Köylerde Geçen Olaylar Şehir Efsanelerinden mi İbaret?

2.8K 37 8
                                    

Samsun'un bir ilçesinin köyünde geçen yaşanmış olaylardan bir kesit...

1977 yılının yaz mevsimiydi. Çok geniş bir aileydik ve yakın komşularımız ile birlikte şen şakrak sohbet eder, sabah yediden itibaren yaz sıcağının altında çalışmaya başlardık. İç ısıtan sohbetlerimiz ile neredeyse kırk derecenin altında zamanın ne kadar hızlı geçtiğini anlamazdık. Tüm öğünleri birlikte yer, akşamları da evimizin balkonunda tütün dizmeyi iple çekerdik. Tüm köy halkı da kendi evlerinin balkonunda sohbet eşliğinde tütün dizerdi. Köyün delikanlıları ise toplanıp köyde tur atarlardı. Yetmiş yedi senesinin imkânları oldukça kısıtlı olduğu için köyün merkez noktalarına ışık yerleştirmişlerdi. Bu noktalarda genellikle çocuklar top oynardı. Fakat birçok kez zıpır çocuklar karanlık kısımlarda yer alan bahçelere girip macera yaşamak istedikleri için onları zor zapt ediyorduk. "Yatsıdan sonra tenha yerlere gitmeyin, cin çarpar!" uyarılarını pek dikkate almayan haşarı çocukları engellemek için köyün askerden gelen delikanlılarından birinin onlara göz kulak olmasını rica ettik. Genç, ricamızı kabul etti ve köy evlerinden birinin arka bahçesine geçen kısma yakın tarafta beklemeye koyuldu. Tek değildi, arkadaşlarıyla sık sık orada dururdu ki onun için değişen tek durum ışığın altında bulunmamasıydı. 

Bir akşam her şey rutin ilerliyordu. Halam uyumak için evin alt katına geçti. Biz de balkona çıkıp tütünleri dizmeye başladık. Çocuklara göz kulak olan genç ise bu akşam yalnızdı, ayakta sarma sigara içiyordu. Yaklaşık üç buçuk dakika sonra sigarasını söndürüp telaşla kapkaranlık bahçeye doğru koştu.

"Refika Teyze, nereye gidiyorsun?"

Gencin sorusu uzaktan duyulduğu için pek net anlaşılmıyordu, fakat Refika ismini duyduğumu düşünüyordum.

Balkondakilere "Refika mı dedi o?" diye sordum. 

Hepsi şaşkın bir yüz ifadesiyle "Evet, ama halandan mı bahsediyor o?" tarzında söylenmeye başladı. 

"Karanlıktan halamı gördüğünü sandı herhalde, hangi aklı başında insan zifiri karanlıkta bahçeye inebilir ki? Geçen yaz iki metre yılan gördü annem." diye devam ettim. 

Ağabeyime durumu haberdar etmek istedim, fakat onlar da babamla çeşmeye çıkıp su almaya gitmişti. Çaresizce tütün dizmeye devam ettik. 

On dakika sonra genç delikanlı çığlık çığlığa bizim olduğumuz tarafa doğru koşmaya başladı. Evin ışığı yüzüne yansıdığında yüzünün kanlar içinde olduğunu fark ettik. 

"Ne oldu oğlum, kim yaptı bunu sana?" diye sordu annem telaşla. Çocuğun dili tutulmuştu.

"Re-refika teyze!" 

"Oğlum, Refika uyuyor. Evden çıksa görürdük!"

Tam o sırada halam merdivenlerden balkona doğru çıktı. 

"Bu gürültü neyin nesi?"

Çocuk korku içinde halama baktı. 

"Üstündeki kıyafet farklıydı, ama yüzünü o karanlıkta net gördüm. Nasıl olur, s-sen uyuyorsan o kim?"

"Kısacık kadın dalyan gibi adamı nasıl dövebilir ki zaten?" diye atladı komşum.  

Halam tecrübeli biriydi. Onun yaşadığı durumu fark ettiğinde beti benzi attı ve yutkunup cümleye girdi:

"Sana musallat olmuşlar delikanlı. Benim kılığıma girmiş, gafil avlanmışsın. Dua etmeden yatmayı unutma." 

Genç hızlıca yanımızdan uzaklaştı ve evinin yolunu tuttu. Çocuklar ise bizim konuşmamıza şahit olmuştu. Heyecanla oyun oynayan zıpır çocukların hepsi evlerine gerisingeri karınca sürüsü gibi dağıldı. Nutkum tutulmuş bir şekilde halama sordum:

"Köy cinli mi? Ya bize de musallat olurlarsa?"

Halam tebessümle karşıladı:

"Benim halan olduğum ne malum? Belki de buradaki herkes insan kılığına girdi ve sana musallat oluyoruz. Ama korkma sakın, sadece bir ihtimalden söz ettim. Dua edin bol bol. Ben çocukken daha sık yaşanırdı bu durumlar, şimdi azalsa da gördüğün gibi yaşanıyor. Bu tarz musallat durumlarından dolayı kafayı sıyıranlar olmuş, bizzat benim de gördüğüm durumlar var. Geçen ay Ayşe teyzeni aynı yerden bahçeye inerken gördüm. Gece yarısı... bir dakika sonra evinin kapısından çıktı. Siz siz olun korkunuza yenik düşmeyin."

Peki, köylerde anlatılan hikâyeler şehir efsanelerinden mi ibaret? Kimine evet, kimine hayır diyebilirim. 

Açıkçası bu olayın detaylarını öğrendiğimde, yaşananların gerçekleşme olasılığının sonsuzda bir olduğuna dahi imkân getiremiyordum. Fakat korkuya olan tutkum beni olayı araştırmaya yönlendirdi ve anlatılanların zihni donduran yanını keşfettim. Günümüzde yaşandığı ile ilgili bir ipucunun dahi bulunmadığı vakanın o yıllarda nasıl gerçekleşebileceğini sorgulamaya başladım.

Teknolojik cihazların yokluğu ve nüfusun az olması köyleri paranormal olaylara elverişli kılmış; cihazların varlığı, bulunduğu çevrenin doğal frekansını etkilediği için paranormal olayların sıklığı büyük ölçüde azalmış olabilir. Peki, bu hikâyede yer alan durumun şu an için gerçekleşme olasılığı var mı? Eğer bu olasılık sıfırdan farklı ise yepyeni hikâyenin sayfalarını birlikte aralayalım.

Ruhların Fısıltıları: PARANORMAL OLAYLAR (KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin