❄LİMAN❄

348 22 25
                                    

Elimdeki pamuğu kenara bırakıp,gözlerimi korkut hocaya çevirdim. Çok tuhaf bir şekilde bana bakıyordu. Şimdiye kadar çoktan kızması gerekmiyordu? Yada fırtına öncesi sesizlik gibi geliyordu. Ayağıya kalktım. O da benimle aynı anda kalktı. Tam dibimde duruverdi. Sağ tarafına gecip,gidecekken önüme geçti. Bende bu sefer sol tarafından gitmek istedigimde yine aynı şeyi yaptı. Bu sefer dayanamayıp,yüzüne baktım. Siyah gözleri sanki gecenin karanlıgında koca gökyüzünü aydınlatan yıldız gibi. Parıldıyan siyah gözlerinin icine bakmayı bırakmak zorunda kalarak ğözlerimi
Çektim. "Geçebilir miyim?" Gözlerim siyah ayakkabılarını inceliyordu.

İnce ve kemikli parmaklarını çenemde hissettim andan itabaren kafamı kaldıramıyordum. Parmakları ile çenemi sarıp,kendisine bakmamı sağladı. Gözleri öyle derinden ğözlerime değiyordu ki. O karanlık beni içine çekmiş de boğuluyor gibi oluyordum. Bir anda kaşları çatıldı. Dişlerini sıktıgını kasılan çenesinden görebilmek mümkündü. Yavaşça kulağıma yaklaşıp,sıcak nefesini zehir gibi üfledi.

"Haddini bil küçük hanım!"

Ellerini çenemden yavaşça cekip,son kez gözlerime baktı.Kapıya yaklaşıp,hızla çekip cıktı.

Kalbim,koca bir ateşin yanıyorda kimse duymuyor ya,canım öyle çok yanıyor ki... Kırıldıkça sesizligini biraz daha muhavaza etmeye devam ediyor.

....

Son ders zilinin çalması ile eşyalarımı topatlayıp, sınıftan çıktım. Gökyüzü kocaman bir giri renğe boyanmıştı. Buna eşlik eden keskin bir de rüzgar artık kış kendini belli ediyordu. Rüzğarla savrulan saçlarım tuhaf bir şekilde hoşuma gidiyordu. Bir elimle eteğimin pilesini sıkıca kavradım. Rüzğarı seviyordum. Yağmurdan daha iyi geliyordu. Kaldırımda sesizce yürüyordum. Hayatım o sıkıcı yıllardan öçünü almak istercesine daha fazla hareketli ğeçiyordu. Belkide en son isteyeceğim şey....

Yanımdaki motorun gürültülü sesi ile kafamı yanımdaki siyah motora çevirdim. Rüzgardan biribirine giren saçları üşüdüğü için hafif bir şekilde burnu kızarmıştı ve o yeşil gözlerinin
İçi kıpkırmızıydı.

"Bin!"
Rüzgardan dolayı gözlerimi kısarak ona baktım.
"Neden?" Hemen kaşlarını çattı.
"Konuşmamız gerek!" Fazlasıyla ciddi ve korktucu bakışları vardı. Yanına yaklaşıp,etegime dikkat ederek arkasına oturdum. Kollarımı sıkıca beline doladım. Motorda iken saçlarım dahada hızlı uçuşuyordu. Ve bu dahada hoşuma gidiyordu. Yaklaşık on dakika sonra bir kafeteryanın önünde durunca ikimizde indik. O önde ben arkada kafeterya'ya girdik. En köşedeki masaya gidip,camdan büğünden nasibini alan denizin hırçınca kayalıklara çarpmalarını izliyordum.
Böyle havalar fazlasıyla hoşuma gidiyordu. Havadaki o değişik kasvet farklı geliyordu. Önümdeki çay bardagını avcumun icine dogru bastırdım. Dorugun bakışları geldigimiz den beri bir an üzrimden ayrılmadı. Diğer elimde duran telefonumu açıp saate baktım. 17:00
Yarım saatir böyle oturuyorduk. Çayımdan bir yudum alıp,sesimi düzeltim.
"Ne konuşacaktın?"
Bardağında ki son yudumuda içip,yeşil gözleri ile bana baktı.
"Büğün işimiz var" yeşil ğözlerine
"Ne işi" dercesine baktım.

"Çakı,büğün bir kokteyilde birine uyuşyurucu emanet etmemiz gerektigini söyledi. Seninde olmanı istiyor."

Öfkeyle soludum.

"Gelmeyeceğim" oturduğu sandalyede bana doğru yaklaştı.
"Bunu beni takip etmeden önce düşünecektin" deyip masadan kalktı.
Yan sandalyeden çantamı hızla alıp,ona yetişmeye çalıştım. Kasanın önünde durup,parayı ödedi.
....

Yüksek sesle konuşurak motor sesini bastırmaya çalıştım.
"Burda dur!"  Dememenle yavaş yavaş durdu. Mahallenin girişinde bırakması iyi olacaktı. Motordan inip,çantamı omzuma atıp,yürümeye başladım.
"Saat sekizde hazır ol, derini'de ara konuş!" 
Arkamı dönüp,son kez orman ğözlerine bakıp,başımı salladım.

Her Şey Seninle Güzel  -ÖĞRETMENİM-Where stories live. Discover now