3- ZÜRAFA SOKAK

418 45 22
                                    

Gülriz son müşterisinin giyinip çıkmasını beklerken aklında kedisi İskender vardı. Zorlasa da bir türlü sabah evden çıkmadan önce hayvanın yemini koyup koymadığını hatırlayamıyordu.

Eğer unuttuysa başı belada demekti Gülriz'in. Zira hayvan aç kalınca agresifleşiyor ve karnını doyurduğu ilk andan sonra 'yaptığını unutmadım ' dercesine tırmalıyordu Gülriz'i.

Canının çok acıdığı söylenemezdi ancak kedi yüzünü çizerse işin rengi değişiyordu. Zaten gençliğine dair güzelliğinden hiç eser kalmamıştı bedeninde; bir de üzerine yara bere eklenince işleri hepten azalıyordu.

Oysa en azından 1 sene daha çalışmak istiyordu. Sonra tıpkı diğer kadınlar gibi o da bırakacaktı bu işi, emekli olacaktı. Aslında çoktan ayrılması gerekti bu genelevden ancak herkes gibi değildi Gülriz.

Önceki yıllarda sık sık bir adamın kapatması olup aylarca ortalarda görünmemiş; adamlar ondan sıkılınca da yeniden yuvasına dönmüştü.

O sıradan bir fahişe değildi elbette. Vergiye tabi, belgeli, izinli ; devlet tarafından korunan yasal bir işçiydi.

Bu yüzden ansızın çekip gidişleri sorun oluyor yüzüne iğrenerek bakıyormuş gibi görünürken salyasını akıtmaktan geri durmayan resmi kişilere hesap vermek zorunda kalıyordu.

Aylarca evlerin birinde bir boşluk açılmasını bekliyordu. Elindeki üç kuruş da bitene dek amaçsızca geziyor en sonunda.

Parası bitince mecbur kalıp kendi adına çalışıyordu. Gülriz sevmiyordu serbest iş yapmayı.

Evden çıkmak zordu, başka bir eve gitmek de...Pazarlık yapmak, yeni neslin hiç öğrenemediği tuhaf fetişleri, tüm gecesini ondan isteyen alemciler, keşler, kafası dumanlılar ...Oteller desen çoğu basık ve pislik içindeyken. Yanında geldiği çoğu iktidarını yitirmeye başlamış adamları uğraşsa da memnun edememek de zordu işte.

O buraya aitti. Bu sokağın insanıydı. Başka yerlerde ne çalışmak ne yaşamak istemezdi . Bir çoğuna tuhaf gelse de bir zamanlar ünlü Mama Matild'in kızlarından biri olmak ona yetiyor da artıyordu bile.

Kedisi İskender, Cibali Kapı'nın ardındaki yeşil boyalı eski evi ve cüzdanındaki hayat garantisi vesikası Gülriz'in sahip olduğu ve korumak istediği yegane şeylerdi. Fazlasını hiç istememişti. Hiç düş kurmamıştı. Aslına bakılırsa Gülriz bu işi yapmadan önce bile hayal kurduğunu hatırlamıyordu.

O kendini bildiğinden bu yana hayatın ona sunduklarına razı olmuştu. Bir tek isteği olmuştu bunca sene içinde. Tek bir istek,tek bir hayal! O da gerçek olmamıştı ki; istediği anda bile geri çevrileceğini biliyordu.

Dün gibi aklındaydı isteği . Eski patronu Tonyalı Reşit çok sert çıkmıştı ona. Adamın nefesi sigara ve mentol kokardı hep. " Kerhanede bebek mi olur! Babası belli mi? Değil! Dostun olsa neyse! Al götür ver diyeceğim. Aklını başına al." demişti ona. "Her piçi beslemeye kalksak!.."

Gülriz mecburen devlete vermişti yavrusunu. Ona göre babasının kim olduğunun önemi yoktu ki! Güzeldi bebek. Güzel kokuyordu içinde doğduğu pisliğe rağmen ve sadece bir kaç kez görebilmiş olmasına rağmen çok güzel gülümsüyordu.

3 gün tutabilmişti onu kollarında. 3 gün neredeyse hiç uyumadan ezberine katmaya çalışmıştı yüzünü. Nişastalı su vermişti acıktığı zamanlarda.Aslında süt versin isterdi ama evin eskilerinden Sümer ablası izin vermemişti." Daha zor olur böylesi, bırak o seni tanımasın sen de onu ." diye engellemişti onu.

Sıkkınlıkları yüzlerinden okunan 2 memur gelmişti sonra Zürafa Sokaktaki eve. Ellerinde dosyalar ve siyah kaplı çantalar vardı. Uzun uzun bir şeyler anlatmışlardı ona. Sanki bilmiyormuş gibi içinde bulunduğu şartların bebek için ne kadar tehlikeli olduğunu söylemiş ve durmaksızın 'En doğrusu bu 'demişlerdi .

ZİNCİRSİZWhere stories live. Discover now