-1-

15K 844 1.2K
                                    

Derin'in Ağzından;

Uçaktan öküz ve ayının çiftleşmesinden oluşan bir varlık gibi inerek ve annemin Japonya'da tuttuğu eve -az daha tutmasını sağlamak için kafama terlik yediğim ev- gitmek için bir taksi tuttum. Japonca kursları ve anime -daha çok anime- sayesinde japonca öğrenmistim ama hala bazı şeyler söylendiği takdirde halk dilinde mal gibi bakabiliyordum.

Taksiye bindiğim anda tek nefeste adresi söyledim çünkü bir daha telaffuz edemeyebilirdim. Kağıda da o kadar Türkçe nasıl okunuyor onu yazmıştım. Ama işte Türkçe de Japonca da sıfır olunca fark etmiyordu.

Bir saat kadar sonra nihayet adresi tarif edebildim ve o da beni evime bıraktı.
Ama şanssızlık derecesi her zaman %100 e ayarlı olduğu için valizleri indiremeden taksi gitmeye başlayınca peşinden koşmaya başladım.

Koşarken çamura düşüp her yerim Çamur oldu ve Koşarken millete çarptığım için arkamdan küfür olduğunu düşündüğüm sesler yükseldi.
Hele bir manavdan geçerken kasalardan bir ikisini devirdim ama manav bana devirdiğimden daha fazlasını atmaya başladı. Herhalde bana attıklarını toplasam 3 günlük sebze yemeği çıkardı. Ama ben sebze sevmem! Keşke kasaptan geçiyor olsaydım diye de düşünmedim değil hani. Ama bana satır falan da atabilirdi. Bu ihtimali de düşününce iyi ki manavdan geçmişim diye düşünmeden de edemedim.

Aracı takip etmek için koşuyordum sözde ancak araç ışıklarda durmasaydi yakalayamazdim.

Valizleri arabadan indiridiğimde Taksici nın yüzü her zaman gördüğüm yüzden farklı değildi. "Bu kız neyin nesi?" Bakışı.

Bir kaç saat sonra nihayet aksilikler bitti ve eve yerleşebildim. Kıyafetlerim de vaadesini doldurdu derdim değiştirirdim normalde ama bu normal insanların yapacağı türden bir şey olduğu için bundan hiç rahatsız olmayıp yere oturdum. Zaten yarın temizleyecektim.

Normal bir şeymiş gibi elime gelen şeyi yedim. Tabi ışıklar açık olmadığı için ve bana şans denen ibne bir yerleri ile güldüğü arada elime sabun geldi ve onu yedim.
Daha doğrusu yiyecektim. Çignedim ama yutmadan geri tükürdüm. Bende ki şansla ağzım köpürür Mazallah hastane ye kuduz diye alınırdım.

Gözümü kapatıp yere yattım. Aslında yatağım vardı ama şans gibi üşengeçlik derecesi de %100 olduğu için yerde uyudum.

***

Sabah olunca telefonun titreşimi ile uyandım ve telefonu alıp duvara attım.

Ben vs. Normal İnsanlar;

Normal insanlar duvara telefon atmazlar saat atarlar.

Ben duvara bırakın telefonu, saati sehpayı bile atabilirim.

Evlat acısı çekmiş gibi olur normalde insanlar ama telefonum Nokia 3310 olduğu için pek takmadım. Tabi ki 3310 kullanmıyorum. Alarm çalıyor sadece. Her gün bir saat parcalayinca annem bana 3310 verdi al bunu Parçala dediğinden beri bunu kullanıyordum.

Kahvaltı yapmak için mini buzdolap gibi kullandığım valize baktım. İçinde beni 3 ay idare edecek kadar abur cubur vardı.
Tutku, biskrem, kekstra listesi uzar da giderdi. O kadar şey arasından kahvaltı olarak çubuk kraker seçip yedim. Çünkü abur cubur ların en az 3 ay idare etmeliydi. Yoksa yemek yapamadığım icin açlıktan ölebilirdim.

Eğer ablam burada olsaydı Özgünlüğünü kullanmasını sağlayıp her yeri bir kaç saatte temizletebilirdim. Hayallerde tabi. Öncelikle ne yapsam yapayım o kollar benimle aynı DNA ya sahip birine ait olduğundan hayatta temizlik yaptıramazdım. O yüzden el mahkum temizlikten sanki çok anlarmış gibi temizliğe giriştim. Ya da o bana.

Aradan sadece bir kaç saat geçmişti ve ben sadece yerleri silip TV yi yerleştirebilmistim. TV nin başımın üstünde yeri var.

Temizlik yaparken; üstüme çamaşır suyu dökmüş, yerleri silerken kendime süpürge ile girişmiş, paspas sayesinde ise duvara kafamı sokmuştum. Acaba ev sahibine duvarda ki kafa izini nasıl açıklayacaktım? Herhalde destan gibi bir yalanı Türkçe olarak anlattıktan sonra adam suratıma bakmadan evine geri dönerdi.

Bir altı saat daha sonra temizlik ve eşya yerleştirme merasimi nihayet ben ölümcül bir darbe almadan bitebilmişti.
Dışarıdan gelen miyavlama sesine çıktığımda küçük bir kedi gördüm. Siyah renkli, yeşil gözlüydü.

"Lan Kadife?"

Kadife benim kedim. İnsanlar siyah kedi uğursuzluk getirir derler. Ama siyah kediye bakınca kendimin kedi versiyonunu görmüş gibi olduğum için siyah kedi seviyorum.

Kediyi içeri aldım ve biraz mama verdim, sonra da uyuttum.

Kediye bakarken çok önemli bir şey aklıma geldi. Ben daha kendime bakamıyordum acaba buna nasıl bakacaktım?

Ben bu çok önemli sorunla uğraşırken annem aradı.

"DERİN!?!? NİYE AÇMIYORSUN BU TELEFONU!? BEN SENİN İÇİN---"

Telefonu kulağımdan uzaklaştırdım ve bir kaç dakika bekledim. Annemin 'ben senin için saçımı süpürge ettim' sözlerini duymak istemiyorum.

Annemin suratına kapatamazdim. Telefonumun şarjı dünden beri %5 teydi ama hala bitememişti. İbne şarj ibne şans ibne 'senin için saçımı süpürge ettim ' lafı. İhtiyacım olsa telefonun şarjı bir dakika da biter. Ama böyle anlarda hayatta bitmezdi. Bluetooth açık, ekran parlaklığı en yüksekte, WiFi, Mobil Veri açık ama şarjı bitmiyor.

Eninde sonunda -yani 15 dakika kadar sonra- ibne telefonun şarjı bitti. Zaten akşam olmuştu. Ben de formamı hazırlayıp kendimi yatağa attım.

Yarın yeni okuluma başlıyorum!

UA'DE BİR TÜRK KIZI - BNHA FANFICTION - TAMAMLANDI-Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt