17. Bölüm SEN KAŞINDIN

409 15 2
                                    

Yaaa uzun yazamıyorum. Hiç havamda değilim (diyicemde yalan olcak çünkü üşeniyorum) ve üstelik bölümleri uzatıp sizi de Joseph'i de Emily'yi de sıkmak istemiyorum. Kısa ve öz. Ama denerim. Hepiniz benim domateslerimsiniz! Yerim ben siziiii!! :* ha bu arada ben bodrumda kavrulurken yazdım bu bölümü. Bilin değerimi. İlk bulduğum internette de dedim ki "ben bu güzel okurlarımı üzmeyeyim. İyi okumalar.

~•~•~•~•~•~••~~••~•~•~•~•~•~•~•~•

Yatağımda doğruldum ve bu gün okul olmadığı için şükrettim. Ama bir yanım hala o küstah gorili merak ediyordu.

Ona odamdan çıkmasını söylemiştim ve o da emrimi yerine getirmişti. Çok tuhaf.

Aşağıdan güzel kokular gelmeye başlayınca köy ağası gibi yatağımda oturup uykulu uykulu odamın mimarisini inceleme işinden vazgeçmiş ve merdivenlere yönelmiştim.

Mutfak Amerikan tarzıydı. Yani merdivenlerden salona indiğimde kaslı bir gövdenin yemek yaptığını görebiliyordum.

Bir an ona sarılıp sarılmama konusunda bir iç savaş yaşadım. Savaşta bir sürü kişi öldü ve çok kan döküldü. Ama mantıklı taraf kazandı.

Yanına gittim ve bir süre beni fark etmesi için bekledim. Elindeki spatula ile bana döndüğünde kaşlarımı çatmaya çalıştım. Ama çok tatlı görünüyordu. Bu yüzden hafif sırıtmakla yetindim.

"Sana gitmeni söylemiştim."

Başını olumsuz anlamda salladı. Ve işine geri döndü.

"Sen benim odandan çıkmamı istemiştin. Ben de çıktım. Ama bana 'Bu evi terk et' diye bir şey demedin. Ben de senin yüzünden koltukta uyudum ve boynum tutuldu."

^^^^

Kahvaltımızı (!) yaptıktan sonra salona geçtik(!) Onu karşıma oturttum. Sorgulama vakti.

"Sorularım var."

Rahat bir hareketle arkasına yaslandı. Ayak bileğini dizinin üstüne koydu ve sırıttı. Tanrım! Neden bu kadar küstah olmak zorunda ki?

"Sor bakalım."

"Neden bu kadar rahatsın?"

Aklımdaki soru tam olarak bu değildi. Ama olsun.

Tek kaşını kaldırdı.

"Neden olmayayım?"

"Bilmem. Belki başkasının evinde olduğun ve bu başkası düşmanının kız kardeşi olduğu içindir?"

Ses tonum fazlasıyla iğneleyiciydi. Gözlerini kıstı. İiippp. Gözlerini kıstı! Şimdi dişleri çıkacak ve kanını emip beni öldürecek! Tamam. Belki de TVD izlemeyi bırakmalıyım...

"Fazla cesursun ufaklık. Kardeşin de öyle."

Ufaklık? Biz aynı yaştaydık! Yani o sınıfta kalmadıysa.

"Neden Blake'den nefret ediyorsun ki? O sana ne yaptı!?"

Birden kardeşimi korumam gerektiğini hissetmiştim. Bir içgüdüydü. Sonuçta kan bağıyla bağlı olduğum biriydi. Kendimden sonra en yakın olduğum kişiydi. Aynı rahimde aynı zamanda yer almıştık. Ve o beni ezerek önce doğmuştu.

Joseph birden ayağa fırladı. Ben de korkuyla yerimden sıçradı. Gözleri tamamen koyu kahverengi olmuştu ve bu durum beni ürkütüyordu.

"Sen onun hakkında hiçbir şey bilmiyorsun! Nasıl biri olduğunu bilmiyorsun! Onu tanımıyorsun!"

Bağırıyordu. Ben de bağırma ihtiyacı hissettim. Onun gibi ayağa kalktım.

"O benim en güvendiğim kişilerden biri bir kere! Nasıl onu tanımıyor olabilirim? Biz onunla aynı yeri paylaştık! O benim kardeşim. Asıl seni tanımıyorum! Tanımadığım birine de doğal olarak güvenmiyorum!"

İyice öfkelendiğini görebiliyordum. Kendime ve ona lanet okurken beni sertçe itti ve popo üstü yere kapaklandım. Canım acımıştı ve gözlerimden yaşlar akıyordu.

Başını ellerinin arasına almıştı. Derin derin nefes alıp veriyordu. Daha sonra hızla kapıdan çıktı ve kapıyı sertçe kapadı. Bense uzun süre arkasından baktım...

Joseph'in ağızından

Onu oracıkta öldürebilirdim. Bunu yapardım. Tanrı şahidim yapardım. Ama bu piç Blake, kardeşine hiçbirşey anlatmamıştı kesin. Nasıl bir pislik olduğunu görmemişti henüz bakire koyun Emily. Belki de ona göstermeliydim.

Blake... O benim hayatım boyunca sevdiğim tek kızı almıştı. Ben de bunun intikamını alacaktım. Acıma yok. Vicdan yok.

Ve bu gün Emily, bana ne kadar acı çektiğimi hatırlatmıştı. Sen kaşındın masum bakire...

Büyük UmutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin