı ve kendini yana doğru yatırdı. Yine ağlamaya başladı. Ağladıkça baş ağrısı şiddetleniyordu.Ama engel olamıyordu işte! Amcası onun yüzünden hayatını kaybetmişti. Ve bu yüzden dibe vurmuştu. Ona bunları kısa süreliğine de olsa unutturacak bir şey yoktu ki. İçki içemiyordu, gerçi hayatında hiç içmemişti zaten. Ama eğer yapabilseydi... Hafızasını silebilseydi...

"Ne saçmalıyorum ben?" diye bağırarak yastığını kapıya fırlattı.

Sesi çok çıkmış olmalıydı, Lisa kapıyı çaldı. "Rosé, iyi misin?"

Rosé yerden yastığı alırken kapıyı açtı. Gözlerinin ne kadar kızarık, dudaklarının ne kadar morarık olduğunu tahmin edebiliyordu. Lisa'nın çaresiz bakışı da her şeyi anlatıyordu zaten.

"Bebeğim, gerçekten iyi misin? Yani..."

"Hayır, galiba de-de-ğihh-" Rosé hıçkıra hıçkıra ağlayarak Lisa'nın omzuna yaslandı. Lisa eliyle Rosé'nin saçını okşamaya başladı ve sessizce mırıldandı. Sesi az da olsa ağlamaklıydı.

"Hepsi geçecek Chaeyoung."

Rosé'nin telefonunun çalmasıyla Lisa mırıldanmayı bıraktı. Rosé burnunu çekerek telefonunu almak için kafasını kaldırdı.

"Chanyeol arıyor. 5 dakika sonra arayacağım demişti."

"Sen konuş. İçeride bekliyorum. Jennie ve Jisoo gelsin beraber film izleyeceğiz, tamam mı?"

"Peki."

Lisa odadan çıktıktan sonra Rosé telefonu kulağına dayadı. "Alo, Chanyeol?"

"Rosé, daha iyi misin?"

Yine aynı soru... Böyle sorunca iyi olsa bile kötü hissedip ağlamaya başlıyordu işte. Neyse ki bu seferlik kendini tutup ağlamadan cevap verebildi.

"Daha iyi olduğum zamanlar vardı."

"Bana her şeyi unutturacak bir yere gitmek istiyorum demiştin, hatırladın mı?"

"Evet. Neden?"

"Şey... Ben 5 dakikadır bir arkadaşla konuşuyordum da. Kendisi özel jet pilotu. 2 gün önce Avustralya'ya gideceğini söylemişti. Bu gece seni de ailenin yanına götürüp götüremeyeceğini sordum. Gelebileceğini söyledi. Tabii sen istersen... Başkan ile de görüştüm."

Rosé az kalsın telefonunu düşürecekti. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde gözyaşlarını tutamadı. "Be-Ben... Ne diyeceğimi bilemiyorum Chanyeol. Teşekkür ederim."

"Önemli değil Chaeyoung. Sen iyi ol yeter. O halde arkadaşımı arıyorum. Yanında birisini götürecek diye."

"Sen gelmiyor musun?"

"Ha-hayır... Bir dakika, gelmem mi gerekiyor?"

Rosé yeterince üzgün olsa da yaptığı bu salaklığa da üzüldü. "Be-ben... Bilmem ki. Gel-gelmelisin bence. Ya-yani..."

Rosé, Chanyeol'un güldüğünü duydu. "Gelmeni isterdim."

"Hımm... Bir düşüneyim. Güzel bir kızla Avustralya'yı gezmek mi, bütün gün pratik yapıp terlemek mi? Karar verdim: Pratik yapmak."

"Ne?"

"Şaka şaka... Eğer ben gelirsem sadece bir gün kalabilirsin ama."

"Olsun. Yanımda Kore'den biri olsun istiyorum. Hem ailemle tanışırsın."

"Yalnız benim İngilizcem pek iyi değildir. Just hello..."

"It's okay. Endişelenme." Rosé kıkırdadı.

"Gülüyorsun. Seni güldürmek beni mutlu etti."

Chanyeol haklıydı. Rosé cenazeden beri ilk defa böyle gülmüştü. Dolu dolu ve endişesiz... "Teşekkür ederim Chanyeol. Sen çok iyi bir arkadaşsın."

"Sen de öyle. O zaman bu akşam sana konum attığım yerde görüşürüz?"

"Görüşürüz." Rosé az da olsa rahatlamıştı. Değer verdiği bir insanla , en sevdiklerinin yanına, özlediği kişinin anılarını yaşatmak için gidiyordu. Hala canı acıyordu ama artık beyni patlamıyordu. Jennie'nin sesiyle yerinden kalktı.

"Kim kimchi ister bakalım?"

Jisoo ise ona katıldı. "Tabii ki Roce!!!

*MERAK ETMEYİN HER ŞEY İYİ OLACAK.  DAYANIN ÇOK AZ KALDI...*

BİZİ BİLMESİNLER [exo X blackpink] ✓ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin