2- hadi oradan, taehyung

5.7K 671 131
                                    

    Okuduktan sonra kısacık bile olsa fikrinizi belli ederseniz mutlu olurum. 

İyi okumalar♥️


Jungkook basit bir adamdı.

Dolambaçlı yollara girmez, girse bile asasını kıçını kurtarmak için kullanmaktan asla çekinmezdi. Eh, haylaz bir çocukluk geçirdiği de su götürmez bir gerçekti. Hatta Taehyung onun Gryffindor binasında olmasını ilk üç yıl boyunca garipsemiş, Seçmen Şapka'nın sıra Jungkook'a geldiğinde dalgınlıkla onu bu binaya yerleştirdiğini kendince oldukça mantıklı bulmuştu. Haksız da sayılmazdı. Ona göre Jungkook Slytherin binası için yaratılmıştı ve hadi ama, burada kimse onun fikrini önemsemiyordu. Aradan çoktan beş yıl geçmiş, Jungkook kıçını yaya yaya Gryffindor binasına keyifle kurulmuştu bile. Hem zaten en yakın arkadaşını Slytherin'lere kaptırmak fena kötü olurdu ve bilginiz olsun diye söylüyorum Taehyung'un bu hayatta nefret ettiği birinci şey bir Slytherin'e kaybetmekti ki emin olun bu kusmuk aromalı şekerlemelerden bile mide bulandırıcıydı. 

Fakat Jungkook her ne kadar basit bir adam olsa da kendince bir düzen anlayışı vardı ve bu düzen her biri birbiriyle bağlantılı nedenlerden oluşmuştu. Onun için her sonucun bir nedeni vardı ve her neden onun için mantıklı bir şekilde açıklanabilirdi. Eh, pek tabii Jeon Jungkook'un mantığını anlayabilmek her yiğidin harcı değildi ama bunu umursayan da yoktu zaten. Hayatının on yedi yılını kendi mantık çerçevesi içinde tamamlamıştı ve işte, büyülü sakallar aşkına, şans tam bu zamanda onun yüzüne kremalı bir pastayı pat diye atıvermiş burnunun üzerine de kıpkırmızı bir kiraz yerleştirmişti ki sonucunda ortaya bütün mantığını devre dışı bırakan olay ortaya çıkmıştı. 

Onu zorlayacak beyin fırtınalarıyla uğraşmayı gerçekten hiç sevmiyordu ama şu sıralar düşündükçe başına ağrılar giren bir olayla baş başa kalmıştı. Aynada karşılaştığı görüntünün hiçbir, tekrar ediyorum, gerçekten hiçbir mantıklı açıklaması yoktu ve bu onu cidden deli ediyordu. 

İlki bir hata olabilirdi, buna inanmıştı ama şimdi yatağında yatmış en yakın arkadaşının horultularını dinlerken ilkinin bir hata olmadığı yüzüne okkalı bir tokat gibi yapıştırılmıştı. İkinci defa odadan döneli yaklaşık üç saat olmuştu ve düşünebildiği tek şey vardı: o çocuğu bulmak zorundaydı. 

Bulabilir miydi bilmiyordu, yakınlarda bir yerde mi hiçbir fikri yoktu ve hadi buldu diyelim, çocuğa ne diyeceği hakkında da hiçbir fikri yoktu. Bütün kapılar yüzüne kapatılmış gibi hissediyordu ve bu his gerçekten berbattı. Eli kolu bağlı oturmak ona göre değildi ve bu hissin kolay kolay geçmeyeceğini biliyordu. Ve o gece zorla da olsa uykuya dalmadan önce tek bir şey diliyordu, bunca yıllık -yaklaşık beş buçuk yıl falan ki ilk yılında da doğru düzgün asa kullanamamıştı- büyücülüğü hatrına küçücük bir şey; bir toz bulutu belirsin ve içinden siyah saçlı olan çıkagelsin, işte, bu kadarcık, basit bir istekti gözlerini tamamen kapamadan önce dilediği. 

**

"Jungkook." Taehyung birkaç dakikadır aynı noktaya bakan arkadaşının gözünün önünde parmaklarını sallayıp dikkati üzerine çekmeye çalıştı. "Jungkook korkmaya başlıyorum."

Pekala, Biçim Değiştirme dersinden çıkmış, günün son dersinden sonra oldukça kalabalık olan koridorda ellerinde kitaplarla yürüyorlardı ve Jungkook put gibi olduğu yere mıhlanmadan hemen önce Taehyung İnsan Dönüşümü büyüsü hakkında oldukça içli bir şekilde dert yanıyordu ki tam o anda Jungkook hareket etmeyi kesip arkasından gelen birkaç öğrencinin ona çarpmasına neden olmuştu ama farkında değil gibiydi. Kendisinden yaklaşık yirmi metre ötede birkaç saniyeliğine gördüğü beden dışında hiçbir şeyin farkında değil gibiydi aslında. 

mirror of erised ϟ yoonkookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora