1. Bölüm -Kamp

72 19 10
                                    

Tarih: 24 Ağustos 2026

*****************

Sabah güneşi yüzüme vurduğu an uyandım. Yazın sonlarında olmamıza rağmen hava oldukça serindi. Odamdaki küçük camı kapamadan önce dışarıdaki manzarayı son birkez seyrettim. Tepelikteki ormanlık alandan uzanan yol tek tük evlerin bulunduğu sokaktan bizim sitenin önündeki yola uzanıyordu.

Şehirden biraz uzak bir evde yaşamak çok hoş olmuştu benim için. Küçük bir apartmanda tek başıma yaşıyor olmuş olsam da buradaki sakinliği seviyordum. Sakindi. Nasıl olsa gün geçtikçe yeni binalar dikiliyordu arazilere. Bu da bulunduğum alanın biraz daha şehrin içine girmesini sağlıyordu. Neden boş arazileri binalarla kirletiyorlar hala anlamadım. Onun yerine ağaçlık bir alan oluştursalar hoş olabilirdi.

Camı kapadıktan sonra elime yatağın baş ucundaki komidinde duran telefonumu aldım. Birileri beni aramıştı. Kim olduğuna bakmak için ahize simgesine dokundum. Arayan Ahmet'ti. Ona geri dönüş yaptım.

"Alo Ahmet?"

"Günaydın Toprak."

"Sana da günaydın da bu saatte niye aradın beni? Kötü bir şey mi oldu?"

"Sakın unuttum deme! Bugün ekiple göl kenarında kamp yapmaya gidecektik hani?"

"Ahh! Tamamen unutmuşum. Halbuki dünden hazırlamıştım onca şeyi."

"Sorun değil. Ne kadar yoğun olduğunu biz de biliyoruz. Her neyse, yoldayız seni almaya geliyoruz."

"Ama henüz kalkmıştım."

"Olsun bekleriz seni. Hadi çabuk ol!"

Telefonu kapar kapamaz yüzümü yıkayıp üstümü giyindim. Hava serin olduğu için birkaç tane battaniye aldım. Ahmet haklıydı. Şu sıralar çok yoğundum. Üniversiteyi bitirince doktoramı yapıyordum. Profesör Yılmaz'ın da içinde bulunduğu küçük bir grupla bir tez üzerine gece gündüz çalışıyorduk. Bu tez kanser hastalıklarıyla ilgiliydi. İnsanın kök hücrelerini kullanarak tüm hastalıklara -en tehlikeli kanserlere bile- direnç gösterecek bir aşı üzerine çalışıyorduk. Haliyle de kendime hiç vakit ayıramamıştım. Fakat bu hafta büyük bir izin aldım ve Yılmaz abi -ekibin başıdır- bizzat kendisi izin verdi. Bunu hak etmiştim. 

Yılmaz abi benim babam gibidir. Ailemi küçükken kaybettiğimden beri bize o ve karısı bakmıştı. Biz dediğim de ablam Sedef. Son günlerde pek sık konuşmuyoruz. Zaten o da şehrin diğer ucunda. Bu yüzden pek vakit bulamıyoruz. Aslında o da çok meşguldür benim gibi. Kendisi boks antrenörüdür. Yurtdışına öğrencileriyle temsilen yarışmaya çıkarlar.

  *******************

Tüm eşyaları aldım ve dairemden çıktım. Apartman kapısına geldiğimde bizimkileri gördüm. Hepsi sabırsız bir şekilde beni bekliyorlardı. Sibel arka camdan sarkmış ağzında bir ot parçasıyla el salladı. Ben de karşılık verdim. Ahmet ise Hummer'ın kaputuna oturmuş, sıkıldığını belli eder bir ifadeyle benim gelişimi izliyordu.

"Üzgünüm çadırı bulmam uzun sürdü."

Ahmet:" Hani her şeyi akşamdan hazırlamıştın?" diyerek pişkin pişkin sırıttı.

7. KİTLESEL YOK OLUŞ #KAWhere stories live. Discover now