1- yabancıysa bakmasın şöyle

7.6K 680 79
                                    

        

     Her şey, olabildiğince sıradanlığıyla devam ediyordu. Gryffindor binası başta olmak üzere tüm binalar sabahın erken saatlerinde uykulu bir telaşla sarsılıyor, merdivenler pelerinlerinin ipleri uyku mahrumluğuyla yarım yamalak bağlanmış öğrencilerin ayak sesleriyle dolmaya başlıyordu. 

Jungkook her zaman olduğu gibi umursamaz bakışlarla aynadaki görüntüsünü incelemiş hemen ardından uyuşukça ellerini saçlarına atıp tarak olarak kullanmıştı. Siyah pelerini bütün hatlarını ustaca kapatıyor, attığı her adımda arkaya doğru hafifçe salınıyordu. Hemen yanında yüz yıkamaktan nefret ettiği için çapaklarıyla uğraşan en yakın arkadaşı sarsak adımlarla yemek salonuna ilerliyordu. Yanlarından geçen tanıdık yüzlere kısa bir günaydın mırıldandıktan sonra devasa salonda kendi masalarına kurulmuşlardı bile. Dediğim gibi, her şey olabildiğince sıradanlığıyla devam ediyordu.  Devasa salonu boydan boya kaplayan uzun masalar, ait oldukları binaların öğrencileriyle dolmuş, etraf çatal bıçak sesleri ve öğrencilerin kulak tırmalayan uğultularıyla sarsılıyordu. Taehyung her zamanki gibi hemen yanında oturan Jungkook'un omzunu dürtüp kendisine bakmasını sağladıktan sonra çiğnemekte olduğu lokmayı ona gösteriyor hemen ardından yaptığı çok komikmişçesine gözleri kısılana kadar gülümsüyordu. Jungkook'sa alışık olduğu görüntüyü görmezden gelmeye devam ediyor, hemen karşısında sabah sabah bu enerjiyi nereden bulduğunu hiçbir zaman anlayamadığı Jimin'in kendisine anlattığı ve aslında ikinci cümlesinde dinlemeyi bıraktığı şeye kafa sallamakla yetiniyordu. 

"İnanabiliyor musun?"dedi Jimin elindeki domates dünyanın en iğrenç şeyiymiş gibi onu incelerken. "Bana bir muggleın bile benden daha iyi bir büyücü olabileceğini söyledi!"

"Aman," Taehyung elindeki çikolatalı kekten koca bir ısırık alıp umursamazca omzunu silkti. "Slytherin'lilerin sözlerine alınmana gerek yok." Hemen yanımızdaki masaya iğneleyici bakışlarını gönderirken devam etti. "Hepsi burnu havada birer ucube." 

Jimin onaylayan mırıltılar çıkartırken konuşmanın başından beri sessiz olan genç kısaca bakışlarını Taehyung'un gösterdiği masada gezdirdi. Gryffindor'lular ve Slytherin'lilerin anlaşamadığı yüzyıllardır bilinen bir gerçekti. Aslında Slytherin tarafı diğer bütün binalardan daha üstün olduğu gerçeğini büyük bir kibirle taşıyor fakat diğerlerine kıyasla Gryffindor'lulara ayrı bir nefretle yaklaşıyorlardı. Jungkook'sa, bununla zerre ilgilenmiyordu. 

Şu zamana kadar kendisine bulaşan bir taraf olmadığı için diğer binanın öğrencilerine hiç dikkat etmemiş, onu rahatsız edecek bir davranışlarını görmemişti. Bu yüzden sadece önündeki yumurtaya dikkatini vermekle yetindi. 

  Günün geri kalanı oldukça sakin geçmiş, girdikleri birkaç dersin sonunda Jungkook yorgun bedenini ortak salonlarındaki tekli koltuklarından birine atmıştı.

Günün bu saatlerinde şu an olduğu gibi buralarda takılan pek öğrenci olmuyordu. Tek başına olmanın verdiği dalgınlıkla bakışlarını yanmayan şömineye çevirmiş, dirseğini koltuğun başına koyup çenesini de eline yaslamıştı. Abartılacak bir şey olmadığını tekrar tekrar kendine hatırlatsa da birkaç gün önce gördüğü görüntü kafasını oldukça meşgul ediyordu. Bildiği kadarıyla ayna insanın içindeki isteklerini gözler önüne seriyor, kişinin en dipteki arzuları gerçekmişcesine önünde beliriyordu. Pekala, sorun da buydu işte. Daha önce hiç görmediği bir yüzün istekleri içinde olması imkansızdı. Yine de gördüğü görüntüde mutlulukla birbirine bakan çift aksini söylüyor gibi hissediyordu. Bunun ne anlama geldiğini çözemiyor, içinde o çocuğu bulma isteğini bir türlü susturamıyordu.

Siyah saçları, kendininkinin aksine minik bedeni ve küçük parlak gözleriyle emindi ki, bu çocuğu daha önce hiç görmemişti. Geçtiğimiz günler boyunca hafızasını çok fazla zorlamıştı ama hayır, bu çocuğu bir kere bile görmemişti. Yine de onu bulma isteği içinde anlamlandırmadığı bir heyecanla olacakları merak ediyordu. 

mirror of erised ϟ yoonkookWhere stories live. Discover now