26

3K 159 8
                                    

"Bu saldırı durduk yere olamaz." Dedi Yavuz Yarbay.

Haklıydı, terör örgütü Türklerin sınır ötesindeki bağımsız bölge hareketlenmesine karışmasını istemediği için böyle bir saldırı gerçekleştirmişlerdi, uyarı olsun diye. Azra kaşları çatık dinlerken konuştu.

"Zaten durduk yere değil komutanım, Aziri uyarıyı almamız gerektiğini söyledi."

"Tampon bölge yapılanmasında bölgeye girmemizi istemiyorlar." Dedi Nihat ekleyerek. Azra onaylarcasına kafasını sallarken Yavuz yarbay kendinden emin duruşundan ödün vermeyerek konuştu.

"Hata ettiler." Dedi. "Korkacağımızı düşünerek hata ettiler."

Ayağa kalkarken diğer askerler de kalktı onunla birlikte.

"Bayrak asmaya çalışacakları ilk hedef kuma köyü. Sınır dışında, vatana 30 kilometre uzaklıktaki türkmen köyü. Tezkerenizi hazırlayacağım, onlara bu saldırıdan korkmadığımızı gösterin aslanlarım."

Bağırdı hepsi bir ağızdan.

"Emredersiniz komutanım!"





Tim sivil halde köyün durumuna bakmak için sınır ötesine gider. Amaçları silah sesi çıkartmadan bölgeyi kontrol edip vatana geri dönmek. Kuma köyü küçük bir köydü. Yüz kişi vardı hemen hemen, tabi sınır ötesinde Türkmenler pek sevilmediği için seçmişlerdi özellikle bu bölgeyi şerefsizler. Köy meydanında olan halka doğru yürürken insanlar korksa da belli etmeden onlara bakmaya çalıştı.

"Selamın aleyküm." Dedi Burak önde ilerlerken. O sırada bir kaç kişi ayağa kalkmış kafasıyla onaylamıştı.

"Ve aleyküm selam." Dedi aralarındaki en yaşlıları ve devam etti.

"Siz kimsiniz?"

Ciddiyetle konuştu Burak.

"Türk askeriyiz biz amca." Dediği anda dedenin gözleri parlarken gülümsedi.

"Sefa getirdiniz aslanlarım! Hoşgeldiniz!" Titrek elleri Burak'ın omzuna umutla tutunurken gülümsedi.

"Amca, durumunuz nasıl?" Diye sordu şefkatle Burak. Yaşlı adam ise elini yavaş yavaş çekerek etrafını gösterdi.

"Baksana etrafına oğlum, büyük büyük dedelerimizden kaldı bu topraklar. Şimdi de bizi istemiyorlar. İnsanlarımız her gün korkuyla yaşıyor, her geçen güne şükrediyor sağ salimiz diye. Ölülerimizin bir mezarı bile yok, izin yok yaşamamıza asker oğlum. Ben yıllar geçirdim buralarda, ama böylesi, böylesine canilikler yaşamadım. Yaşamış adamım ben oğlum, ama çocuklarımız var. Onların suçu günahı ne?"

Burak gözlerinin içindeki acıyı gördü bu yaşlının. Kafasındaki her bir ağarmış telin birer tecrübeye dayandığını gördü, o an karar verdi işte. Her ne pahasına olursa olsun, bu güzel insanları koruyacaktı.

"Köyü boşaltacaksınız amca." Dedi Burak. "Bu süreçte şu an bu en iyisi olacak."

O an arkadan bağırdı birisi.

"Biz doğduğumuz toprakları bırakıp gitmeyiz komutan!"

"Korkak değiliz Allah'a şükür, bu toprakları sizin kadar bizim de korumamız namus vazifesi."

Azra ise kafasını kaldırmış konuşan insanlara bakıyordu gururla, diğer askerler de öyle. İşte Türk insanı, nerede ne olursa olsun cesurdu. Vatanının her bir karışına aşıktı!

"Duydun asker oğlum, biz burayı bırakmayız."

Burak gururlanmıştı ama bu insanların yapabileceği bir şey de yoktu ki. O caniler öldürürdü onları.

Vatan UğrunaWhere stories live. Discover now