8- karanlığa gömülmeden hemen önce

4.5K 514 123
                                    


    "Neden sürekli yalan söyleyip duruyorsun?"

Taehyung, Bay Wildermoth'un derse girmesini bekledikleri sınıfta, her zaman oturdukları sırada bakışlarını kitaplarından çekip Jungkook'a baktıktan sonra söylendi. " Güvenebileceğin hiçbir şey yokken yapıyorsun bir de bunu. Hoseok dediğin çocuk güvenilir bile değil, sen de biliyorsun bunu ama hala aynı şeyi yapmaya devam ediyorsun. "

Taehyung uzun cümlesini tek nefeste bitirip sinir ve endişe parıltılarıyla dolu gözlerini diğerinin üzerinde tutmaya devam etti. Çocuğun işine yarar bir şeyler yapmak istediğini biliyordu ama bunu yaparken bu kadar dikkatsiz davranması onu geriyordu. Sırtını dayadığı bir duvar yoktu. Tamam, belki Hoseok'u sırtını dayayabileceği bir duvar olarak görüyor olabilirdi ama bu ihtimal Taehyung'a göre deli saçmasından başka bir şey değildi. Dayandığı duvar çürüktü ve rahat bir nefes alıp ağırlığını biraz daha oraya vermeye deva ettiği an yıkılıp Jungkook'u bir enkazın altında bırakacaktı. Emindi buna ama karşısındaki çocuk bunu anlamıyor ya da anlamamazlıktan geliyordu ve yüce asalar şahidi falan olmasın, biraz daha böyle devam ederse iyi bir dayak yiyecekti.

"Başka şansım yok, Tae. Hoseok'a güvendiğim falan yok ama elimdeki tek koz o." Jungkook, sesindeki çaresizliği gizleme gereği duymadan mırıldandı. Taehyung'un ciddi olduğu sayılı anlardan birindelerdi ve bu onu ister istemez geriyordu. Her ne kadar diğerinin sadece kendisinin iyiliğini düşündüğünü bilse de anlamasını istiyordu. Başka çaresi yoktu işte, yalan söylemek zorunda ve Hoseok ona ihanet edene kadar elindeki şansı sıkı sıkıya tutmalıydı.

"Başka bir şansın olabilirdi. Yalan söylemeyip kendin halletmeye çalışssan da olurdu ama şu haline bak. Elin kolun bağlı bir şekilde o çocuğun ağzından çıkacak tek bir kelimeye bağlısın. " Sinirle kollarını birbirine bağladı. "Ve bu iğrenç. O Slytherin bozuntusu, iğrenç."

"Belki o da sadece kendi arkadaşını korumaya çalışıyordur, kim bilir?" Dedi Jungkook fakat hemen ardından Taehyung'un ateş saçan gözleri kendininkileri ezince çenesini kapamaya karar verdi. Yine de, olası bir ihtimaldi. Yanlış anlaşılmasın, çocuktan hoşlandığı falan yoktu. Tehlikeli ve sinsi olduğunu düşünüyordu ama onlar da en az kendisi ve Taehyung gibi yakın gözüküyordu ve aynı durum kendilerinin başına gelse, Taehyung kabul etmek istemese bile, onlar da Hoseok gibi bir şekilde diğerini korumaya çalışırdı. Bu sözsüz bir antlaşma gibiydi. Arkadaşınızın tehlikede olabileceğini düşündüğünüz her an, siz de tehlike saçan biri haline gelebilirdiniz. Jungkook bunu anlayabiliyor ve Hoseok'un davranışları altındaki temelin tam da bu nedenden ötürü olduğunu en yüksek ihtimal olarak değerlendiriyordu. Ayrıca, Taehyung şu nefret dolu bakış açısını değiştirip olaya dışarıdan bakmayı tercih ederse, onun da kendisi gibi düşüneceğini biliyordu ama eh, bu şu an için pek de olası bir seçenek değildi.

"Neyse, derslere ne zaman başlayacaksınız?"

"Bilmiyorum, saatleri daha sonra konuşuruz demişti." Jungkook, dirseğini masaya yanağını da eline yaslayıp omzunu silkti. Dersten sonra Yoongi'yle konuşabilirdi ya da çocuğun kendisine gelip saatleri söyleyeceği saati bekleyebilirdi ama iki seçenek çok çok düşük bir ihtimaldi. "Akşam yemeği sırasında sorsam iyi olur." Diye ekledi hemen sonra. En azından dünkü gibi çocuğu aramak zorunda kalmazdı.

"İyi, öyle yap." Taehyung, gönülsüzce cevap verip yeni bir cümleye başlayacağı sıra Bay Wildermoth ayakkabısından çıkan tok seslerle içeri adımladığı için ağzını tekrar kapatmak zorunda kaldı.

Zaten önemli bir şey değildi, bu yüzden sadece önüne dönüp ders bitene kadar adamın farklı tür bitkiler hakkında söylediği cümleleri not almaya devam etti.

mirror of erised ϟ yoonkookWo Geschichten leben. Entdecke jetzt