7. Bölüm

456 53 12
                                    

Selamünaleyküm,

Bayramın 3. ve son günü de geldi çattı ve gidiyor; sizi haftanın son bölümüyle baş başa bırakıyorum. :)

__________

KARA MALMUK

Han olmak büyük bir sorumluluktu. Sırtında onca insanın yükünü taşımak kolay değildi ve kesinlikle tatlı bir şey de değildi. Annesi eskiden, "Başka insanın cesedini taşımak zordur." demişti. O zamanlar anlamamıştı ama han olduktan sonra sözün manasını idrak etmişti.

Fakat Malmuk, yüzyıllardır hiçbir Han'ın yapmadığını yapmıştı; üzerine sadece Kara Kurtların değil, tüm doğu halkının sorumluluğunu üstlenmişti. Gök Hanlığın halkları parçalanıp, bölünmüştü. Malmuk ise onları yeniden bir çatı altında toplamak istiyordu. Gök halkları sürü halinde yaşarsa hayatta kalabilirdi, başka türlüsü mümkün değildi.

At sırtında günler günleri kovalarken bunları ve fazlasını düşünüyordu. Lakin ister istemez aklı oğlu Bagatur ve yeğeni Ilduz'a da gidiyordu. İkisinden da hala bir haber yoktu. Birkaç gün önce bu iki deli genç, atlarına atladıkları gibi ortadan kaybolmuşlardı. Oysa güne oldukça iyi başlamış, askerlerini denetlemek için heyecanla talim bölgesine gitmişti.

"Kurtlar gücünü sürüden alır! Yalnız bir kurt ölüme mahkûmdur. Her şeyden önce, her biriniz sağınızdaki adam için savaşacaksınız. Dağılırsanız, düşerseniz ve yalnız kalırsanız ölürsünüz!" demişti, Kara Malmuk. Uzun zamandır ordusunun talimlerini izlemiyordu ve o gün bir baskın yaparak teftişe gelmişti. Sözleri savaşçılar arasında, kalkana gelen bir kılıç darbesi etkisi bırakmıştı adeta.

"Başkomutan Yirgen!" dedi, sert bir tavırla. Yirgen, Kara Han'ın en akıllı ve en güçlü komutanıydı. Üstelik çocukluktan kalma bir pusat arkadaşıydı.

"Bagatur nerede? Şuan bozgun taliminde kendisinin de olması gerekiyordu." diye sordu.

"Henüz kendisini gören hiç olmamış, Han'ım. Ahırlara da uğramamış, bildiğiniz üzere her sabah atıyla ormanda bir gezinti yapardı.'' Diye cevapladı Yirgen.

"Görüldüğü vakitte yanıma gelsin... Orduyu da daha iyi görmek istiyorum komutan. Bir sırtlan gibi değil bir kurt gibi savaşsınlar.''

"Derhal talimleri sıklaştıracağım Han'ım.''

Kara Malmuk hızlı ve sert adımlarla talim alanından ayrılmıştı. Düşünceli bir duruşu vardı. Belli etmese de aklı, oğlu Bagatur'da kalmıştı. O hırslı bir çocuktu biraz da burnunun dikine giderdi. Kara Han'ın kendisi de çok hırslıydı, bu yönüyle Bagatur babasına çekmişti. Düşüncelerini biraz dağıtmak için Kara Divan denilen ve Han'ın tek başına her türlü kararlar aldığı, birçok kitabının da bulunduğu odaya doğru ilerlemişti. Malmuk'un en büyük zevklerinden biri minyatür sanatıydı. Kara Divanda da sık sık minyatürler çizerdi.

Odadan içeri girer girmez hemen yeni bir sanata mühür basmak için işe koyuldu. Fırçaları ve batıdan gelen boyaları ustaca kullanıyordu. Güneş tam tepeye gelene kadar çizimiyle alakadar oldu, bir an için bile başka bir işe yönelmedi. Uzun çizimler sonucunda da sanatını bitirdi.

Minyatür tasvirinde iki çocuk vardı, biri kız biri erkek. Ormanın içinde bir gölet kenarında oturan çocuklar... Erkek olanın üzerinde kara bir kaftan, kızın üzerindeyse içinde doğanın her rengini barındıran bir elbise vardı. Göletin ortasında bir kaya parçası bulunuyordu ve bu kayanın üzerindeyse heybetli, dik duruşlu bir kara kurt konuşlanmıştı. Malmuk, renkleri öyle güzel işlemişti ki minyatürün içerisindeki varlıklar adeta canlanacak gibiydi. Uzun süre bu çizime baktı, bakarken kımızından birkaç yudum aldı. Beklediği haber de ondan sonra geldi.

Yir-Sup Efsanesi 'Kurtların Savaşı'Where stories live. Discover now