Merhaba, şarkıyı açıp okursanız sevinirim. 👆Keyifli okumalar...
BÖLÜM 7
"Biz beş kişiyiz belaya direnen beş kişi. "
3 ay sonra...17 eylül 2018
Üç ay... günler, haftalar, aylar geçti. Üç ay oldu belayı üstümüzden atalı yaklaşık üç ay. Tam üç ay boyunca binlerce insan çabaladı bizim için. Barış hapisten çıktı, ve şehrin ışıkları tekrar yandı. Suçsuzlar suçsuzluğunu kanıtladı. Suçlular ise cezalarını çekmeye başladı.
Sanki yeni doğmuşum küçük bir kızın ellerini tutar gibiyim, ama tuttuğum elleri birbirine sıkıca kenetlediğimden bırakamıyorum. Bakıyorum etrafa, kendimi görmek istiyorum ama aynaları görmüyorum. Sanki aynaları yok etmişler , kendimi görmeyeyim diye aynalar yok olmuş. Odamın ışığını açtığımda gardırop aynasından kendime baktım. Sanki hep dünyadaymışım ama her gecen gün ölüyorum. Gözlerim önü morlaşmış, saçlarım darmadağınık. Üzerimizden belayı atalı üç ay olmasına rağmen hala o günün izlerini taşıyorum vücudumda. Kollarımda ki morluklara baktım, izleri hala duruyordu. Barış cezaevinden çıktığında, tüm olanları öğrendiğinden beri hep hayalkırıklığı yaşıyorum. Bir süredir benimle konuşmuyor oluşu beni bu hale getirdi aslında. O gün tek başıma karakola gittiğimi kimseye söylemediğimden o dörtlü benimle bir süre konuşmadı. Barış ekremi öğrendiğinde deliye dönmüştü. Haklıydı... haklıydılar. Diğer üçlü kızgın olsada onlardan ayrı bir gün bile yaşayamazdım. Kızgınlıkları benimle konuşmalarına engel olmadı. Ama barış, konuşmamayı tercih etmişti, öylede yaptı.
Yatağımın yanındaki komidinin üzerinden telefonumu aldım Saate baktığımda 5:45 'ti. Bedenimin yoğunluğuyla tekrar uzandım yatağıma, cenin pozizyonu alıp kapattım gozlerimi. Bir oda düşünüyorum düşümde. Karanlıkda, aydınlık değil. Gözlerim kamaşıyor ama duymuyorum, koku almıyorum. Düşe kalka seçiyorum etrafımı. Gözlerim görmüyordu o an. Sonra bir bahçedeyim, etrafta rengarenk çiçekler var. Birbirinden güzel çiçekler şarkı söylüyordu adeta, dans ediyordu yaprakları usul usul. Biraz süzülüyorum çiçeklerin arasından, şebboyların kokusu geliyor burnuma. Biraz daha ilerleyince begonviller görüyordum, sonra ortancalar, küçükten büyüğe doğru sıralanmışlar. Rengarenk bir görüntüleri vardı. Çimenlerden papatyalar çıkmıştı. Begonyalar, sardunyalar her yerde. Sakız sardunyalar kaplamış her tarafı, biraz ileride her renkten yıldız çiçekleri vardı. Bir çiçek bahçesiydi burası, derin bir nefes alıp tüm çiçeklerin eşsiz kokusunu içime çektim.
Sonra tüm bu ambiyans bir anda alarm sesiyle bozuldu. Telefonu elime aldığımda watsap'a girdim. Gelen mesajlara baktığımda akın'ın beş dakika önce " ikinizde hazırlanın onbeş dakikaya kapının önündeyiz " mesajını okudum.
BINABASA MO ANG
GÜN IŞIĞI ESİRİ.
Teen FictionBir terslik vardı. Etrafta sadece ormanın ruh titreten uğultusu vardı. Damarlarımda ki kan, bu denli ıssızlığa alışkın olmadığından katran olmuştu. Gün ışığına esir olmuştuk usul usul. Orman ve gün ışığı! Bedenini bırakmak istemeyen ruhun alacak...